301 işçinin hayatını kaybettiği Soma’daki madenin eski sahibi Park Holding eski CEO’su Yüksek Maden Mühendisi Yusuf Aydın’la Türkiye ve Avrupa’daki kömür madenciliği sektörünü, Türkiye’de kömür madenciliğinde yaşanan sorunları ve çözüm yollarını konuştuk.
Aydın, kömür madenciliğinin Avrupa’da emek yoğun sektörden sermaye yoğun sektöre dönüştüğünü, Türkiye’de ise hala bazı noktalarda emek yoğun sektör olarak çalışmaya devam ettiğini ifade ediyor.
Emek Değil, Sermaye Yoğun Sektör
“Kömür madenciliğinin başlangıcı cilalı taş devrine kadar gider. Özellikle sanayi devriminden sonra maden kullanımı başta Avrupa olmak üzere had safhaya çıktı.
“Avrupa Birliği'nin (AB) temeli de Kömür Çelik Birliği'dir. Kömür madenciliği yoğunlaşmakla birlikte derinleşmeye de başladı. Yüzeye yakın yerlerden kazanılabilecek madenler sınırlı oldu, tüketim çok arttı, sanayi ihtiyacı çok arttı.
“Dolayısıyla madenler derinleşti. Derinleştikçe daha önce uygulanan tekniklerin, madencilik yöntemlerinin geliştirilmesi gerekti.
“Neticede çok fazla çocuk işçinin de çalıştırıldığı, dayanılmaz çalışma koşullarının oluştuğu, madenlerdeki tehlikeli gazların giderek kontrol edilemediği ve neticede ölümlerin ciddi şekilde arttığı bir dönem yaşandı.
1860 şartlarında madenler
“Batıdaki işçi sınıfı çok bedel ödedi. Dolayısıyla özellikle 1960'lardan sonra önemli adımlar attılar. Yani tavan destekleri için çelik kullanımı geliştirildi. Bu çelik kullanımı hidrolik unsurlarla hareket ettirilir hale geldi. Kömür kazma makineleri geliştirildi. Bunların sonucunda madencilik emek yoğun bir sektörken sermaye yoğun bir sektör haline dönüştü.
“Başbakan'ın İngiltere 1860 örneği doğru aslında. Çünkü bizdeki bazı madenlerin şartları o dönem İngiltere'sine uyuyor. Ancak batı orada kalmadı ki.
“Neticede madencilik sermaye yoğun bir sektör haline gelirken buna paralel olarak hem işçi sayısı sınırlandı, verimlilik arttı, hem de yoğun sermaye yatırımı oldu.
“Hem işçi güvenliğini, işçi sağlığını geliştirmek hem de yapılmış olan yatırımı güvenceye almak için iş güvenliğiyle ilgili çok katı düzenlemeler yapıldı.
“Madenlerde ahşap olmaması gerekir, yanacak bantlı taşıyıcı koymamanız gerekir, yanacak kablo kullanılamaz. Madenciliğin kendi yan sanayisi ve kendi özel standartları ve kuralları olması lazım.
“Bu sistemin bütünlüğü batılı sistemlerde sağlandı, Çin de onları takip etmeye çalışıyor.
AB standartlarında maden
“1986’da Türkiye'de Avrupa Topluluğu'nun ve İngiltere'nin hibe yardımları ile Çayırhan'da Avrupa standartlarında bir maden kurduk. Amaç gelişmiş maden teknolojisinin Türkiye'ye getirilmesiydi.
“O dönem maden emniyet nizamnamelerini, standartları, iş güvenliği yöntemlerini getirdik. Almanyalı ve İngiltereli mühendislerle çalıştık.
“O maden hala çalışmaya devam ediyor ve teknik nedenlerden ötürü bugüne kadar hiç kaza yaşanmadı.
“Soma'da 300 bin ton kömür 3 bin kişiyle çıkarılırken, Çayırhan'da 800 işçiyle 5 milyon ton üretim yapılabiliyor.
“Bunun devamı olarak Soma'da, Tunçbilek'te bu sistemi yerleştirmeye gayret ettik. Ancak devletle çok başarılı olunamadı.
Rödovans vs Hizmet alımı
“Türkiye Kömür İşletmeleri’nin (TKİ) Soma'daki toplam rezervi 500 milyon ton. TKİ bu 500 milyon tonluk rezervi 15-20 milyonluk parseller halinde özel firmalara açmaya başladı.
“Rödovans dediğimiz kiralama yöntemiyle verebiliyor veya hizmet alımına gidiliyor.
“Rödovansta çıkardığı ton başına TKİ'ye pay veriyor. Bu payı ya para olarak veriyor ya da mesela çıkarttığı kömürün yüzde 15’ini veriyor.
“Kazanın olduğu yerde ise hizmet alımı yöntemi uygulanıyordu. Yani TKİ ihaleye çıkartıyor, ‘Benim alanıma girin bana yılda 1,5 milyon ton kömür çıkartın’ diyor. Bu iş için en ucuz teklifi veren ihaleyi alıyor.
İşçi sömürüsü
“Bütün sorunların çözümü, modern madencilik ekipmanlarının kullanılması, yeraltındaki işçi sayısının minimize edilmesi ve yüksek güvenlik önlemlerinin uygulanması.
“Bunun yapılabilmesi için sermaye yatırımı yapılması lazım. 15 milyon tonluk bir rezerv alanını siz ihale ettiğiniz zaman, yılda 2-3 milyon ton kömür alacağım dediğinizde sahanın ömrü beş yıl oluyor. O da böyle bir yatırımın geri dönüşü için yeterli değil. Bu madencilik yatırımlarının geri dönüşü 10 yıldan sonra olabiliyor.
“Dolayısıyla 15 milyon ton rezerv olan bir yeri beş altı parçaya böldüğünüz zaman sermaye yoğun madenciliği teşvik etmemiş oluyorsunuz. Tam tersine emek yoğun bir sektör haline getiriyorsunuz. Yani Türkiye'yi 100 yıl geriye taşımış oluyorsunuz.
“Bu sefer de para kazanmanın yolu işçinin sırtından kazanılacak artı değer oluyor. İşçi sömürüsüne dayalı bir sistem inşa etmiş oluyorsunuz.
AB Fasılları
“Türkiye'de batı standartlarında bir örnek yaratmışız ama bunun devamını yapmıyoruz. Bunun tüm madenlerde yapılması için gerekli yasal iş güvenliği ve maden kanunu zorunluluklarını yasalaştırmıyoruz, açık bırakıyoruz. AB ile üyelik müzakereleri yaparken bu fasıllar bir türlü açılmıyor.
“Çayırhan'da üç üretim noktasından günde 15 bin ton kömür alıyorsunuz, burada 2 bin ton kömür almak için 15 tane üretim noktası çalıştırmak zorunda kalıyorsunuz.
“Biz Soma'daki bu madeni işletirken tam olarak Çayırhan'daki sistemi uygulamaya çalışıyorduk.
Ancak bizim bütün sistemimiz yıllık 1,5 milyon ton kömür çıkartmaya yönelikti. Sonra yeni yönetim bu miktarı 2,5-3 milyon tona çıkarttı. Bizim zamanımızda 800 işçi çalışırdı, şimdi 3 bin işçi yer altına indiriliyor.
“Türkiye'de büyük kömür ocaklarının sayısı 25-30'u geçmez. Bütün sektör böyleymiş gibi bir algı yaratılmamalı. Oldukça modern ve iş güvenliğine önem veren şirketler de var.
“Soma'daki ocakta da mekanik sistemler var ama mekanize sistemin dışında emek yoğun bir ocak şekline dönüştürmüşler.” (EKN)