Kamuoyunda yoğun tartışmalarla ele alınan suça sürüklenen çocuklar konusu 11. Yargı Paketi taslak çalışması ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) gündemine gelecek. Çocuklara verilerek cezaların arttırılması önerisi de kimi çevreler tarafından kabul görse de çocuk hakları savunucuları bu görüşü desteklemiyor.
“Çocuk” ve “suç” kelimelerinin yan yana nasıl geldiğini ve bu sorunun çözümü için hangi kaynaklara dönüp bakılması gerektiğini hukuk sosyolojisi, göç ve kriminoloji alanında çalışmalar yürüten Dr. Nilay Kavur ile konuştuk.

Cezaların artması çocuklar için ne anlama geliyor?
Çocuk, adalet sistemiyle nasıl tanışıyor?
Türkiye’de adalet sistemi içinde çocukların nasıl alındığını anlatarak konuya giriş yapan Kavur, çocuk suçluluğuna hangi dinamiklerle bakmamız gerektiğini şu ifadelerle anlatıyor:
“Çocuklar için cezai sorumluluk 12 yaşından itibaren başlar. 12-15 yaş arası cezai sorumluluk, Sosyal İnceleme Raporları aracılığıyla ve adli tıp aracılığıyla hakim tarafından sorgulanır.
15-18 yaş arası ise cezai sorumluluk mutlak kabul edilir. Sosyal Çalışma Görevlileri, çocuklarla görüşmeler yaparak, Sosyal İnceleme Raporları oluşturur ve hakimin dikkatine sunarlar. Hakimler 12-15 yaş arası bu raporlar dikkate almak zorunda olsa da, 15-18 yaş arası çocuklar için oluşturulan raporların hakim üzerindeki yaptırımları daha muğlaktır.”
Enterasan bir şekilde, kanunun 11. maddesinde belirtildiği üzere, “koruyucu ve destekleyici tedbirler”, “suça sürüklenen” ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından, “çocuklara özgü güvenlik tedbiri” olarak anlaşılır. Burada, bir anda, ‘koruma’ kavramı terkedilir ve ‘güvenlik tedbiri’ yani güvenlik algısı ağır basar.”

SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLAR
"Cezanın ağırlaşması çocuğun toplumla bütünleşmesini zayıflatır"
Çıraklık şemsiyesi altında ucuz işçilik
Çocuğa genel olarak toplumun güvenliğini tehdit eden birey olarak bakıldığını belirten Kavur, “Cezası kesinleşen hüküm giymiş çocuklar, “çocuk eğitimevi” adlı açık hapishaneye girerler. Burada eğitim ve çalışma (aslında çıraklık şemsiyesi altında ucuz işçilik) ön plandadır. Davası devam eden, tutuklu yargılanan çocuklar ise yüksek güvenlikli, “Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumları”na gönderilirler.” dedi.

Tutukluluk müessesinin döner kapısı
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanuna dikkat çeken Kavur “ortada ironik bir durum” olduğunu şu sözlerle anlattı:
“Çocuk eğitimevlerinde disiplin suçu işleyen çocuklar, ceza olarak bir süre, tutuklu çocukların olduğu hapishaneye gönderilir. Kısacası, çocuk adalet sisteminde çalışanlarının bildiği üzere, asıl ceza alanı tutuklu çocukların kaldığı kapalı hapishaneler görülür.”
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü (CTE) resmi sitesinde açıklanan verilere göre, 03.11.2025 tarihinde, Türkiye’de 1.233 hükümlü, 3.449 tutuklu çocuk mahpus bulunmaktadır. Yani, tutuklu çocuk sayısı, hükümlü çocuk sayısının 2.5 katından fazla.
Bu verilere dayanarak çocukların ceza adalet sisteminde hiçbir koruma tedbirine dahil olmadığını belirten Kavur, “Ceza adaletine dahil olan çoğu çocuk, tutukluluk müessesinin döner kapısından geçip durmaktadır. Çocuklar koruma tedbirleriyle değil, tutukluluk vasıtasıyla hapsin tadına baktırılarak gayrimeşru eylemlerden uzak tutulmaya çalışılmaktadır.“ ifadelerini kullandı.

12 Baronun Çocuk Hakları Merkezi eleştiri ve önerilerini meclise taşıdı
Sosyo-ekonomik güvencesizlik, yoksulluk ve umutsuzluk
Kavur, çocukların suça sürüklenmesine giden sürece çok boyutlu şekilde bakılması gerektiğini şöyle anlattı:
“Suç olgusuna, politik-ekonomik perspektiften bakan eleştirel kriminoloji literatüründe belirtildiği üzere, sosyal devlet anlayışının zayıf olduğu, devletin sol elinin zayıf, sağ elinin güçlü olduğu, sosyo-ekonomik güvencesizliğin yüksek olduğu, neoliberalleşmiş ekonomilerde, hem gayri-meşru gelir elde etme yolları daha cazip hale gelir, hem de hapsetme oranları artar."
“Ne eğitimde ne istihdamda” olarak tanımlanan kitlenin giderek arttığına da vurgu yapan Kavur, umutsuzluk, yoksulluk, ‘kent yoksulluğu’, görece yoksulluk, (yani başkalarının sahip olduklarını görüp yasal işlerde çalıştığında hiçbir zaman o seviyeye gelemeyeceğini biliyor olma), gibi başlıkların çocukları ve gençleri radikal yollara saptırdığını belirtti.
“Neoliberal politikalar terk edilmeli”
Kavur, suça sürüklenme ve kendini suç ile tanımlama gibi durumların açığa çıkmasının ardından çocukların adalet sistemine dahil olduğu ilk andan itibaren koruma tedbirlerinin son derece önemli olduğunu savunuyor. Ayrıca Kavur’a göre sorunun çözümüne giden yolda Neoliberal politikaların terk edilmesi gerekiyor:
“Çocukların yaşam alanları, sosyo-ekonomik olarak güvencesiz olmaya devam ettikçe, çocuktan gayri-meşru hayata sürüklenmemesini beklemek de naiflik olur. Buna karşılık, hapsetme devletlerin kolayca yerine getirebilecekleri, ‘güvenliği’ duvarlarla yaratıldığı bir çözümdür. Zor olan ve talep edilmesi gereken asıl çözüm, neoliberal politikaların terk edilmesi ve sosyo-ekonomik olarak güvenli olan, çocukların ücretsiz olarak erişebildikleri, sağlık, eğitim ve barınma mekanizmaları olan bir toplumu mümkün kılmaktır.”
(NÖ)






