Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “başdanışmanı” olarak Beştepe’de 7 yıl süreyle görev yapan İlnur Çevik, T24'ten Nursun Erel'e Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin çöküşünü anlattı: “Bu sistem yürümedi” diyen Çevik durumu "eyvah" ünlemiyle özetledi.
"O olmadığı zaman her şey çöküyor. Ülke böyle mi yönetilir? Eğer sistem o çıktığında çöküyorsa, darmadağın oluyorsa orada sistem yok demektir. Bizlere düşen ödev, yeni kuşağa sağlam bir Türkiye vermektir. Torunlarını şu kadarcık seviyorsa sistemi rayına oturtacak kararı almalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı eften püften bir adam değil, bence gerçeği görüyor ama nasıl olabileceğini kafasında tartışıyor. Türkiye’yi seçime götürmeli, bunun en geç 2 yıl içinde yapılması lazım, yoksa eyvah! Cumhurbaşkanının eskiden ufku görebildiği bir dönem vardı. Acaba şimdi görebiliyor mu? Ben ciddi şüphedeyim. Ülkede ciddi sıkıntı var, aslında kendisi bir vatanseverdir.
"Diyalog süreci, Dolmabahçe süreci nasıl son bulduysa öyle olacak"
Nursun Erel'in, Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin bir "çözüm" olanağına varabileceği umuduyla ve büyük bir ilgiyle izlediği diyalog sürecine ilişkin sorularına da Çevik, sürecin hiçbir "çözüm taslağı" olmaksızın "Kervan yolda düzülür" mantığıyla götürüldüğünü ve geçmişte olduğu gibi "hayal kırıklığıyla" son bulacağını söyledi.
- Peki şimdi DEM Parti ile yürüyen çözüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben Kürt sorununu en ciddi çalışanlardan biriyim. Şu anda yaşananlar pek çözüme benzemiyor. Kürt insanı Türkiye’de birinci sınıf vatandaş olduğunu hissetmeli, eğer hissetmiyorsa, Kürt sorunu asla çözülmez.
- Peki bunun yolu nedir? Ortada bir taslak var mı? Hepimiz bunu araştırıyoruz?
Acaba taslak var mı? Araştırmaya devam edin ama bulamayacaksınız. Dolmabahçe Süreci nasıl büyük bir hayal kırıklığı ile son bulduysa şimdi de böyle olacak, Türk mantalitesi işte. 'Kervanı yola koyalım, yolda düzülür' mantığı.
Oysa sokaktaki adamın büyük talepleri yok, insanca muamele istiyorlar, Kürtçeyi (özgürce) konuşmak istiyorlar. Şefkat istiyorlar, kucaklanmak istiyorlar ama bunların hiç biri olmuyor. Hala bir jandarma gördüğünde herkes irkiliyor. Diyarbakır’da 50 yılda büyük değişim oldu, adeta ortaçağdan Mars’a gidildi, ama kafa hâlâ Ortaçağ'da.
Kürt sorunu danışmanlığı: "Sıfıra sıfır, elde var sıfır"
Çevik, Nursun Erel'in Kürt Sorununun "uzmanlık alanı" olduğunu söyleyen İlnur Çevik'e Erdoğan'a bu konuda önerileri olup olmadığına ilişkin sorusunu da "Sürekli raporlar yazıyordum ama eline geçiyor muydu? Bilmiyorum, çünkü başdanışmanlar kendisini kolayca göremiyordu." diye yanıtladı. Çevik çalışmalarının beyhudeliğine örnek olarak Kürt illerindeki baskıcı uygulamaların dönüştürülmesi için Erdoğan nezdinde yaptığı başarısız bir girişimi de anlattı.
- "Uzmanlık alanım" diyorsunuz, Cumhurbaşkanı'na bu konuda önerileriniz olmadı mı?
Sürekli raporlar yazıyordum ama eline geçiyor muydu? Bilmiyorum, çünkü başdanışmanlar kendisini kolayca göremiyordu. Seçimler öncesinde güneydoğuda büyük sıkıntı vardı, MGK’da alınan kararla kaçak akaryakıt işi durdurulmuştu. Bölge insanının bundan başka gelir kaynağı oktu. Aileler kurbana ortak girer gibi birer kamyon alıp zula depo yaptırmış, bununla geçiniyordu. MGK bu işi “kazanç PKK’ya akıyor” diye durdurunca ellerinde başka imkan kalmadı. Aileler çöktü, kamyonların vergisini bile ödeyemez duruma geldiler. Ben de bari "Çay ve sigara işi durmasın" dedim. Karıncalar diye adlandırılan insanlar sınırın ötesinden gidip kaçak getiriyorlardı. Binali Bey'e (Yıldırım) açtım konuyu, "İyi fikir" dedi. Cumhurbaşkanı'nı kolay kolay göremediğimiz için, randevu da alamıyoruz, bir önüne atlamadığımız kalmıştı, bir gün, MGK’ya gidişi öncesinde, önüne çıktık, yakaladık, "Efendim şöyle bir konu var" diye… Binali Bey, "Bakın İlnur güzel söylüyor" dedi, Cumhurbaşkanı ona döndü, "Senin başka işin yok mu Binali?" dedi, Binali Bey sustu, bana döndü, "Yahu sen bu işlerle niye uğraşıyorsun? Ne biliyorsan onu yap" ben de çay işinin çok önemli olduğunu anlattım, zaten sigaraya alerjisi var, dedi ki, "Eee, ben Rize’deki çay üreticisine ne diyeceğim?" Neticede, öylece kala kaldık. Sıfıra sıfır, elde var sıfır.
"Türkiye'yi seçime götürmeli..."
İlnur Çevik, "eski başdanışman" olarak aktardığı Saray'dan çöküş manzaralarını bugün dile getirmesini, "Doğruları söyleyeceğiz ki Türkiye kurtulsun" diye gerekçelendirdi. Nursun Erel'in Erdoğan'ın ne yapması gerektiğine ilişkin sorusunu da "Türkiyeyi seçime götürmek" diye yanıtladı.
Siz de "sistem çöktü" dediğinize göre Cumhurbaşkanı'nın ne yapması gerektiğini düşünüyorsunuz?
[...] Sayın Cumhurbaşkanı eften püften bir adam değil, bence gerçeği görüyor ama nasıl olabileceğini kafasında tartışıyor. Türkiye’yi seçime götürmeli, bunun en geç 2 yıl içinde yapılması lazım, yoksa eyvah! Cumhurbaşkanının eskiden ufku görebildiği bir dönem vardı. Acaba şimdi görebiliyor mu? Ben ciddi şüphedeyim. Ülkede ciddi sıkıntı var, aslında kendisi bir vatanseverdir.
- Kendisine doğru bilgi veriliyor mu sizce? Erken seçime mi gidilmeli?
Ben yakınında kimler var? Doğruyu söylüyorlar mı? Hâlâ anlamadım. Demesi lazım ki, "Arkadaşlar bu böyle gitmiyor, gelin şu işi toparlayalım." CHP son seçimleri gümbür gümbür kazandı, bundan sonraki aşama da ona gidiyor. Bunu görmemek için kör olmak lazım.
- Şimdi bu röportajı okuyanlar acaba sizin için, "İlnur Çevik Külliye’deki görevi bırakmasa bunları söyler miydi?" der mi acaba?
Yaş gelmiş 72’ye, Cumhurbaşkanı ile papaz olmak bana ne kazandıracak? Doğruları söyleyeceğiz ki Türkiye kurtulsun.
(AEK)