Şırnak Uludere'de, Ortasu (Roboski) köyü yakınlarındaki 35 kişinin hayatını kaybettiği hava saldırısının ardından gazetelerin köşe yazarları değerlendirmelerinde birbirinden farklı vurgular yaptı. Kimi savaşın durdurulmasını istedi, kimi güvenlik politikalarını eleştirdi, kimi yaşananların rastlantı olmadığını söyledi.
Oral Çalışlar (Radikal): Sorumlular yargı karşısında hesap vermeli
"Ağır bir insanlık suçuyla, insanlık dramıyla karşı karşıya olduğumuz, köylülerin anlatımından, TSK açıklamalarından ve bombalanan yerdeki görüntülerden anlaşılıyor. Tevil edilebilecek, üzeri örtülebilecek, stratejik analizlerle geçiştirilebilecek bir durumla karşı karşıya değiliz. Bu suçun hesabının hukuk çerçevesinde sorulması gerekiyor. Kim bu saldırıyı planlamış, kim emirleri vermişse yargı karşısında hesap vermesi gerekiyor."
Okay Gönensin (Vatan): Bütün savaşçı ağızlar kapatılmalı
"Savaşçı ruh, her insanı bir asayiş sorunu olarak gören, insanları yok ederek sorunları çözeceğini sanan beyinsizlik yükseldikçe ana karnındaki bebelerden, uykusunda vurulan genç askere, taş attı diye vurulan çocuğa, dağda ekmek arayan fukaraya kadar dizi dizi cesetler geleceğimizi geçmişimizden beter hale getirir. Tek yol vardır: Silahların bırakılması ve bütün savaşçı ağızların kapatılması. O tek yolun açılması için bu kadar ölüm, bu kadar acı yetmiyor mu?"
Fatih Altaylı (Habertürk): Asker ne yapsın?
Şimdi ölenler dışında herkes suçlu ilan edilecek, suçlu aranacak. Tabii suçlu belli. Türk Silahlı Kuvvetleri. Peki Silahlı Kuvvetler ne yapsın? (...) Vurmayıp "vatandaştır, kaçakçıdır" deseler ardından bir karakol saldırıya uğrayıp 20 şehit versek, "Görüntüler Genelkurmay'a geldi ama hiçbir şey yapmadılar. Komutanlar 'onlar vatandaştır' dedi. Askerin eli kolu bağlandı" diye yazılacak, o görüntüler internet sitelerinde yayınlanacak, (...) komutanlar ordudan atılacak, yargılanacak, hedef olacak. (...) Bana söyleyin bu asker ne yapsın?
Ahmet Altan (Taraf): Sır olarak kalmaz
Bu kadar büyük bir "operasyonun" sadece "tek kaynaktan" gelen bilgilerle yapılması normal midir? (...) Bu korkunç katliamın bir "yanlışlık" olduğu konusunda benim ciddi kuşkularım var. Pek yanlışlığa benzemiyor bu iş. (...) Böyle bir katliamın içyüzü "sır" olarak kalmaz. (...) Kürt meselesini konuşarak, dinleyerek, hukuk ve demokrasi içinde çözmek yerine "şiddetle, "silahla, kanla bitirmeye kalkarsanız, Leyla Zana "Kürtlere sorun" deyince cevap olarak "bedel ödersiniz" derseniz, bunun sonucu daima ölümdür, PKK'lı ölümüdür, asker ölümüdür, kaçakçı çocuk ölümüdür ama ölümdür.
Bejan Matur (Zaman): Teröre karşı savaş sivilleri katlederek verilmez
Genelkurmay'ın açıklaması akla ziyan; 'sivil bölgesi değil orası' deniyor. Bu mantıkla bakıldığında orada hareket eden her canlının yok edilmesi mubah. Bu açıklama bana güvenlik paranoyasını eleştirdiğimiz ülkeleri hatırlattı. (...) Bir ülkenin ne olduğunu anlamak istiyorsanız sınırlarına bakmalısınız. Sınır bir ülkenin dikiş yeridir. Marazları en önce belli eden zayıf nokta. Sınır güvenliği adı altında vatandaşını öldüren ve bunu yaparken içine düştüğü hukuksuzluğun sorumluluğunu taşımayan, hesap vermeyen bir devlet dikişlerin daha da çözülmesini hızlandırmaz mı?
Ahmet Hakan (Hürriyet): Güvenlik politikalarını abartmanın sonuçları
Bir kez daha anladık: Güvenlik politikalarına abanmanın tehlikeli sonuçları olabiliyor. Hele azıcık başarı sağlanınca bir havaya girme durumu söz konusu oluyor ve dikkat elden kaçıyor. Dikkatin elden kaçması ise 35 cana mal oluyor. (...) Peki yetkililerimiz neden bir özür dilemezler? Neden hatayı açıkça ifade etmezler? Hatayı itiraf etmek ya da özür dilemek için ille de olayın üzerinden 40-50 sene mi geçmesi gerekmektedir?
Derya Sazak (Milliyet): 35 sivilin hayatını kaybetmesi trajik
Şırnak Uludere operasyonuyla 35 sivilin hayatını kaybetmiş olması trajiktir. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, "strateji değiştiren" PKK'nın bu yıl Kuzey Irak'a çekilmediğini söylerken "Operasyonlarda öldürerek değil, yaşatarak sonuç almaya çalışıyoruz" demişti. 35 köylünün ölümü bakanı tekzip ediyor!
Ali Bayramoğlu (Yeni Şafak): Asayiş tedbirlerinin özü hareket edeni imha et
Hareket halindeki her şeyi imha etme... Asayiş tedbirlerinin özü budur... Osmanlı-Türk devlet geleneğinin önde gelen sorun çözme tekniği budur... Sürgün, köy boşaltma, köy yakma, katletme... Bunlardan uzaklaştığımızı sanıyorduk... Ama, hayır. (...) İnanılır gibi değil... Ama aklımıza kazıyalım: "Hareket halindeki her şeyi imha etme..." Bu ülkede asayiş tedbirlerinin özü aslında budur... Yaşanan bu vahim olay tam olarak bu duruma işaret etmektedir.
İhsan Çaralan (Evrensel): Bu bir rastlantı değil
Bu durum, bu zihniyetin, Kürt sorununun çözümünde gelinen yerin bir göstergesi olmuştur.
Bugüne kadar bu anlayışla çoban, köyden köye giden insanlar, tarlasına giden köylüler, dağda ot toplayan insanlar, elinde boru taşıyan işçi (elinde tüfek taşıdığı sanılarak!) öldürüldü. Bugün ise 30'u aşkın köylü bir bombardımanda katledildi. Bu rastlantı değildir. Ve bu çizgide devam edilirse, benzer olayların daha da vahimlerinin yaşanması da kaçınılmaz olacaktır.
Emre Aköz (Sabah): Şansızlık mı, planlı mı?
Güvenlik güçlerinin uzun süreden sonra ilk kez etkin bir işbirliği ve koordinasyon ile PKK'nın üstüne gittiği... Ve ciddi başarılar sağladığı bir dönemde, böyle bir olayın meydana gelmesi çok garip... Büyük bir şanssızlıkla mı, yoksa hinoğlu hin bir planlamayla mı karşı karşıyayız? Hükümetin kararlılığını zedeleyecek, güvenlik güçlerinin operasyon azmini kıracak bir olay var ortada. (...) Bu olay derinlemesine bir biçimde soruşturulmalı ve hatayı yapanlar yargılanmalı. Bu derece, "İşte size koz, tepe tepe kullanın" diye bas bas bağıran bir olay az görülür. İşin içinden "Ergenekonik" bağlantılar çıkarsa şaşırmayın. (YY)