Antep'te gerçekleşen dördü çocuk dokuz kişinin öldüğü patlamanın gazete köşelerine nasıl yansıdığını derledik.
Oral Çalışlar, Radikal:
BDP Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş'la Roboski'den dönüş yolunda telefonla konuştum. (...) 'Kim yapmıştır' soruma, 'Kesin bilemem. Ancak bu eylem kimin işine yaramıştır, onu düşünün. Böyle bir eylem barış ortamını yok eder" diye karşılık verdi. (...)
Beştaş'ın imaları üzerine, "Daha önce PKK yine bu türden açıklamalar yaptı ancak arkasından onlar çıktı" dedim. "Bu kez değişik bir tabloyla yüzyüzeyiz" sözleriyle tahminlerine devam etti.
(...) Her gün çatışma haberleri geliyor. Örneğin dünkü haber: 6 terörist ölü ele geçirildi. 2 asker şehit oldu. Türkiye'nin büyük kısmı 2 şehide ağlarken, "6 teröristin" cenazesi de "ora"larda kaldırılıyor.
Büyük sorunlara çözüm üretebilmek istiyorsak "ortak, sakin ve özgür bir akıl"la hareket edebilmek gerekiyor. Bir "mantık koalisyonu"na ihtiyaç var.
Aslı Aydıntaşbaş, Milliyet:
Türkiye'de yaşananlar, Suriye'deki iç savaş ve Ortadoğu'da başlayan mezhep mücadelesinden soyutlanamaz. Neden? Çünkü Ankara'nın 1,5 yıl ömür biçtiği Suriye krizi, hâlâ direniyor. (...)
(...) Bu kez PKK'nın bir türlü taban bulamadığı, ekonomik refahın âdeta "toplumsal çimento" vazifesi gördüğü ve Suriye'nin de dibindeki Gaziantep'in seçilmiş olması ve PKK'nın geçmişte pek başvurmadığı (hatırladığım kadarıyla sadece bir kez) 'bomba yüklü araç' yönteminin seçilmesi, kafalarda soru işareti uyandırıyor. Bomba yüklü araç, Lübnan'da, Irak'ta kullanılan bir yöntem. İşin içinde PKK bile olsa, Gaziantep'in Suriye politikası konusunda Türkiye'ye bir 'mesaj' olduğu, Halep'ten 1,5 saat uzaklıktaki şehirde patlayan bombanın 'Halep'e dokunma, muhaliflere ağır silah verme!' altyazısıyla geldiğine şüphe yok.
Emre Uslu, Taraf:
Ulaştığım bilgilere göre PKK'nın terörü tırmandırması sürecinin arkasında spesifik bir girişim var. (...) Kamuoyunun bilmediği bu görüşme, iddialara göre, Beşir Atalay ile BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş arasında mayıs ayının son haftasıyla haziran ayının ilk haftasına rastlayan bir dönemde gerçekleşmiş. Bu görüşmede ikinci müzakere sürecinin başlatılması için altyapı çalışması yapılmış. Bunun içinde KCK sanıklarının tedrici olarak salıverilmesini de öngören 3. Yargı paketi konuşulmuş. BDP'nin daha çok inisiyatif alması beklentisi öne çıkınca PKK içinde gücü ele geçiren şahin kanadın hamlesi gelmiş.
(...)Mayıs sonu haziran başında bir yıl önceki bu tecrübeye rağmen AKP/Ankara'nın müzakerecileri ikinci müzakere girişimini başlatınca PKK bu süreci tam bir zafiyet dönemi olarak okuyor ve AKP'yi terör yöntemiyle sıkıştırırız diye savaşı tırmandırıyor. Yine yapılan değerlendirmelere göre PKK savaşı tırmandırarak bir yandan 4. Stratejik Mücadele Dönemi'nin ana hedefi AKP'yi bitirme hamlesini uygulamaya koyarken bir yandan da "muhatap BDP veya siyaset değil bizzat PKK ve Öcalan'dır" mesajı vermiş oluyor.
Terörün metropollerde yaygınlaşmasına neden olan zafiyet algısı ise MİT'in girişimiyle zirve yapıyor. PKK Karayılan'ın Avni Özgürel'e verdiği barış mesajına rağmen Hakkâri'de büyük saldırı yapıp terörü tırmandırınca MİT panikle Oslo sürecindeki hakem devlet nezdinde girişimlerde bulunuyor ve "aman PKK'yı masaya oturmaya ikna edin" talebini iletiyor. İşte bu girişim PKK'nın şahin kanadında tam bir zafiyet olarak algılanıyor ve PKK daha çok eylem için düğmeye basıyor.
Ahmet Altan, Taraf:
PKK doğru söylüyorsa eğer geriye iki ihtimal kalıyor, Suriye istihbaratı ile Türk derin devleti. Bu üçünden biri yaptı. Belki de bunlardan ikisi birleşerek yaptı, belki de üçü birleşip yaptı.
O bombayı oraya yerleştiren psikopat yakalanana kadar kesin bir şey söylemek mümkün değil, gerçek suçlu ortaya çıkana kadar üçü de "şüpheli" olarak dürüst insanların vicdanlarında bir soru işaretiyle birlikte duracaklar. Üçü de bu tür sefil eylemlerden sabıkalı çünkü.
(...)Bütün ülkenin "Uludere köylüleri" gibi vicdanlı olabilmesi, Antep katliamını gerçekleştiren psikopatların hayat sahasını kaybetmesi anlamına geliyor.
Fehmi Koru, Star:
PKK'nın hâlâ güçlü, hâlâ kanlı eylemler sergileyebilecek kabiliyette olduğunu ispata ihtiyacı var ve Türkiye'nin dikkatlerinin Suriye üzerine yoğunlaşması ona bunu gerçekleştirme fırsatı veriyor. Suriye konusunda en net politika PKK'nınki... Sınırın öte yanında kendisine rahat hareket imkânı buluyor PKK; muhtemelen daha önce mahrum olduğu ağır silâhlar ve patlayıcılara erişimi de kolaylaştı.
Hep unutulan bir gerçeği yeniden hatırlatayım: PKK örgütü çok uzun yıllar Suriye istihbarat örgütünün (Muhaberat) himayesinde palazlandı. (...)PKK'da Suriye kökenlilerin şu yakınlarda ön plana çıkması herhalde tesadüf sayılmamalı.
(...)PKK ile Baas'ı şimdilerde yanyana getiren, ikisinin de işlevini tamamlamış, köşeye sıkışmış ve yokolma noktasına gelmiş halleridir.
Nazlı Ilıcak, Sabah:
Herkesin gergin olduğu bilinciyle, dikkatli bir dil kullanarak olayı yorumlamaya çalışacağım; bazı tavsiyelerde bulunacağım.
* Terör eylemini PKK üstlense dahi, onun arkasında Suriye olduğunu düşünüyorum.
* PKK'ya duyulan öfke katiyen Kürtlere ve onların parlamentoda temsilcisi olan BDP'ye yönelmemelidir.
* Hem BDP, hem de Kürt vatandaşlarımızın ağırlıklı olarak görev yaptığı sivil toplum kuruluşları bu olayı çok sert bir dille kınamalıdır.
* Hükümet için özeleştiri zamanıdır: "Terörle mücadelede başarısız."
* Suçu, PKK'ya "terör örgütü" demeyen BDP'ye atmak ya da gelişmeleri yayınlayan medyaya yüklemek ile sorun çözülemiyor.
Umur Talu, Habertürk:
Gaziantep doğrudan "Suriye meselesi"dir. Gaziantep muhtemelen "Suriye misillemesi"dir. (...) Gaziantep o gece artık "Halep"tir! Mesaj bir bakıma şudur: Sınırın orasında burasında, çevrende herkes ölürken, sen sadece gazi kalamazsın!
(...) Şimdi sen medya olsan, gazeteci olsan, TV olsan; ilk anda bu kanı, gözyaşını, Antep'in parçalanmış yüreğini saklasan; "teröre hizmet olmasın" diye haberi küçültsen filan...
Geri mi getirdin çoluk çocuk insanları? (...) Haberi şey edince olay da mı yok olu? Kimse duymadı, kimse vurulmadı mı? Ne yaptın... Aferin mi aldın? Ne oldu?
Sansür yaptın... Kan sürdü... Kan yürüdü!
Ezgi Başaran, Radikal:
(Ömer Çelik), PKK'yı, zroba ya da tiran, herhangi bir ülkenin lideriyle eşdeğer tutuyorsan geçmiş olsun. PKK-Esad analojisi, Esad'ın terörist olduğunu değil, PKK'nın gücünü kabul ettiğin anlamına geliyor.
(...) PKK bu sözlerin (saldırıyı kendilerinin yapmadığı) herhangi bir inandırıcılığı olacağını düşünüyorsa sivil halkı içine alan eylemlerinin listesiyle karşılaşır. (ÇT)