Gerekçesi kendi açısından son derece doğruydu; "toplantılara altı aydır yıkanmıyormuş gibi görünen kazaklarla ve çirkin kotlarla geliyordu, bir gün olsun topuklu ayakkabıyla, kuaförden çıkmış bir saçla gelmemişti yapımcının yanına. Eh, Kadir İnanır'ın sevgilisini oynayacağına göre, biraz kendine dikkat etmeliydi, yoksa nasıl iki aşığı oynayabilirlerdi?"
Senem Çelik, Türk sinemasının son dönem en başarılı filmlerinden biri sayılan "Filler ve Çimen"in başrol oyuncusu. Bir maratoncuyu oynadığı filmle, Antalya Altın Portakal da dahil olmak üzere pek çok ödül aldı, film, 90'lı yılların en iyileri arasına girmeyi başardı.
Ancak izleyici Senem Çelik'i zaten çok uzun yıllardır tanıyordu. 90'ların "kült dizisi Kara Melek"in kötü kadını Çelik, belki oyunculuğunu çok da iyi gösteremiyordu o zamanlar, ama kendisinin de söylediği gibi en azından "aşık olunacak kadını" oynamayı da biliyordu, kötü kadını da...
Derman bey'le
Kadir İnanır'ın dizilerdeki rol arkadaşlarıyla yaşadığı ilk problem değil bu. Çok değil, daha bir, iki yıl önce, yeni başladığı bir dizinin çekimleri sürerken, bir sabah "Kadir İnanır tacizci mi" başlıklarıyla uyandık.
Tamamen mankenlerden oluşan "Derman Bey" dizinin setinde, dizinin başrol oyuncularından biri, manken Buket Saygı, İnanır'ın kendisini taciz ettiği gerekçesiyle seti terk etti.
Saygı, İstanbul'a döndü ve sevgilisi şarkıcı Çelik Erişçi ile birlikte bir basın toplantısı düzenleyerek, İnanır hakkında dava açtıklarını açıkladı. İnanır'ın yolladığı cep telefonu mesajları davanın en önemli kanıtlarıydı.
Kameralar bir anda dizinin çekimlerinin sürdüğü Kuşadası'na çevrildi, İnanır'la birbiri ardına yapılan röportajlardan birinde, İnanır, Türk magazin tarihine geçen "ben taciz etmedim, sadece rolüne motive etmek için mesaj yolladım" cümlesini, "halkla paylaştı".
Kadını konuşturmazlar bile
Olayın mağdur kadını Buket Saygı sakindi, ama aslında konuyla olayı yaşayan kadının erkek arkadaşı olmak dışında bir alakası olmayan Çelik Erişçi, açtı ağzını, yumdu gözünü. Tabii o da unutulmayan bir cümle kurmayı başardı; "biz kız arkadaşımızı el aleme peşkeş mi çekiyoruz".
Sonuçta tamamen kadını, yani Buket Saygı'yı ilgilendiren bir olay, yine bir şekilde erkekler dünyasına mal edildi. Saygı konuşamadı, İnanır ve Erişçi ağızlarına geleni söylediler.
O günlerden bugünlere yadigar kalansa, "motive ettim" cümlesi oldu. Basın, cümleyi o kadar sevdi ki, geçtiğimiz günlerde, Senem Çelik olayı ortaya çıktığında başlıklar yine benzerdi; "İnanır, motive edemedi".
Önce giyinmeyi bileceksin
Konservatuar mezunu, oyunculuğunu kanıtlamış, üstelik bir gösterge olmadığı halde, güzel de bir kadın, sadece kıyafetleri nedeniyle işini kaybedebiliyor. Üstelik eleştirilen kıyafetleri giydiği anlar, dizinin sadece senaryo toplantılarının yapıldığı zamanlar...
İnanır, bir "erkek" olarak, içinden geldiği gibi davranıyor. 60 yaşında yaklaşmış, işi de oyunculuk olan bir adam olarak, çalışma ortamında, yani sette, bir şekilde "güzel, bakımlı, alımlı" kadınlar olmasını istiyor, "gördükçe, gözleri şenlensin" misali.
Televizyon piyasasının erkek egemen anlayışı da ona bu hakkı tanıyor bir şekilde. Beraber çalışacağı kadının görüntüsünü beğenmeyince, yapımcısı Osman Yağmurdereli ile konuşup, başka bir oyuncu tercih etme şansı olduğunu biliyor, bunu yapıyor da...
Onunla aynı seti paylaşmak
Televizyon piyasasında, erkeklere bu özgürlüğü tanıyan da kadınlar aslında. Buket Saygı'nın taciz olayı gündeme geldiğinde, dizinin diğer oyuncuları, mankenler "taciz olayı doğru değil, Buket, Kadir bey onunla ilgilenmediği için bu rezilliği çıkardı" diyebildiler. Kendileri benzer bir durum yaşasalar, nasıl davranırlardı, düşünmeden...
Sonuçta, olan oldu. Senem Çelik, Kadir İnanır'ın göz zevkine uygun giyinmediği için işinden oldu. Saygı'nın yaşadığına benzer bir durumu o da yaşadı, dizinin diğer kadın oyuncuları, "İnanır'ın sonuna kadar haklı olduğunu" düşünüyorlardı, "o Türk sinemasının en büyük aktörüydü, onla aynı seti paylaşmak dünyanın en güzel olayıydı, o bu işi en iyi bilenlerdendi, o bir şey söylüyorsa, doğruydu, demek ki Çelik, oyunculuk adına yanlış bir şey yapmıştı".
Kadını ezme "başarısı"
Bütün bu tartışmalar sürerken, en doğru davranan, en yere basan cümleleri kuran -neyse ki- Senem Çelik oldu. Sinirliydi, haklıydı, uzun yıllar bir dizide "femme fatale" oynayan bir kadın olarak, yaşadığı olayların akıl almaz olduğunu düşünüyordu. Kot pantolon giyince oyuncu olunamayacağını ona kimse söylememişti! "Filler ve Çimen" de bir maratoncuyu oynuyordu, ama maratona katılmamıştı ya da atletizm antrenmanlarına çıkmamıştı...
Sonuçta, "kadirizm" bir kez daha kadınlar üzerindeki "inanılmaz" etkisini harekete geçirdi, İnanır bir kez daha bir kadını ezmeyi başardı.
Bütün bunlara sebep olan dizi, "Kumsaldaki İzler" geçen hafta yayına girdi. Çelik'in yerinde topuklu ayakkabılarla yürüyebilen, şık giyinen, ancak oyunculukla ilgilisi muhtemelen ilkokul müsamerelerinde kalmış olan bir kadın, şarkıcı Esra Özmen var başrolde. Kendisine uzatılan mikrofonlara her fırsatta "İnanır gibi bir devle çalışmanın" keyfinden söz ediyor, kendisinden önce yaşananlarda ise İnanır'ın sonuna haklı olduğunu düşünüyor.
Senem Çelik, belli ki şaşkın. Şimdi evinde, kot pantolonla toplantıya gelmesine karışılmayacak bir teklif bekliyor muhtemelen. Piyasa bu mantıkla gittikçe zor ama... (ÇM/NM)