“Açık görüşlerde ailemizle bir sıcak çay içmemiz bile engelleniyor. Çay içmek, güvenliği tehlikeye düşürüyormuş.”
Kocaeli 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ali Kemal Aşık, maruz kaldıkları hak gasplarını yazdığı mektubunda son durumu böyle anlattı.
Aynı hapishanedeki Sultan Işıklı’nın da takılarına, “güvenlik gerekçesiyle” el konuldu, Işıklı’ya verilmedi.
Tülün Soyhan’ın da yan flütü verildi ama flütünün kutusuna aynı sebeple el konuldu. Soyhan, “hassas bir enstrüman olan yan flütün kutusu olmadan uzun süre muhafaza edilemeyeceğini” söyledi.
“Hak arama çabası, hücre cezasıyla bitiyor”
Her türlü hak arama çabalarının da “disiplin cezalarıyla” karşılandığını yazdı:
“Her gün yeni bir keyfilikle karşı karşıya kalıyoruz. Yaşadığımız hiçbir sorunu konuşarak çözemediğimiz gibi, çözüm için irade gösterdiğimizde disiplin cezalarıyla susturulmaya çalışıyoruz.
“Sesimizi duyurmak için sınırlı araçlara sahibiz. Bizler de slogan atıp kapılara vuruyoruz. Ancak bu kez de hapishane idaresi yıllara varan ziyaret ve iletişim cezaları, günlerce hücre cezası veriyor.
“Şartlı tahliyesi gelen mahpuslar ‘disiplin cezası var’ denilerek tahliye edilmiyor.”
Hapishane içinde “cumhurbaşkanına hakaret” sansürü
Mahpuslara onlarca iletişim cezası verildiğini anlatan Aşık, sansürle ilgili de şunları yazdı:
“Hapishaneden gönderilmek istenen beş mektubun birçok satırı karalandı, altı mektup hiç gönderilmedi.
“21 Mart öncesi mahpuslar elleriyle yaptıkları ve boyadıkları çizimlerle kart hazırlamıştı. Hapishane idaresi karttaki çizimi ‘sakıncalı’ bularak kopardı. Sadece yazının olduğu kısmı postaladı.”
“Kadın mahpuslardan Gülay Efendioğlu’nun, başka bir mahpus olan Nurgül Acar’a göndermek istediği karikatürler, ‘cumhurbaşkanına hakaret’ içerdiği için gönderilmedi, Efendioğlu’na iade edildi.”
“Hal, hatır sormak bile ‘sakıncalı’ bulunuyor”
Ali Kemal Aşık, verilen iletişim cezalarının arttığını, böylelikle “tecrit içinde tecrit” yaşadıklarını yazdı:
“Bizler hücre tipi hapishane olan F Tipi hapishanelerde kalıyoruz. Yani bir arada en fazla üç kişi aynı hücreyi paylaşıyoruz. Dışarıdaki ve içerideki insanlarla en büyük iletişim aracımız mektup ve telefon.
“Telefonu haftada sadece 10 dakika, önceden belirlenen numaralarla kullanabiliyoruz. Bu bile engellenmeye çalışılıyor. Örneğin aradığımız numara o anda açmazsa tekrar aramamıza izin verilmiyor.
“Geriye bir tek mektup kalıyor ki artık neredeyse her mektubumuz engellenir oldu.
“Hapishane idaresi canı isterse hal hatır sormayı bile ‘sakıncalı’ bularak göndermeyebiliyor mektuplarımızı. İtiraz etsek, mahkeme süreci ayları buluyor. Tecrit içinde tecrit uygulanıyor.”
Kendi kendine “örgütsel propaganda” mı yaptı?
Selda Özçelik Silivri Cezaevi’nden Kocaeli F Tipi Cezaevi’ne sevk edildi.
Özçelik’in kendi el yazısı olan defterine ise “örgüt propagandası” ve “örgüt eğitim aracı” gerekçeleriyle el konuldu. Yani Selda Özçelik’in “kendi kendine propaganda yapıp kendi kendine örgütsel eğitim verdiği” iddia edildi.
Mahpus kadınlardan Gamze Karakoç, Banu Özcan ve Derya Taşkıran’ın defterlerine de aynı şekilde el konuldu. (AS)
* Fotoğraf: https://twitter.com/elifbsh