* Manşet fotoğrafları: Anadolu Ajansı (AA) – Pexels
Güney Amerika ülkesi Kolombiya'da 38 milyonu aşkın seçmen devlet başkanlığı seçimleri için 19 Haziran'da sandık başına gidiyor.
Seçmenlerin karşısında ise iki aday var: Seçimlerin ilk turunu yüzde 40,23 oyla önde bitiren sol ittifak "Tarihsel Sözleşme"nin adayı, eski gerilla Gustavo Petro ve yüzde 28,19 oy alan Yolsuzlukla Mücadelede Valiler Birliği hareketinden bağımsız aday Rodolfo Hernández.
Seçimleri Petro'nun kazanması durumunda Petro ülkenin ilk solcu devlet başkanı, Francia Márquez ise ilk Siyah başkan yardımcısı olacak.
TIKLAYIN - Kolombiya siyaset sahnesinde güçlü bir kadın: Francia Márquez
Peki, Petro gerçekten seçimleri kazanıp Kolombiya'nın yeni devlet başkanı olabilir mi? Kolombiya basınında ve kamuoyunda konuşulanlardan yola çıkarak bir öngörüde bulunmak mümkün mü? Seçimlere giden süreç Kolombiya'dan bakıldığında nasıl görünüyor?
Bu soruların cevaplarını Universidad Nacional de Colombia Mimarlık Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Memet Charum ile konuştuk...
Kolombiya'nın "şiddet" tarihi
Charum, sorduğumuz soruların cevabını verebilmek için Kolombiya'nın tarihine bakmamız gerektiğini söylüyor. Biz de önce tarihe, Kolombiya tarihinde "La Violencia" (Şiddet) olarak bilinen döneme dönüyoruz.
Öncelikle şunu belirtmek gerek: Kolombiya'da 19. yüzyıldan bu yana rekabet halinde olan iki parti var: Liberal Parti ve Muhafazakâr Parti.
"La Violencia" da aslında tam bu bağlamda ortaya çıkıyor.
1930'dan itibaren Liberal Parti'nin iktidarda olduğu ülkede siyaset sahnesinin dışında kalan Muhafazakâr Parti, 1946'daki seçim zaferinin ardından Liberal Parti'ye karşı bir dizi "misillemeye" girişiyor.
Liberal Parti'nin sol kanadına liderlik eden Jorge Eliécer Gaitán'ın 9 Nisan 1948'de başkent Bogotá'da gündüz gözü suikasta uğraması ise ülkede bahsi geçen "Şiddet" dönemini beraberinde getiriyor.
Britannica'nın paylaştığı verilere göre, 1946-1964 yılları arasında ülkede 200 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.
O dönemde yaşananları anlatan Charum da 20. yüzyılın Kolombiya'da "şiddet zamanları" olduğunu, 1948'den itibaren Bogotá da dahil neredeyse bütün ülkenin bir ayaklanma ve iç savaş halinde olduğunu söylüyor. Bunu ise 1953 yılında Gustavo Rojas Pinilla'nın askeri darbesi izliyor.
Yani, Charum'un da dediği gibi, Kolombiya 20. yüzyılda pek de demokratik bir ülke olarak karşımıza çıkmıyor.
M19 ve Gustavo Petro
Peki ya FARC, M19 (ya da tam adıyla söylemek gerekirse; 19 Nisan Hareketi) ve – daha da önemlisi – bugün Kolombiya'nın devlet başkanı olmak için yarışan Gustavo Petro bu fotoğrafa ne zaman giriyor?
Charum, Kolombiya Devrimci Silahlı Güçlerinin (FARC) 1960'lı yıllarda faaliyet göstermeye başladığını, M19'un ve Petro'nun ise bundan 10 yıl kadar sonra, 1970'li yılların ortalarında ortaya çıktığını söylüyor.
Fakat Petro'nun mensubu olduğu M19 ile FARC arasında bazı nüanslar yok değil. Buna göre, M19 biraz daha "burjuva ve üniversiteli" iken FARC daha "köylü ve komünist" bir grup olarak karşımıza çıkıyor.
Takvimler 1991'i gösterdiğinde ise Kolombiya'da sular biraz duruluyor gibi oluyor. Aslında M19 1980'lerin sonlarında yapılan bir barış anlaşmasıyla silah bırakıyor. Petro, bu dönemde 20'li yaşlarında...
Bu ilk ateşkes uzun süreli olmasa da M19 ve Petro 1991 yılında ülkede yeni bir anayasa hazırlanmasında etkin rol oynuyor.
Charum'un bu noktada dikkat çektiği bir nokta var: "Petro, hiçbir zaman eline silah almıyor. Fakat bir süre hapis yatıyor."
Öte yandan, M19'un yazılmasına katkıda bulunduğu 1991 anayasası her ne kadar çoğulcu, liberal ve demokratik bir anayasa olsa da 1990'lı yıllarda da ülkede iç savaş devam ediyor. Ta ki 2016 yılında FARC ve hükümet arasında imzalanan barış anlaşmasına kadar...
* Hükümet ile FARC, 2016'da barış anlaşması imzaladı. (Foto: bianet - arşiv)
Yolsuzluk, kuşak farkı ve "unutulmuşlar"
Peki, tarihten günümüze, Kolombiya devlet başkanlığı seçimlerinin yapıldığı bugüne dönecek olursak bizi nasıl bir ülke karşılıyor?
Son dönemde başta Şili olmak üzere Latin Amerika'daki ayaklanmaları hatırlatan Memet Charum, Kolombiya'nın şu anda değiştiğini, gençler ile yaşlılar, şehirde yaşayanlar ile kırsal bölgelerde yaşayanlar arasında – deyim yerindeyse – bir tür "çatlak" olduğunu söylüyor.
Charum'a göre, "Tüm bu şiddet ve eşitsizliğin içine doğan yeni nesil, artık başka bir şeyler, bir değişim istiyor."
Bölgesel olarak bakıldığında ise ülkenin Karayip sahili ile Pasifik sahili arasında sosyoekonomik farklar göze çarpıyor.
Siyahlar ve yerlilerin nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu Pasifik kıyı şeridindeki "unutulmuş ve yoksul halk" son dönemde iyiden iyiye tepkileri ve talepleriyle öne çıkıyor, aktivistler seslerini daha çok duyuruyor.
Fakat "yolsuzluğun hep var olduğu" ülkede "devletin güçlü olmadığı yerlerde örgütlerin faaliyetleri ve uyuşturucu kaçakçılığı devam ediyor ve tüm ülkede her iki günde bir en az bir aktivist öldürülüyor."
Peki, tüm bu kökleşmiş sorunlara çare olma iddiasıyla devlet başkanlığı için hangi adaylar yarıştı ve yarışmaya devam ediyor?
"Siyahlar kızgın, kadınlar kızgın..."
Kolombiya'daki devlet başkanlığı seçimlerinin 29 Mayıs 2022'de yapılan ilk turunda dört aday öne çıkıyordu:
Gustavo Petro; eski Medellin belediye başkanı muhafazakâr Federico Gutiérrez; popülist bir iş insanı ve Bucaramanga kentinin eski belediye başkanı Rodolfo Hernández; merkezci eski Medellin belediye başkanı ve Antioquia eyaletinin eski valisi Sergio Fajardo.
Her ne kadar Federico Gutiérrez'in Petro karşısında güçlü bir rakip olması beklense de oyların 28,19'unu alarak seçimi ikinci sırada tamamlayan Rodolfo Hernández, yüzde 40,23 oy alan Petro'nun rakibi oldu.
Peki, Rodolfo Hernández tam olarak kimdir?
Hernández'i "popülist" olarak nitelendiren Charum, Hernández'in zaman içinde TikTok üzerinden paylaştığı videolar ile popülaritesini arttırdığını, ekonomi hakkında bilgili olmadığını, Birleşmiş Milletler (BM) ile Güney Amerika Uluslar Birliği'ni bile birbirine karıştırdığını söylüyor.
Dahası, Hernández'in başta kadınlar olmak üzere pek çok kesim hakkında sarf ettiği sözler de tepkiye yol açıyor.
"Kadınlar hakkında kötü ifadeleri var. Katolikler kızgın, kadınlar kızgın, Siyahlar kızgın..." diyen Charum, Hernandez'in taksicileri "pis" olmakla itham eden ayrımcı ifadelerinin ülkenin en muhafazakâr kesimlerinden biri olarak görülen taksicileri bile kızdırdığını kaydediyor.
TIKLAYIN - "Hitler hayranı" Hernandez karşısında "makus talihi" yenme umudu: Petro
Kutuplaşma
Peki, günün sonunda Kolombiya nasıl bir atmosferde seçime gidiyor? Kolombiya halkı ve basını hangi konuları konuşuyor?
Bu noktada, Charum'un dikkat çektiği ilk durum, Türkiye'de de aşina olduğumuz bir gerçekliğe işaret ediyor: Kutuplaşma.
Sosyal medyada bir gerilim ve kutuplaşma olduğunu vurgulayan Charum, seçim kampanyalarının devam ettiği son 9 aydır Petro'ya karşı "skandal" olarak lanse edilen ve zaman zaman "editlenmiş" haber, video ve konuşmaların ortaya atıldığını söylüyor.
Diğer bir deyişle, Kolombiya'da da seçim yarışı bolca gerginlik, kutuplaşma ve dezenformasyona sahne oluyor gibi görünüyor.
Bir yanda, Petro'nun seçildikten sonra bir toprak reformu yapıp kamulaştırmaya gideceği söylentileri var.
Diğer yanda, Hernández'in seçildikten sonra ülkede "sıkıyönetim ilan edeceğini" ifade etmesi sağın bile bölünmesine yol açıyor.
Hal böyle olunca, normalde sağ siyasetçilere oy veren kişiler bile Petro'nun arkasında hizalanıp "Petro'yu sevmiyorum ama en azından hukuka ve anayasaya saygı gösterecek" diyerek onu destekleyebiliyor.
* Gustavo Petro ve başkan yardımcısı adayı Francia Márquez. (Foto: elespectador)
Umut ve korku içinde seçimlere doğru
Charum'a göre, gençlerin çoğu da Petro'nun tarafında.
Dünyadaki pek çok yerde olduğu gibi Kolombiya'daki gençlerde de bir "unutulmuşluk ve umutsuzluk hali" göze çarpıyor:
"Gençler telefondan bakıp buranın durumunu görüyorlar. Siyasi olarak fikirleri var, eleştiriyorlar, apolitik değiller..."
Seçmenlerine sunduğu tek somut vaadi "yolsuzluk ile mücadele" olan Rodolfo Hernández'in ise – hayli ironik bir şekilde – devam eden bir dizi yolsuzluk davası var. Seçim kampanyası ile ilgili davalar da cabası...
Bu ise şu anlama geliyor: Seçimleri Petro değil Hernández kazanırsa, yasalar gereği devam eden yargı süreçleri sebebiyle Hernández'in devlet başkanı olarak göreve başlayamama ihtimali var.
Bu ihtimal ise başka bir ihtimali akıllara getiriyor: Seçim sonrası daha büyük tartışmalar, gerginlikler ve kutuplaşma...
Tevekkeli değil, gerilim ve kutuplaşmaya bir kez daha dikkat çeken Charum da "Umutluyuz ama korkuyoruz" diyor.
Bize ise şimdilik korkulanın başa gelmemesini ummaktan başka bir seçenek kalmıyor... (SD)