Chuck Palahniuk'in "Ölüm Pornosu" (Snuff) adlı kitabı hakkında, Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu'nun bilirkişi raporunda yer alan "kitapta yer alan yazıların halkın ar ve duygularını incittiği, cinsi arzuları istismar eder nitelikte olduğu" gerekçesiyle soruşturma açılmıştı.
Yürütülen soruşturma kapsamında kitabın çevirmeni Funda Uncu'nun da İstanbul Basın Savcılığı'na ifade vermesi gerekiyordu. Ancak Uncu, Bodrum'da kendisini arayan polisler tarafından "derhal" karakola çağırılarak, gelmemesi durumunda zorla getirileceği yönünde tehdit edildi.
Funda Uncu, başına gelenleri bianet'e anlattı...
* Neden ifadenizi mahkemede değil de karakolda aldılar? Bu konu hakkında bir açıklama yaptılar mı?
Bu benim de aklımı karıştırdı açıkçası. Benim daha önce çevirmiş olduğum Chuck Palahniuk'in Tıkanma romanına da dava açılmıştı ve biz avukatımızla mahkemeye gidip ifade vermiştik. Burada neden karakola gtitiğimi anlamıyorum. Dava İstanbul Başsavcılığında yürütüldüğü için ben ifademi burada vermek istedim. Ama karakolda ifade vereceğimin farkında değildim.
Karakoldan aradıklarında neden aradıklarını da anlamadım. Suçum nedir, beni niye çağırıyorsunuz diye sorduğumda bana ifade vermişsin gibi bir cümle söylediler. Ayrıca karakola gidip çirkin davranışlarla karşılaştığımda savcılığa gitmek istediğimi, ifademi orada vermek istediğimi söyledim ama şikayet ettiğim polis memuru "Savcılığa ekiple gidersin" dedi. Ben suçlu değilim ki ekip arabasına binip savcılığa gideyim. Tabi ki kabul etmedim. Ama gerçekten niye orada ifade verdiğimi bilmiyorum. Bunun uslubu mudur? İfade alacak kişinin konu hakkında biraz olsun bilgisi olmalı. O polis memuru bana "Utanmadın mı bunu yazarken?" dedi. Karşısında yazar değil, çevirmen olduğunun farkında bile değil.
* Polisler, sizin kapınıza iki kere geldiklerini ama kapıyı açmadığınızı, karakola gelmemeniz durumunda zorla eve gireceklerini söylemişler. Sizin gözaltınıza alınmanız ya da evinize zorla girmelerine zemin hazırlayacak herhangi bir mahkeme kararı var mı?
Elbette yok. Ben fikir suçundan şüpheliyim, suçlu değil. Gözaltına almak veya evime zorla girmek ile ilgili bir mahkeme kararı da yok. Ayrıca şunun bilinmesini de istiyorum: Ben herkesten çok ifademi verip çevirdiğim romanı toplatılmaktan kurtarmak istiyorum. O polis memuru lütfen ifade verme dese bile ben koşarak gidip ifademi vermek isterim. Ancak o polisler bana adi suçlu gibi baktıkları için kaçacağımı falan düşünmüşler heralde.
* Karakolda neler yaşadınız? Size "manken misin" gibi soruların sorulmasını nasıl yorumluyorsunuz? Karakolda "psikolojik işkenceye" maruz kaldığınızı söyleyebilir miyiz?
Daha önceden Tıkanma romanı için ifade verdiğimden, bu sefer de ifade verip evime dönerim diye düşünmüştüm ama maalesef öyle olmadı. Karakola gidince beni asayiş bürosuna gönderdiler. Orada bir polisin odasına oturttular. Ben de o polis memuruna ifade vereceğimi düşünerek konuşmaya başladım.
İlk baştan itibaren o memurun tavırları garipti. Emin misin bu işi yaptığına dedi. Elinde bilirkişi raporu vardı. Bakabilir miyim dedim. Baktıktan sonra evet, Ölüm Pornosu'nu ben çevirdim dedim. Utanmadın mı dedi.
İfade böyle alınmaz. Ben o noktadan sonra zaten korkmaya başladım. Konumuz benim utanmam utanmamam değil ki. Ben de yazar olmadığımı, bu kitabı İngilizce'den Türkçe'ye çevirdiğimi, kitabın içeriğini, Chuck Palaniuk'un nasıl bir yazar olduğunu, bu kitapta ne anlatmaya çalıştığını anlatmaya çalıştım ama o bana "Manken misin sen?" diye sordu.
Elbette çok şaşırdım, anlamadım. Nasıl yani dedim, tekrarladı soruyu. Ben de "Ne alakası var? Ben size kitabı anlatmaya çalışıyorum. Manken falan değilim" dedim. O da "Düştün mü bu karakola daha önce?" diye sorunca ben neye uğradığımı şaşırdım. Ve ağlamaya başladım. Sanıyorum ben o polis memurunun kafasındaki kadın imajına uymuyorum. Adında porno geçen bir romanı çeviren bir kadın olunca demek ki manken oluyormuş. Demek ki mankenler hep karakola düşüyormuş. Onunla benim hayata bakış açılarımız farklı. O yüzden bana "psikolojik işkence" yaptı mı yapmadı mı bilmiyorum. Durum ortada, söylenecek başka bir şey yok.
* Bundan sonraki aşamada ne yapmayı düşünüyorsunuz? Sizi karakolda "ağırlayan" polisler hakkında suç duyurusunda bulunacağınızı söylemiştiniz...
Evet. Dün sabah savcılığa gidip o polis memurunu şikayet ettim. Dilekçemi verdim.
* Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu nasıl görüyorsunuz? Türkiye'de her zaman var olan devlet baskısının bugün, 21. yüzyılda, geldiği nokta hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bilgi çağında edebi eserleri yasaklayan, toplayan bir zihniyet var. Konu çocukları müstehcen eserlerden korumaksa, bunun başka yöntemleri olmalı. Çocukları korururken, o kitabı okumak isteyen binlerce yetişkin insanın hakkını niye elinden alıyorsunuz? Ayrıca kitabı toplamayan diğer ülkeler çocuklarını müstehcen eserlerden koruyamıyor mu? Yaşadığım olay bir resim gibi duruyor karşınızda. O yüzden bu konuda daha fazla bir şey söylemeye gerek yok.
* "Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu" hakkında düşünceleriniz neler?
Bence "Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu" daha mantıklı işler yapsın. Bilmiyorsa, bilenlere sorsun. Ayrıca bilirkişi diye tuttuğu memurlar da bilirkişi falan değil. Kitaptan müstehcen cümleleri cımbızlayıp altalta yazmak, o raporu rapor yapmaz. Edebiyat böyle bir şey değildir. O kitapta ne yazıldığını anlamayan insanların bilirkişi diye önümüze sürülmesi çok üzücü.
* 12 Eylül'ün mimarı Kenan Evren 2,5 saat "sorgulanırken", sizin kitap çevirmek suçlamasıyla sorgunuz 6 saat sürüyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Burada bir yanlış anlaşılma var. Beni 6 saat sorgulamadılar. Ben sabahtan gittiğimde şikayetçi olduğum memurla on dakika konuştum. Zaten ifade vermiyormuşum. O sadece hesap sordu bana, ifade falan almadı. Ben ağlamaya başlayınca da kalkıp gitti. Sonrasında ben saatlerce orada bekledim. Alın artık ifademi, benim işim gücüm var dedim ama "bekle" dediler bana. Ben de mecburiyetten bekledim çünkü beni göndermediler. Gidemezmişim. En sonunda medyadan bir kaç gazeteci ve kameraman gelince, sanıyorum panik oldular ve beni kameraların önünden çekip hemen ifademi aldılar. (EKN)