"Kızıldere katliamı"nın 34. yıldönümünde Beyoğlu Galatasaray Postanesi önünde açıklama yapan 78'liler Girişimi ve katledilenlerden Saffet Alp'in kardeşi Fikret Karacan, bilgi edinme hakkı yasasından yararlanmak üzere Kızıldere katliamının aydınlatılması talebiyle İçişleri Bakanlığı'na dilekçe gönderdi.
Karacan, "Bugün hiç olmadığım kadar iyiyim" derken ağlıyordu. Yıllardır Alp'in sağ olarak yakalandıktan sonra öldürüldüğünü bildiklerini ve bu gerçekle yaşamanın ne kadar zor olduğunu ifade eden Karacan "Kızıldere operasyonuna katılan ve ağabeyim Saffet Alp'le birlikte diğer kişilerin öldürülmesinde rol alan güvenlik ve istihbarat görevlilerinin kimliklerinin açıklanmasını istiyorum" diyerek dilekçesini gönderdi.
"Kızıldere Katliamı"
34 yıl önce bugün (30 Mart) Tokat'ın Niksar İlçesine bağlı Kızıldere Köyü'nde gerçekleşti katliam. 12 Mart 1971'de Muhtıra sonrası yakalanan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamını engellemek için NATO dinleme üssündeki görevlilerin kaçırılması kararını Mahir Çayan ve arkadaşları 25-26 Mart 1972'de verdiler.
Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) kurucularından Mahir Çayan, Dev-Genç Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Dev-Genç Merkez Yürütme Kurulu üyesi Hüdai Arıkan, THKO militanı Cihan Alptekin, Fatsalı şoför Nihat Yılmaz, Fatsalı öğretmen Ertan Saruhan ve Ünyeli çiftçi Ahmet Atasoy, yanlarına iki İngiliz ve bir Kanadalı görevliyi de alarak güvenlik güçleri tarafından ablukaya alınan Ordu, Ünye'den 26 Mart'ta ayrılıp Dev-Genç Genel Sekreteri Sinan Kazım Özüdoğru, Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrenci Derneği Yönetim Kurulu üyesi Sabahattin Kurt, THKO militanı Ömer Ayna ve "Hava Kuvvetleri Proleter Devrimci Örgütü"nün kurucusu olarak aranmakta olan üsteğmen Saffet Alp'in daha önceden yerleştikleri Tokat'ın Niksar ilçesi, Kızıldere Köyü'ne geçtiler.
30 Mart sabahı elde ettiği istihbaratla Kızıldere köyü civarındaki ağıllara varan güvenlik güçleri bilgi almak için köy muhtarının evine gittiklerinde muhtar önceden hazırladığı ihbar mektubunu vererek arananların kendi evinde olduğunu bildirdi.
Evde sarılan Çayan ve arkadaşları teslim olmayı reddettiler. Makineli tüfekler, havan topları ve bombalarla yapılan saldırı sona erdiğinde teknisyenler de dahil on devrimci ve üç teknisyen hayatlarını kaybetmişti. Olay tarihe Kızıldere katliamı olarak geçti.
Eve yönelik saldırıda içeride bulunanların büyük bölümünün ağır yaralanması ya da ölmesine yol açan büyük patlamadan bitişikteki samanlığa sığınarak kurtulan Ertuğrul Kürkçü ertesi gün yapılan aramada yerel jandarma tarafından sağ olarak ele geçirildi.
"34 yıldır ilk defa iyiyim"
"Tam 34 yıldır, kocamı, çocuklarımı doyasıya sevemedim. Gülemedim, ağlayamadım. 'Niye' diye sordular. Sebebini bile söyleyemedim" diyor katledilen Alp'in kardeşi Karacan ve ağlayarak ekliyor:
"Artık hiç olmadığım kadar iyiyim. Çünkü ağabeyimin sağ olarak yakalandığı halde öldürüldüğünü bilmeme rağmen ilk defa hesabını soruyorum."
Alp çatışmada değil sağ olarak yakalanıp öldürüldü
Karacan, İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği dilekçede dönemin başbakanı Nihat Erim'in geçen yıl Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan anılarının kuşkuya yer bırakmayacak nitelikte olduğunu belirtiyor. Erim gazetelere yansıyan anılarında şu bilgilere yer vermişti:
"Akşam saat 18.00'de Tağmaç telefon etti. Hepsi ölü olarak ele geçmiş. Saat 16:30'da nasihatin etkisi olmadığını ve devamla bomba ve silah attıklarını görünce, jandarma da ateş açmış. Eve sokulup girmişler, İngilizleri ölü bulmuşlar, ötekilerden sağ kalanları öldürmüşler. "
Ertuğrul Kürkçü de bu konuda görüşüne başvuran Milliyet gazetesi muhabirine şu yanıtı vermişti:
"Bu benim için yeni bir bilgi değil. Beni yakalayan astsubay ve erler Saffet Alp'in dışarıya canlı çıkarıldığını, orada kafasına kurşun sıkıldığını söylediler. Diğerlerini gözümle görmedim ama evde bir çatışma olmadığını biliyorum. Yanlış hatırlamıyorsam mahkemede de bu konuyu kayıtlara geçirtmiştim. Yargısız infaz vardı... Bu işleri yapanların Kontrgerilla elemanları olduklarını daha sonra öğrendik. Mehmet Eymür de anılarında orada olduğunu yazdı."
Fikret Karacan dilekçesinde Ertuğrul Kürkçü'nün beyanlarını da kanıt olarak gösterdi.
Derin devletin ilk düğümü Kızıldere
Karacan "Demokratik olduğunu iddia eden Hükümet dilekçeme cevap versin. Kızıldere derin devletin ilk düğümlerinden biri. Önce o çözülmeli" diyerek özellikle dönemin tanıklarına sessiz kalmamaları çağrısında bulundu.
78'liler: Temiz Gelecek için hesap vermek şart
78'liler Girişimi adına konuşan Celalettin Can da taleplerini şöyle sıraladı:
* Türkiyeli devrimcilerin ve Türkiye'nin siyasi kaderine damgasını vuran Kızıldere katliamının karanlıkta kalan 'gizli tarih'i açığa çıksın istiyoruz.
* Kızıldere'de yakınlarını kaybeden ailelerin yıllardır cevabını bekledikleri soruların yanıtlanmasını istiyoruz.
* Türkiye'yi Kızıldere'ye getiren koşulların ve kızıldere katliamının hükmünü veren muktedirlerin bilinmesini istiyoruz. Çünkü bugün bizi yönetenleri tanımak, bugünü anlamak, temiz bir gelecek kurmak istiyoruz.
* Kızıldere'nin öncesi var: Karadeniz'de Mustafa Suphiler'in, Nurhak'da Sinanlar'ın, 6 Mayıs'ta Denizler'in, 18 Mayıs'da İbrahimler'in şahsında muktedirlerin, 71 devrimcilerine yanıtı "kıyıcılık" ve "kan" oldu. Bu, bütün 70'li yıllar boyunca, hatta günümüze kadar devrimci halk güçlerinin siyasi yolculuğunu belirledi. Kuşağımızın miras olarak devraldığı böylesi önemli bir tarihin tüm gerçekliği ile ortaya çıkarılmasını geleceğimiz açısından zorunlu görüyoruz.
" Geç değil"
Can, "12 Mart'ın ve Kızıldere'nin yargılanmayışının ürünü, tüm 70'li yıllar boyunca topluma dayatılan katliamlardır. 1 mayıs 77 katliamıdır, 16 Mart, Balgat, Bahçelievler, Sivas, Maraş, Çorum katliamlarıdır. Hala hesabı verilmeyen beş bin insanın ölümü, binlercesinin yaralanmasıdır. 12 Eylül'dür. 12 Eylül'ün yargılanmayışının ürünü kalıcılaşan darbe rejimidir" diyerek hesap sormak için hiçbir zaman geç olmayacağını vurguladı.(EZÖ/EK)