Hakan, Yılmaz, Cemal, Koru ve Altan'ın hafta sonu yazılarından bölümler yayımlıyoruz
Ahmet Hakan (Sabah): Ankara caddelerinde arabayla bir randevuya yetişmeye çalışırken birden bir bina gözüme çarptı Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği binası.. Bir yandan Radikal gazetesinin 4 gündür manşetten yayınladığı haberlerin etkisi, bir yandan da trafik sıkışlığı nedeniyle binaya uzun uzun bakma fırsatı buldum.
Burası Ankara'nın son günlerde en çok konuşulan yapısı. Dışarıdan bakıldığında hiçbir enteresan tarafı yoktu. Ama tam karşısına yaptırılan görkemli "Diyanet İşleri Başkanlığı" binasıyla bir arada değerlendirildiğinde olay ilginçleşiyordu. Ankara'yı iyi bilen bir dostumuz, "Aman hiçbir anlam çıkarma! İki binanın karşı karşıya olması tamamen bir rastlantı" dedi. Ankara'yı çözemeyeceğimi bir kez daha anladım.
Fehmi Koru (Yeni Şafak): Hatırlayacaksınız: şimdilerde bir partinin genel başkanı sıfatını taşıyan polis kökenli bir politikacı, Uğur Mumcu cinayetinden az sonra, önemli bir bakanlık koltuğunda otururken, kuşkularını dile getiren merhum Mumcu'nun eşine, "Konunun üzerine fazla gitmeyin, duvar yıkılırsa devlet altında kalır" demişti. İsmet Berkan'ı "Acaba?" kuşkuculuğuna sürüklemeye yetecek benzer epey anekdot bulunabilir.
Radikal merak ediyor, bizler de o meraka iştirak ediyoruz... İsmet Berkan'ın adlarını andığı kurbanların yakınları bizlerin kuşkularını paylaşmazlar mı? Ak Parti iktidarının sorumluları, TBMM üyeleri, merakımızı gidermek, kuşkuları ortadan kaldırmak üzere harekete geçmeyi düşünmezler mi?
Görüyorsunuz: Gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkmak gibi bir özelliği var...
Hasan Cemal (Milliyet): 12 Eylül'le asker, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği aracılığıyla neredeyse devlet içinde devlet haline geldi. Devlete paralel bir örgütlenme içine sokuldu. Ordu kimilerinin gözünde parti mertebesine yükseltildi. Bazen parti gibi de davrandı.
Bunun adı askeri vesayet idi.
Hem gazetecilik hem demokrasi adına bir başarının altına imza atan gazetenin dizi halinde yayımladığı MGK Genel Sekreterliği Yönetmeliği ibretle okunacak bir belge niteliği taşıyor. Demokratik hukuk devleti eğer bu ülkede de ayakları üstüne oturacaksa, Türkiye'nin böylesi zihniyet, yönetmelik ve yasalardan kurtulması şart.
Asıl asker düşmanı, askercilerdir!
Mehmet Yılmaz (Milliyet): (...) bu kurulun "icra organı" olarak çalışan Genel Sekreterliği'nin görevlerini ve nasıl çalışacağını tanımlayan yönetmeliğin neden bunca yıldır "gizli" tutulduğunu anlamak zor.
Bu süre içinde 6 kez genel seçim yapılmış. Hiçbir iktidar, bu yönetmeliğin neden gizli olduğunu tartışmamış bile. (...)
İsmet Berkan dünkü Radikal'de bu yönetmeliğin, Genel Sekreterliğe bağlı Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nın görevlerini tanımlayan 23. maddesinin d fıkrasının Türk halkına karşı psikolojik harekât yürütülmesini öngördüğünü yazdı.
Bir tarafta "Türk Devleti", diğer tarafta "Türk halkı"..
Türk halkı aptal değil!
Halk öyle görülüyor ki bir an başı boş bırakılsa, hemen demokrasi dışı akımların, bölücülerin kuklası haline gelecek. Allahtan psikolojik harekât yapılıyor da bu tehlikenin önüne geçiliyor!..
Yönetmeliğin bu maddesine hakim olan görüş bu..
Mehmet Altan (Sabah): (...) Askeri personel, 1930'lu yılların ideolojisi ile dondurulunca, "geçmişin kopyacısı, değişimin farkına bile varmadan yerinde sayanlar" çoğalıyor...
Veda konuşmalarında sürekli cumhuriyetin faziletlerini dinliyoruz, ama yeni çağın demokrasisine yollama yapana rastlamıyoruz...
Radikal gazetesinin ve İsmet Berkan'ın üç gündür çok isabetli bir şekilde ortaya döktüğü, "kendi halkını düşman gören", iç sömürgeci bir zihniyet doğuyor. (NM)