Karma yurtların kaldırılması Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ve YURTKUR yetkililerinin açıklamalarında “kız öğrencilerden gelen talepler”, “kızlara pozitif ayrımcılık”, “Kadınlar kantine inerken şortlarını değiştirmek zorunda kalıyorlardı” ifadeleriyle gerekçelendirildi.
Yurtlarda kalan kadın öğrencilere karma yurtlarda kalmakla “kız yurtları”nda kalmanın farkını, kadınların yurtlarda karşılaştığı zorlukları sorduk. Kaldıkları Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'na bağlı (YURTKUR) karma yurt geçtiğimiz sene “kız yurdu” haline getirilen Nadide Aybey ve M.Ö. ile “kız yurdu”nda kalan Buse Beyazıt yurtlarda kadın olmayı anlattı.
Öğrenciler, yurtlardaki asıl sorunun karma olması değil, kadınlara yönelik tavır olduğunun altını çizdiler. Yurda giriş saatleri, aileden istenilen izin belgeleri ve kadınlara yönelik “koruma” tavrı asıl sıkıntı olarak görülüyor.
Çalışma alanı, temizlik, odaların koşulları da şikayete yol açıyor. “Pozitif ayrımcılık”tan bahsedilerek değişiklikler yapılırken hiç de pozitif olmayan bir ayrım olduğu gerçeği ise kadın ve erkeklere yönelik tavırlarda somutlaşıyor.
Kısıtlamalar kadınların yurtları “ilk fırsatta kaçılacak yer” olarak görmelerine yol açıyor. Aybey iki yıldır kaldığı yurttan bu dönem ayrılmayı düşündüğünü söylerken yine iki senedir yurtta kalan Beyazıt kaydını bu yıl sildirmiş. M.Ö. ise “yurtta kalmak zorundayım ama ilk fırsatta kaçmak istiyorum” diyor.
“Karma yurtlar daha rahattı”
Karma yurtları bir anda “kız yurtları”na dönüştürülen kadınlar karma yurtların rahat ve iletişim açısından daha iyi olduğunu söylüyor. Ayrı binalarda kalan kadın ve erkeklerin kantin, bahçe ve etüt odalarında bir arada vakit geçirebildiklerini belirtiyorlar.
Aybey: “Kantine yakın kısımda ‘terlik ve şortla inilmemesi rica olunur’ yazısı vardı. Kadınlar şortlarını değişip iniyorlardı. Karma iken izin alma saatlerimiz daha genişti, ayrılınca mesai saatleri ile kısıtlandı. Odamızda su ısıtıcısı, ütü gibi eşya var mı diye yapılan baskınlar erkekler gittikten sonra başladı. Bu baskınlarda ifadeleri çok kötü."
M.Ö: "Karma iken giriş saatinden daha geç girebiliyorduk. Müdür değişince bu kısıtlandı. Erkekler varken sıkıntımız olmuyordu, arkadaşlarımız gitti. 'Ablalar' gibi, erkeklerin olmasından rahatsız olanlar da vardı tabii."
"23.00'de orada olabilmem için 22.00'de kalkmam lazım. On dakika geç kalınca ertesi gün müdüre gönderiliyorduk. 'Neden gelmedin?', 'Ne yaptın?' sorularıyla azar yiyorduk." |
“Neredeydin?”
Kadınların yurtlardaki sorunlarını sorduğumuzda üç kadın da ilk olarak giriş saatlerini gösteriyor. Son saat 23.00. Geç kalındığında günlük yemek fişleri kesiliyor, üç kez olması halinde uyarı ve yurttan atılmayla karşılaşılıyor. Kadınlar, erkek yurtlarının bu konuda daha toleranslı olduğunu söylerken, kendilerinin karşı karşıya kaldıkları söylemin sorunlu olduğuna da işaret ediyorlar.
Aybey: “İkinci öğretimim, geç yetiştiğim oluyor. Kadınlara kesinlikle tolerans yok. Geç kaldığımızda ‘Nereden geldiniz?’ sorusuyla karşılaşıyoruz. Konsere gitmek istediğimizde, oraya gitmeyecekmişiz de yalan söylüyormuşuz gibi tavır takınıyorlar."
Beyazıt: "Ayrılmamın en önemli nedeni giriş saati. 23.00’de orada olabilmem için 22.00’de kalkmam lazım. On dakika geç kalınca ertesi gün müdüre gönderiliyorduk. ‘Neden gelmedin?’, ‘Ne yaptın?’ sorularıyla azar yiyorduk. Mesai saati bitene dek izin almamız lazım. İzin verirken sinir hoplatacak derecede uyuşuk davranıyor, izin almazsak yemek fişimizi kesiyorlardı.
M.Ö: "Bir kez izin almadan gelmedim diye haftalarca yemek fişimi kesip ‘Ailenin haberi var mı?’ diye dilekçe istediler, ‘iki kere daha yaparsan yurttan atarız’ dediler. Eyleme katıldığım için gidememiştim, müdür ‘görüntün gelirse yurttan atmak zorundayım’ dedi."
“Kız çocuklarımızı korumak adına…”
Kadınlar, giriş saatlerinin erkek yurtlarında daha rahat olduğunu söylüyor. Kadınlara yönelik kısıtlayıcı tavrın ise “koruma” adı altında sürdürüldüğünü belirtiyorlar. Kadınların artık birlikte yaşamadıkları ailelere bilgi verildiğini anlatırken üç kadının da 18 yaşını geçtiğini belirtelim:
Aybey: “Geç gelmeler sürerse aileyi arayabiliyorlar. Zor durumda bırakılıyoruz.”
Beyazıt: “Hafta içi tek günlük izinleri üç kez alabiliyormuşuz. Bunu ikinci dönem izinlerimin dolduğunu öğrenince söylediler. İzin vermek için ailemden dilekçe istediler. ‘20 yaşıma geldim, ailemden niye dilekçe alacağım?’ dediğimde ‘Kız çocuklarımızı korumak adına böyle bir şey yapıyoruz’ cevabını aldım. ‘Sen hemşire misin?’ sorusuna hayır dediğimde de ‘Nereye gidiyorsun o zaman tek günlük?’ dedi.
“Annem ‘bu nasıl saçmalık’ demişti ama ailelerine telefon gidecek diye gerilen arkadaşlar vardı. Sonuçta ‘kızımın izin kullanmasından haberdarım’ diye bir dilekçe yazdı annem. Onlar ‘izin veriyorum’ demesini istemişlerdi ama bizimkini de kabul ettiler.
“Aileden ‘koruma’ algısıyla geliyor insanlar yurda. Küçük şehirden geliyorlarsa da kontrolü görünce ‘İyi, aman başıma kötü bir şey gelmesin’ diyorlar. Bir şeyler söylemek isteyenler baskıyla karşılaşıyor. Oysa çalışanlar yurtta kalanları müşteri gibi görmeli, kendi çocuğu gibi azarlayıp, haklarında laf söyleyemez."
" '20 yaşıma geldim, ailemden niye dilekçe alacağım?' dediğimde 'Kız çocuklarımızı korumak adına böyle bir şey yapıyoruz' cevabını aldım. 'Sen hemşire misin?' sorusuna hayır dediğimde de 'Nereye gidiyorsun o zaman tek günlük' dedi." |
M.Ö: "Yurt önüne gelen erkek arkadaşlarımıza bile müdahale ediliyor. Güvenlik başka öğrencilerin rahatsız olduğunu söyleyerek erkek arkadaşlarımıza ‘yurdun önüne dek gelmeyin’ diyor."
“Herkes yurttan atılmaktan korkuyor”
“Yurttan atılma” tehdidi sorunlar hakkında şikayet etmeyi engelliyor. Öğrenciler, buna rağmen yurt görevlileri ile konuşmalarında da sonuç alamadıklarını söylüyorlar:
Aybey: "Her şey kontrol altında. Geç gelmek, şortla, terlikle kantine gelmek sıkıntılı. Saatlerce müdürle konuşmak için bekleyip terslenebiliyorsun. İnsan gibi davranmıyorlar. Kısıtlamalar konusunda YURTKUR Bölge Müdürlüğü’ne dilekçe verdik ama karşılık alamadık."
Beyazıt: "Herkes atılmaktan korkuyor. Yurtta ‘kişisel gelişim’ adı altında düzenlenen programlara katılmamız zorunluydu. Yurttaysan dinleyeceksin, olumsuz bir yorum yapmayacaksın çünkü 'o senin misafirin'. Bu bizi deli ediyordu, odada saklanmak zorunda kalıyorduk.
"Müdüre canı sıkıldığında odamızın şeklini değiştiriyordu. Biz eski haline getirince azarlıyordu. Bunu konuşarak halledebildik ama YURTKUR’a yazılan dilekçelerin etkili olmadığını söylüyorlardı, ben yazmadım hiç."
“İlk fırsatta ayrılacağım”
Yurtların “ilk fırsatta kaçılacak yer” olduğunu söylüyor kadınlar. Beyazıt iki yıl sonunda ayrılmış yurttan, diğerleri de ayrılma yolunda.
M.Ö.: "Devlete bağlı bir kurum olduğu için en ufak bir şey yaptığınızda atılma riski var. Yine de yapılabilir, bu konuda kendimi eleştiriyorum ama yurtta kalmak zorundayım. 111 lira aylık öğrencinin gözünü boyuyor, yemek de veriyor ama ne ders çalışılabiliyor ne de rahat banyo yapabiliyorsun. Odalar küçük, altı kişi birarada yaşıyor, insanlarla anlaşamıyorsun. Saat kaçta geleceğimi belirleyeceğine ortamı daha temiz hale getirebilir, şartları düzeltebilirler. Yurtta bir seneden fazla kalan yok, herkes ilk fırsatta kaçmak istiyor, ben de bunu yapacağım."
Aybey: "Yurttan ayrılacağım çünkü kısıtlamalar katlanılmaz boyuta ulaştı. Ders çalışmak, giriş saati, izin almak hep sıkıntı." (BK)