Köşe yazarlarında, Evlerine düzenlenen baskınlarla 3 Mart'ta gözaltına alınan ve dün sabah (6 Mart), 6.00 sularında tutuklanarak Metris Cezaevi'ne gönderilen gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutuklanmalarından dolayı bir endişe var.
Uygulamaya tepki gösteren köşe yazarlarından bazıları sadece bir cümleyle basın ve ifade özgürlüğü önündeki engelleri protesto ederken Hürriyet Gazetesi yazarı Ferai Tınç ise suçu kesinleşmeden bir gazetecinin görevini yapamaz hale getirilmesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına göre basın hakları ihlali sayıldığına dikkat çekiyor.
Ahmet Hakan (Hürriyet): Dünkü Ergenekon şöyle bir şeydi: Darbe planıydı, Veli Küçük'tü, misyoner cinayetleriydi, Danıştay suikastıydı, gömülü silahlardı, şiddet eylemleriydi, Ümraniye bombalarıydı, JİTEM'di. Bugün şöyle birşey oldu: AKP karşıtlığı, Ahmet Şık'ın yaptığı haberler, Nedim Şener'in yazdığı kitaplar, bir kitap yazarı olarak Hanefi Avcı, ODA TV, özel telefon görüşmeleri, bugünkü statükonun zararlı ve tehlikeli bulduğu şeylerdir... Gazetecilik faaliyeti...
Ece Temelkuran (Habertürk): Artık bağır bağır bağırmanın zamanı. Çünkü hava kurşun gibi ağır. Yeter artık: Bağır, bağır, bağır!
Mehmet Barlas (Sabah): Türkiye gelişmiş demokrasilerin özgürlüklere ve hukuka dayalı normlarını tam benimsemediği sürece, son yaşananlara benzer her gelişmede üzüleceğiz, dilekler seslendireceğiz ama fazla bir şey değişmeyecek.
Özgür Mumcu (Radikal): Sabahın köründe evimin polis tarafından basılacağını sanmıyorum. Ama olur da basılırsa ve Ergenekon'a üye olmaktan, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekten tutuklanırsam diye çeşitli tedbirler aldım. Bu tedbirleri içeri alınacağını düşünen herkese tavsiye ederim.
Melih Pekdemir (BirGün): Faşizm sözün bittiği yerdir...
Ferai Tınç (Hürriyet): Artık kimse, "durum bekleyelim, altından ne çıkacak" orkestrasını dinlemek istemiyor. Bu söylemin son kullanma tarihi dün doldu. Çünkü suçu kesinleşmeden bir gazetecinin görevini yapamaz hale getirilmesi AİHM içtihatlarına göre basın hakları ihlalidir.
Nazlı Ilıcak (Sabah): Eğer başbakan, "parasını verdiği gazetecileri istese yazdırmaz" gibi cümlelerle, Aydın Doğan'a çakmasa, ya da muhalif gazeteleri boykot etmeye halkı çağırmasaydı, "Sivil dikta" "Korku cumhuriyeti" söylemi, haklı bir zemin bulamazdı.
İsmet Berkan (Hürriyet): Ahmet ile Nedim, teorik olarak 10 yıl tutuklu kalabilirler; herhangi bir ceza almadan, haklarındaki hüküm kesinleşmeden. Ve sonunda beraat de edebilirler, ki ben öyle olmasını sadece ummuyorum, daha ötesini söyleyemiyorum maalesef.
Demiray Oral (Taraf): Sabah uyandım... Ellerim kelepçede... YAZAMADIM
Fatih Çekirge (Hürriyet): Elinde silah yoksa, şiddete yönelmediyse, kimse sabaha karşı kolundan tutulup günlerce süren sorgulara ve sonu bilinmeyen cezaevi duvarlarına mahkum edilmesin.
Taha Akyol (Milliyet): Yargıtay'ın Hrant Dink'i mahkûm etmesini eleştirmiştim. Bugün Nedim Şener gibi kişiliğini bildiğim bir gazeteci tutuklanınca, "yargıyı rahat bırakalım" diye susmak mümkün mü?
Cengiz Aktar (Vatan): Gelişmeler yenilir yutulur olmadığı gibi demokrasinin istikbali açısından son derece kaygı verici. Gazetecilerin şeffaf olmayan bir biçimde ve demokratik teamüle aykırı olarak derdest edilip tutuklanmaları konusunda söylenecek ziyadesiyle söylendi. İlave edeceğim şu: AB epeyidir basın-ifade özgürlüğünün önündeki engelleri, 2002-2004 döneminde müzakerelere başlama yolunda yapılan reformlardan geri dönüş olarak değerlendiriyor.
Umur Talu (Habertürk):Davanızı hızlandırın; varsa ikna edici, güçlü kanıtlar sıralayın; yoksa özgürlük ve hakları tanıyın... Ve adaleti teslim almayın, teslim edin!
Serdar Akinan (Akşam): Artık şurası çok açık... Hrant Dink'in gerçek katillerini Ahmet ve Nedim biliyordu... O katiller, bu operasyonla onları susturmak, konuşacaklara da gözdağı vermek istediler.
Rıza Türmen (Milliyet): Son tutuklamalar, Türkiye'deki basını baskı altına almanın değişik yöntemleri olduğunu gösteriyor. Cemaatlere dokunan ya da Nedim Şener'in Hrant Dink kitabıyla yaptığı gibi, polisi rahatsız eden gazetecilere karşı doğrudan saldırıya geçiliyor ve bu gazeteciler cezaevine konuluyor.
Mustafa Yalçıner (Evrensel): Ne Şener ne de Şık'ın Ergenekon'la bağlantılılığı halkın vicdanına sığdırılamaz. Cami duvarına işemek gibidir! (EKN/EÖ)