Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), Özel İhtiyaçları Olan Mahpuslar Projesi kapsamında Türkiye’de engelli, LGBT, yabancı uyruklu ve yaşlı mahpusların durumlarına ilişkin raporunu açıkladı.
LGBT ve engelli derneklerinden temsilcilerin de katıldığı toplantıda özel ihtiyaçları olan mahpuslar için alternatif ceza infaz yöntemleri düşünülmesi gerektiği ve mevcut hapishanelerin koşullarının iyileştirilmesi, personelin bilgilendirilmesi ve tüm bunların düzenlenmesi için mevzuat olşuturulması gerektiği vurgulandı.
Toplantıda, cezaevlerinin sivil denetime açık olması gerektiği belirtildi. Adalet Bakanlığı’nın cezaevlerini denetleyen 16 kurum saydığı, ancak bunların hiçbirinin bağımsız kuruluşlar olmadığı ifade edildi.
“Kapasite arttıkça, daha çok kişi tutuklanıyor”
CİSST Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kıraç, açılış konuşmasında Adalet Bakanı’nın 2020’ye kadar tamamlanacak bölge cezaevleriyle cezaevi kapasitesinin iki katına çıkartılacağına dair açıklamasını hatırlattı ve “O parayı bunun olmaması için harcamak lazım” diye konuştu.
Kıraç eski adı ıslahevi olan “çocuk eğitim merkezleri”ne önemine ve ağır hasta mahpusların sorunlarına da değindi. 2012’de 260 kişinin, yani haftada beş kişinin cezaevlerinde hayatını kaybettiğini belirtti.
Özel İhtiyaçları Olan Mahpuslar Projesi Koordinatörü Mustafa Eren, şu anda Türkiye’de mevcut cezaevi kapasitesinin 140 bin, mahpus sayısının ise 135 bin olduğunu söyledi. Cezaevi kapasitesinin arttırılmasına ilişkin “Suç oranı arttığı için mahpus sayısı artmıyor, kapasite arttıkça daha çok kişi tutuklanıyor” diye konuştu.
“Engelli ve LGBT kriteri yok”
Adalet Bakanlığı ya da Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün özel ihtiyaçları olan mahpuslarla ilgili herhangi bir birimi ya da mevzuat çalışması olmadığını belirten Eren, “İhtiyaçların karşılanmaması zaten kötü muameledir” dedi.
Eren, bu kurumların engelli ve LGBT tanımına dair kriterlerinin de olmadığını, bu nedenle sağlıklı bir istatistiki bilgiye ulaşılamadığını söyledi.
Bakanlık ve Genel Müdürlük’e göre cezaevlerinde toplam 79 LGBT ve 115 engelli mahpus var. Ancak bu rakamlar sadece trans kadınları ve tekerlekli sandalye kullanan ya da yüzde 100 görme engelli olan mahpusları kapsıyor.
Eren hapishanelerde yeterince sosyal görevli olmadığına da dikkat çekti. Resmi verilere göre, Ağustos 2013 tarihi itibari ile hapishanelerde çalışma yürüten 167 psikolog, 281 sosyal çalışmacı ve 354 öğretmen var. Mahpus sayısının 135 bin 511 olduğu düşünülürse, psikolog başına 811, sosyal çalışmacı başına 482, öğretmen başına ise 382 mahpus düşüyor.
“Özendirici olmasın’ argümanı gelişimi engelliyor”
Toplantıda ağır hasta mahpus Hasan Kaçar’ın kardeşi Asiye Kaçar da söz alarak ağabeyinin hapishanedeki koşullarını, hastanede yoğun bakımdayken bile elleri ve ayakları kelepçeli tutulduğunu, hastane ziyaretlerinde Kürtçe konuşmalarına izin verilmediğini anlattı. Cezaevlerindeki tutarsız uygulamaları ise “Ben içeri su bile sokamıyorken, ağabeyimin tahlilleri için aldıkları kanı bana verip hastaneye götürmemi söyleyebiliyorlar” diyerek dile getirdi.
Proje kapsamında düzenlenen cezaevi ziyaretlerine katılan Doç. Dr. İpek Merçil, Pozantı olaylarından sonra Adalet Bakanlığı’nın cezaevlerindeki çalışmalara olumsuz yaklaşmaya başladığını, CİSST’le birlikte gerçekleştirdikleri ziyaretlerinde cevaplanmayan sorular ve mahpuslarla görüşmelerine izin verilmediği için verimsiz geçtiğini ifade etti. “Demokratik ülkelerde cezaevleri araştırmacıların, sivil toplumun, sanatçıların, eski mahkumların girip çıktığı, mahpuslarla çalışmalar yaptığı yerlerdir” diye konuştu.
Merçil, cezaevi yönetimlerinin en çok kullandığı argümanların “Koşulları iyileştirirsek, özellikle de sağlık ve beslenme hizmetleri konusunda, cezaevleri özendirici olabilir” ve “Burada özgürlük hariç her şey var” olduğunu ancak bu argümanların cezaevlerindeki gelişim ve iyileşmeyi engellediğini ifade etti.
Son olarak söz alan avukat Nalan Erkem, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastaneleri’nin adli servislerine yaptıkları ziyaretlere değindi. Zihinsel engelli ve psikolojik sorunları olan mahpusların içme suyu, yatak örtüsü, onlarla ilgilenen profesyoneller olmadan, taciz, tecavüz ve fiziksel şiddete karşı korumasız bir şekilde bu servislerde tutulduğunu anlattı. Cezaevi gibi kapalı yerlerin, Türkiye’nin yasalarla taahhüt ettiği gibi sivil denetime açılması gerektiğini belirtti. (ÇT)