"Karşılarında durdum. Sizi de bir ana doğurdu, ne diye geliyorsunuz üstümüze? 'Biz herkese barış gelsin diye geldik' dedim."
Barış Anneleri'nin 29 Temmuz'da Abdulah Öcalan'ın üzerindeki tecrit uygulamasını protesto etmek amacıyla Taksim'de yaptığı gösteriye polis müdahale etmiş; 71 yaşındaki Döndü Engin polis saldırısına uğramıştı.
İnsan Hakları Derneği'nde (İHD) bir araya gelen barış anneleri ve BDP İstanbul İl Eş Başkanı Asiye Kolçak, suç duyurusunda bulunduklarını ve savcıları göreve çağırdıklarını belirtti.
"Biri dağda, biri cezaevinde, biri askerde"
Polisin darbesine maruz kalarak bayılan Döndü Engin, nasıl barış annesi olduğunu ve o gün yaşadıklarını bianet'e anlattı.
Sivas'ın Esençay Köyü'nde doğup büyüyen Döndü Engin, 71 yaşında ve yedi çocuk annesi. 1960 yılında evlenmiş ve öğretmen olan eşiyle köy köy dolaşmış. Tayinlerinin çıktığı Tokat'ta çatışmalar şiddetlenince ailesiyle birlikte İstanbul'a göç etmişler.
1982 yılından bu yana da İstanbul'da yaşayan Engin ailesinin tek isteği çocuklarını okutmak ve çatışmadan uzak tutmakmış. Bir kızını bir de oğlunu kaybetmiş Döndü Anne. Oğlunun mezarı Bingöl'de, kızının mezarının yerini ise hala bilmiyor. Kızını kaybettiğinde Barış Anneleri'ne katılmaya karar vermiş Ergin.
Kızının 19 yaşındayken, bir cumartesi günü düğüne gitme bahanesiyle evden çıkıp bir daha dönmediğini, ölüm haberinin de bir sene sonra geldiğini söyleyen Engin, 1995'ten bu yana kızının mezarını arıyor.
Aynı anda bir oğlunun cezaevinden, birisinin dağdan, bir diğerinin ise askerden haberini beklediğini söyleyen Engin, yaşamı boyunca pek çok acı çektiğini, ömrünün on beş senesini cezaevleri yollarında geçirdiğini söylüyor.
"Her acı, acı. Ama evlat acısı bir başka acı. Mezarı olmayan acı ise daha başka bir acı" diyen Engin'in tek isteği kızının mezarını bulmak ve mezar taşı başında duasını edip, kızıyla konuşmak.
"Gözümü hastanede açtım"
29 Temmuz günü Barış Anneleri İnsiyatifi ile eyleme katılmış Ergin, gözlerini ise hastanede açmış. Yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"Eyleme gittim, elime de bir pankart aldım. Daha konuşma yapamadan polisler bir anda üstümüze geldi. Karşılarında durdum. Sizi de bir ana doğurdu, derdiniz ne, ne diye geliyorsunuz üstümüze? Biz herkes için barış istemek için geldik, dedim. Enseme bir şeyle vurdular. Sonra hastanede elime batırılan iğnenin acısı ile uyandım."
"Ne asker ne gerilla oraya çiçek toplamaya gidiyor"
Savaşın her iki taraf için de zor olduğunu, evladını kaybeden anneler için taraf olmadığını belirten Engin, gözleri dolu dolu ekliyor:
"Savaşta kimsenin eline gül vermiyorlar. Hem asker, hem gerilla, ya ölmeye ya öldürmeye gidiyor. Çiçek toplamaya gitmiyorlar. Halkımız çıkıp vatan sağ olsun diyor. Vatan yerinde duruyor. Ölen bizim çocuklarımız. Olan insanlığa oluyor. Bunun durması için ölünceye kadar, ayaklarım tuttukça polisler vursa da, bayıltsa da barış için dayanacağım."
"Baktım bu acılar çok ağır. Bizler yandık, bir başkası yanmasın. Barış gelsin. Ne asker ne gerilla ölsün" diyen Engin, Kürt sorununda siyasileri suçluyor ve ekliyor: "Halkına zulmeden hiçbir liderin sonu aydın gelmemiştir."
Engin, gözleri uzaklarda, titreyen bir sesle getiriyor sözlerinin sonunu: "Hangi anne ister çocuğunun şehit düşmesini, hangi yürek dayanır bu acıya? Ben yandım başka anneler yanmasın. Kardeşi kardeşe düşman ettiler, dünyaya geldiğimize pişman ettiler." (İD/NV)
* Fotoğraf: Gökçe Kazıcı