Prof. Dr. Agop Kotoğyan ya da bilinen adıyla Kolsuz Agop hayatını kaybetti. Kolsuz Agop olarak biliniyordu çünkü ilkokuldan mezun olduktan sonra gümüş atölyesinde çalışırken kolunu pres makinesine kaptırmıştı.
Uzun süredir Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi görüyordu. Bu sabaha karşı ölüm haberini eşi Suzan Kotoğyan verdi. Cenaze töreni 17 Şubat Cumartesi günü yapılacak. Şişli’deki evinini önünde bir tören düzenlenecek.
79 yaşında hayata gözlerini yuman Kotoğyan’ın hikayesi zaten bir yaşama ve yaşatma azmi hikayesiydi. 14 yaşındaydı kolunu kaybettiğinde günlerce komada kaldı; dönemin doktorları başarabileceğinden kuşkuluydu. Yaşadı. Sağ kolunu kullanamıyordu; sol elini kullanmayı öğrendi. İki yıl sürdü bu uğraşı.
Dedesi 1915'te öldürüldü
1938’de İstanbul’da Samatya’da doğmuştu; Kocamustafapaşa mahallesinde yani. Kotoğyan, “Doğma büyüme Paşalıyım” derdi. Ailesi hakkında bilgileri 2005 yılında gazeteci Ersin Kalkan’a anlatmıştı. Babası Kirkor Kotoğyan, 1911 doğumlu. Yozgat’ın Akdağ Madeni İlçesi’nin Terzili Köyü’nde yaşıyorlar 1915 Soykırımı sırasında köyünü basanlar tarafından öldürülmüş. Sadace babası değil, köyün tüm erkekleri katledilmiş. Dört yaşındaki Kirkor’u annesi köy yakınlarındaki madenlerdeki mağaralarda saklanarak kurtarmış. Saldırılar sona erince köylerine dönebilmişler.
"Ölür" dediler, Cerrahpaşa'da hayata döndü
Kirkor Kotoğyan, 25 yaşındayken Yozgat’ın İğdere Köyü’nde yaşayan Makruhi Hanım’la evlenmiş. Aile 1938’de İstanbul’a gelmiş ve Samatya’ya yerleşmiş. Bir yıl sonra da ilk çocukları Agop 79 yıl sonra hayata gözlerini kapadığı İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Cerrahpaşa’daki hastanesinde doğmuş.
Kirkor Kotoğyan, inşaatlarda kalfa olarak çalışıyormuş; annesi de Samatya yakınlarında bir fabrikada işçilik yaparmış. Soykırımdan kurtulan, İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Ermeni aile göç sonrası yoksullukla mücadeleyle geçiyormuş. Agop’un bu şartlar altında kaderi belliymiş zaten eli iş tutabildiği anda çalışıp ailesine destek olmak. Hayatını değiştiren olay ise gümüş kalıpları plaka haline getirmek için kullanılan presin silindirinin iş önlüğünün kolunu kapmasıyla olmuş.
Ölür demişler, ama Cerrahpaşa Hastanesi’nde bir kez daha hayata gözlerini açmış. Artık el emeğiyle çalışamayacaktır. Kendisini okumaya ve tek koluyla günlük işlerini yapabilme uğraşına verir. Kumkapı Bezciyan Ortaokulu’nda eğitime geri döner.
Ancak çalışmadan yürütülebilecek bir yaşamları yok. Haftasonları ve tüm tatillerinde işportacılık yapmış.
Liseyi Galata Getronogan Lisesi’nde okumuş. Başarılı bir öğrenci olmuş hep. Aslında basketbolu seviyormuş ama tek kolla ne mümkün. Lisede futbola razı olmuş. Tek kolla oynayamazsın demişler, yılmamış. O yıllarda önemli bir mahalli takım olan Samatya Gençler Kulübü’nün kadrosuna girecek kadar da iyi oynamış.
Yine Cerrahpaşa, bu kez tıp öğrencisi
Lise sonrası Cerrahpaşa’yla bir kez daha yoluna çıkmış. Bu kez üniversite öğrencisi olarak Cerrahpaşa tıp Fakültesi’nde. Yıllar sonra kapısından içeri girdiği ilk gün “Bir zamanlar beni kurtardı bu hastane, şimdi nöbet sırası bende” diye düşündüğünü anlatacaktır.
Üniversiteyi lise öğrencilerine ders vererek kazandığı parayla bitirmiş. Üniversitede Cerrahpaşa’nın futbol takımında da oynamış
Tıp eğitimini 1963 yılında tamamladı.
Kadro bulunmaması nedeniyle 1963-1964 yıllarında İstanbul Tıp Fakültesi Deri Hastalıkları ve Frengi Kliniğinde gönüllü olarak çalıştı.
1964 yılında ise, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde, Deri Hastalıkları ve Frengi Kürsüsünün ilk asistanı olarak kadroya geçti. Sonrası mesleki ve eğitim alanında başarılarla dolu bir hayat.
1967 yılında “Dermatitis Herpetiformis” adlı uzmanlık teziyle deri ve zührevi hastalıklar uzmanı oldu. Aynı kürsüde başasistan olarak görevine devam ettiği sırada, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı tarafından, bilgi ve görgüsünü arttırmak üzere Almanya Homburg (Saar)'daki Üniversite Dermatoloji Kliniğine, Prof. Dr. F. Nödl'ün yanına 1969 yılında gönderildi.
1972 yılı başına kadar bu klinikte sürdürdüğü başarılı çalışmalarında, özellikle malign melanomların klinik ve histopatolojik incelemelerine ağırlık vermiştir. Kliniğe geri döndükten sonra doçentlik hazırlıklarını tamamladı ve 1973 yılında “Ichthyosis Vulgaris Vak'alarında Kromozom İncelemeleri” adlı doçentlik tezini vererek doçent oldu. Aynı yıl doçent kadrosuna atanarak İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deri Hastalıkları ve Frengi Kürsüsü'ndeki görevine devam etti. “Akne Vulgaris Vak'alarında İmmünolojik Araştırmalar” konulu teziyle 1979 yılında profesör oldu ve profesör kadrosuna atandı.
21 Ekim 2004 tarihinde İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı başkanı iken emekli oldu. Sonrasında özel muayenehanesinde çalışmaya devam etti. Temmuz 2017'de hasta kabul etmeyi bırakmıştı.
Prof. Dr. Agop Kotoğyan hastanedeki görevlerinin yanı sıra derneklerde de çalıştı. 1979 yılında Deri ve Zührevi Hastalıklar Derneği'nin başkanlığına seçildi.
Türk Dermatoloji Derneği, İmmünoloji Derneği, Kanser Derneği, Uluslararası Tropikal Dermatoloji Derneği, Uluslararası Pediyatrik Dermatoloji Derneği, Dünya Tıp Birliği, Alman Dermatoloji Derneği, Amerikan Kriyoşirürji Derneği gibi derneklerde hep o vardı. 500'ün üzerinde uluslararası ve ulusal tıbbi yayınlarda bilimsel makalesi yayınlandı. Ayrıca meslektaşlarıyla birlikte 6 tıbbi kitap yayınlandı. (HK)