Tolga Çiftçi, "Etik Nedir?" oyununda sahnede.
Gökhan Erarslan'ın yazdığı ve yönettiği tiyatro oyunu, slogan atmadan, marş okumadan ve sesini yükseltmeden soruyor ve sordurtuyor: "Etik Nedir?"
Devlet Tiyatrosu sanatçılarından, oyuncu ve yönetmen Tolga Çiftçi'nin sahne aldığı oyun, yaklaşık 45 dakika sürüyor. Bir akademisyenin son dersine odaklanan oyun, gündelik hayattan aile kurumuna uzanıyor.
Oyun, 15-22-29 Ocak tarihlerinde Tiyatro Pera- Blackout Şişli'de izlenebilir.
Oyuna dair Erarslan'la söyleştik.
Oyununuz çok sade dille zor konuları anlatıyor bu özellikle yaptığınız bir şey mi?
Herkesin bildiği ama sanki bir sırrı saklıyormuşçasına pek çok insanın konuşmaktan kaçındığı hadiseleri cesurca anlatmaya çalışıyor. Günümüz toplumunda yaşadıklarımız bazen insanı dehşete düşürebilecek noktalara kadar gidebiliyor artık. Gerçekleri görüyoruz ama susuyoruz. Sustukça içimizden parçalar eksiliyor ve buna bile bile göz yumuyoruz. Kavramlar, yargılar, değerler, doğrular, yanlışlar, her şey ama her şey birbirine girmiş halde ve gördüğümüz tek şey büyük bir karmaşanın resmi. Bu karmaşanın içinde biz, sahnede bir karmaşa yaratmaktan ziyade, yalınlığa önem verdik. Sözün ve oyunculuğun, hikâyenin ve yansılamanın estetiğine yaslandık. Sokakta konuşulması zor konuları, tiyatro sahnesine taşıdık. Çünkü bunu yapmamız gerekiyordu. Birileri bunu yapmazsa karanlığın eli üzerimizden kalkmayacak, biliyoruz.
"Doğrunun yanında olmak zorundayız"
Oyunu ne kadar zamanda yazdınız ve neden bu konuyu tercih ettiniz?
Oyunu 2017 yılının Haziran ayında yazmıştım. 2018 yılında basıldı ve aynı yıl Gestus adlı bağımsız tiyatro topluluğu etiketiyle de sahneledik. Çok keyifli bir süreçti benim için. Bütün takım arkadaşlarım bu işe çok inandı. Çünkü bu toplumda baskı altında yaşayan herkesin içindeki bir çatışmayı sahneye getiriyoruz biz. Bir korku imparatorluğunun içinde yaşamak istemiyor hiç kimse. Ama sokakta hissedilen şey, git gide bu olmaya başladı ve bu korkunç bir şey. Hukuksuzluğun hukuku işliyor ve geniş bir yelpazede sanatçılar, akademisyenler, aydınlar, azınlıklar, işsiz kalma korkusunun iliklerine kadar hisseden herkes ama herkes bir cenderenin içinde kala kalmış halde. Yaşamaya çalışıyoruz, çalışıyoruz ama nereye kadar? Muhakkak ki bir karar vermek durumundayız. Doğrunun yanında olmak zorundayız.
Oyunda, kendi gerçekleri ve hayatın getirdikleri arasında sıkışan bir akademisyene tanık oluyoruz. Rastladınız, tanıdığınız birinin hikayesini mi anlatıyorsunuz?
Bir akademisyenin, bir felsefe hocasının son dersine odaklanıyoruz "Etik Nedir?" adlı oyunda ve onun adına bir karar vermek durumdayız. Ne yapmalı? Etik olan hangisi? Demokratik olan hangisi? Doğru olan hangisi? Bu kararı beraber alıyoruz karakterle çünkü hepimiz bu işin içindeyiz. Bu hayatı paylaşıyoruz, bu ülkede yaşıyoruz. Her şeye rağmen… Bu akademisyenden çok var etrafımızda. İlla akademisyen olmasına da gerek yok. Beyaz yakalısından tutun da devletin polisine, sanatçısından tutun da sokaktaki simitçisine kadar herkes, bu ya da benzer ikilemleri yaşıyor zaten kendinde. O nedenle sahnede gördükleri insana dair bir yabancılık hissetmiyorlar.
Peki akademisyenlerinin yaşadıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Akademi, Antik Yunan’dan bu yana bilim, felsefe, sanat, edebiyat ve daha pek çok konunun tartışıldığı en geniş platformlardan biri olagelmiştir. Yapısı budur. Mevcudiyeti de budur. Yalnızca insan eğitmekten ibaret değildir görevi. Aklın, sağduyunun, muhalefetin, vicdanın, özgürlüğün de olduğu, olması gerektiği, bağımsız bir alandır. Öyle olmalıdır. Tarihte pek çok defa özgür düşünceye ket vurulmak istenmiş. Bundan sonra da istenecektir. Buna karşı durmak da asli bir vazife.
Oyuna ilgi nasıl?
Bir şeyleri dolandıra dolandıra anlatmadık. Net söyledik. Bu durum insanların dikkatini çekti. Derdini gördü seyirci orada. Buna katıldı. Dâhil oldu. Bir oyundan daha fazlası var sahnede. Hatta oyun falan değil bu. Yaşadığımız toplumun, yaşadığın kaosun ta kendisi var. Sosyal medya paylaşımı silen de geliyor izlemeye bunu, kalabalıklarda konuşmaktan korkan da. Fikrini söylemekten çekinen de geliyor, söylersem başım ağrır mı diye düşünen de. Bu nedenle oyuna ilgi büyük. Umarım böyle devam etmez. Etmesi ülke için kötü çünkü..
Gökhan Erarslan hakkındaYönetmen, metin yazarı, seslendirmen. 2005'te British Council - Oyun Yaz Projesi'ne seçildi ve bir yıl süreyle workshoplara katılarak yazarlık atölyelerinde bulundu. 2006'da Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü Dramatik Yazarlık ve Dramaturgi Anasanat Dalı'nı kazanarak başladığı lisans eğitimini 2010'da bölüm birinciliğiyle tamamladı. Yeni Metin Yeni Tiyatro Projesi içinde yer aldı. Yönetmenlik Atölyesi'nde Yücel Erten'den reji eğitimi aldı. TRT için belgeseller ve çeşitli program ile dizilerde metin yazarlığı yapmasının yanı sıra seslendirme de yapıyor. Yazarlık, tiyatro tarihi, metin çözümleme gibi dersleri veriyor. Oyunları Devlet Tiyatroları, İstanbul Şehir Tiyatrosu, Sadri Alışık Tiyatrosu gibi tiyatrolar tarafından sahnelendi. Sahnelenen bazı oyunları: Market, Paşa Paşa Tiyatro yahut Ahmet Vefik Paşa, Komik-i Şehir Naşit Bey, Cahide Sonku Müzikali, Vakti Geldi, Sonbaharı Beklerken. |
(EMK)