"Ne zaman olacağını bilmiyorum, ama kesinlikle eminim; sistem yok olacak."
Martinez, iki yılda bir yapılan Küba'yla Dayanışma Avrupa Dernekleri'nin İstanbul'daki buluşmasında, ABD'nin Amerika kıtasına dayattığı "Amerika Serbest Ticaret Antlaşması"yla (İspanyolcasının baş harfleriyle ALCA) Küba, Venezüella ve Bolivya arasında başlayan "Amerika İçin Bolivarcı Alternatif"i (ALBA) karşılaştıran Martinez, Küba'nın 1992'den 2006'ya dek nasıl direndiğini de anlattı.
Havana Üniversitesi Ekonomi Profesörü, Küba Dünya Ekonomisi Araştırmaları Merkezi Başkanı ve Küba Ulusal Halk Meclisi üyesi Martinez, bir dönem Küba'nın Birleşmiş Milletler delegasyonuna da danışmanlık yaptı.
"İnsan hayatta kalmak ister; Kapitalizmin sonu bundan"
Kapitalizmin dibe doğru gidişini şöyle açıklıyor Martinez.
"İnsanın eğilimi hayatta kalmaktır; intihar değil. Kapitalizm bununla uyumsuz, yok edici, tahrip edici bir sistem. Ekonomik olarak, çevresel olarak, toplumsal olarak yok ediyor. Sistemin bütün işleyişi ekonomik kaynak israfı üzerine."
Ardından göstergeleri sıralıyor. "Dünya çapında her yıl 1 trilyon dolar silah yapımına gidiyor. 1 trilyon dolar da reklam harcamalarına. Çılgınlık demek bu. 400 bin dolar uyuşturucu ticaretine gidiyor.
"Her yıl önlenebilir hastalıklardan ölen çocuk sayısıysa 11 milyon. Oysa her biri birkaç sentle kurtarılabilir."
Bunları boşuna söylemiyor Martinez. Çünkü çok sınırlı kaynaklarına karşın dünyanın en sağlıklı toplumunun yetkin ekonomipolitikçilerinden biri.
Küba'dan çıkarılacak ders: Antikapitalistler birleşmeli
Martinez'e dünyadaki antikapitalistler için temel stratejinin ne olabileceğini soruyorum.
"En temeli birleşmek" diyor. "Solcuları, ilerici güçleri, komünistleri bir araya getirecek yeterliği yaratmak gerek. Temel anlaşma, siyasi eylem olmalı."
Küba'dan alınacak en büyük dersin "birlik" olduğunu söylüyor. "Fidel'in en büyük başarısı bu oldu. Küba halkını, komünistleri, Troçkistleri, sosyal demokratları emperyalizme karşı, sosyalizmin yanında birleştirme yeterliği oldu."
Küba'daki direnişin temelinde bunu olduğunu vurguluyor.
"Çünkü, emperyalizmin zaferi silaha, teknolojiye, medyaya dayanmaz; bölme yeteneğine dayanır. 'Böl ve kazan' der emperyalizm. Buna karşı 'Birleş ve kazan' demeliyiz."
"Küba'ya insan hakları suçlamaları düzenbazlık"
Küba'ya yönelik insan haklarıyla ilgili suçlamaları soruyorum. "Tam bir düzenbazlık; ABD'nin manipülasyonu" diyor.
"İnsan haklarını geniş anlamda, kolektif haklar anlamında düşünmek gerekiyor. Biz Küba'da insan haklarına saygılıyız. Her şeyden önce, Küba'da emek sömürüsü yok. Okur yazar oranı yüzde 100. İşsizlik yüzde 2'nin altında. Açlık yok. Eğitim, sağlık hizmetleri herkes için tamamen ücretsiz."
İşsizlik oranı deyince şaşırıyorum. "Küba'da işsiz var mı ki?" Kastı çalışabilir işgücü değil Martinez'in. Ruh sağlığı düzensizlikleri, hastalıklar nedeniyle ve kendi inisiyatifleriyle geçici olarak çalışmayanları kast ettiğini söylüyor.
"Küba'da yürüyen bir demokrasi var. Ama bu farklı bir demokrasi. Emperyalizm insanların aklına liberal demokrasiyi, 18. yüzyılın demokrasisini yerleştiriyor. Ama bu demokrasi değil, bir yapıntı, kurgudur [fiction]. Zengin için farklı, yoksul için farklı işler."
Demokrasi için ilk adımın ekonomik statüye dayanan eşitsizliği, ayrımcılığı ortadan kaldırmak gerektiğini söylüyor; yani "sömürüyü kaldırmak gerek."
Sonra da "insanları kararlara gerçekten katmak gerek" diyor. "Küba'da mükemmel bir demokrasi olduğunu kimse söyleyemez; ama daha iyi bir demokrasimiz olduğu kesin."
Sonra insan haklarına geri dönüyor. Emperyalizmin söyleminde insan haklarını nasıl kullanabildiğine değiniyor.
"Emperyalizm yalnızca bireysel haklardan söz eder. Ama kolektif hakları dile getirmez. Oysa dünyada bunca eşitsizlik, yoksulluk varken kolektif haklardan söz etmeden insan haklarından söz edemezsiniz.
"Bireysel haklardan söz etmek yanlış demek değil bu; biz Küba'da bireysel haklara saygı gösteririz. Güvenlik, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü önemlidir. Ama biz kolektif haklara da saygı gösteririz."
"Solun en çetin mücadele alanı medya"
"Emperyalistler çok akıllı" diyor Martinez. "Demokrasi ve insan hakları kavramlarını diledikleri darlıkta beyinlerimize yerleştiriyorlar. Emperyalizmin en güçlü yanı silahları değil; medyadır. Bu nedenle, solun en çetin mücadele alanı medya." (TK)