IPS İletişim Vakfı Yayınları'ndan çıkan "İfade Özgürlüğünün On Yılı - İkinci Kitap: 2012-2022" kitabının lansmanı bugün (4 Temmuz) Atölye BİA ofisinde yapıldı.
Etkinliğe gazetecilerin yanı sıra Yeşil Sol Parti Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş ve TGS İstanbul Şube Başkanı Banu Tuna, Gazeteci Tuğrul Eryılmaz, Yeni Yaşam Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Çelebi, İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Asu Aksoy, Özgürlük için Hukukçular Derneği'nden Av. Ahmet Baran Çelik ve Av. Vedat Çağırtekin, Kürt Araştırmaları Derneği'nden Eyyüp Subaşı ve Remziye Alparslan, Heinrich Böll Stiftung Derneği'nden Yonca Verdioğlu, Polen Ekoloji aktivisti ve yazar Cemil Aksu katıldı.
TIKLAYIN - "İfade Özgürlüğünün On Yılı - İkinci Kitap: 2012-2022" çıktı
Mater: Bu kitap aslında Erdoğan'ın eseri
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan IPS İletişim Vakfı Başkanı ve bianet Proje Danışmanı Nadire Mater, "2010'dan itibaren pek çok arkadaşımızın katkısıyla yapılan bir kitap. Pek çok gazeteci ve yazar arkadaşımız da bu kitapta yer aldı. Bu eser kimin eseri derseniz, aslında Erdoğan'ın eseri. AKP'nin 20 yıllık dökümünü bu kitapta göreceksiniz" dedi.
Bu süreçte yaşanan hak ihlalleriyle pek çok gazetecinin cezaevine girdiğini ve hala cezaevinde bulunan gazetecilerin olduğunu belirten Mater, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İki kitap da bize Türkiye'de özellikle seçimden sonra bir şey söylemeye ve göstermeye çalışıyor. Türkiye'de gazetecilik nerede ve yeni bir gazetecilik mümkün mü diyor. Yeni medya dönemi hepimiz için kolay gelsin, hep birlikte başka bir gazeteciliğin mümkün olduğunu söylüyoruz."
Mater'in konuşmasının ardından, Safiye Alagaş'ın moderatörlüğünde, Gökçer Tahincioğlu ve Gülsüm Depeli'nin katılımıyla yapılan söyleşide Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğü konuşuldu.
Alagaş: İktidara direnen bir avuç gazeteci kaldı
Gazetecilerin baskı altında gözaltılar, tutuklamalar ve sürgünlerle karşı karşıya kaldıklarını belirten Safiye Alagaş, şunları söyledi:
"Türkiye'de gazeteciliğin neden baskı altında olduğunu tartışmak gerekiyor. Çünkü aslında fikirlerin çatışması yok. Olmadığı için de fikirlerimiz üzerinden bir yere varamıyoruz.
Fikirlerimizi ne kadar çatıştırabilirsek hakikate o kadar yaklaşabiliriz. Özellikle gazeteciler fikirlerini söylediğinde eğer iktidarın hoşuna gitmiyorsa ya gözaltına alınıyoruz ya tutuklanıyoruz. Bu nedenle aslında hakikat hep tozun altında kalıyor.
AKP iktidarıyla birlikte saldırılar arttığı için Türkiye'de araştırmacı gazetecilik de azalıyor. Şu an iktidara direnen bir avuç gazeteci kaldı.
Türkiye tarihine baktığımızda iktidarlar gazetecileri kendi çemberine alıyor. Son on yılda bu durum daha da arttı. Bu nedenle kitap, önemli bir çalışma."
Önderoğlu: Yaygın kitlelerce okunabilecek bir kitap
BİA Medya Gözlem Danışmanı ve RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, etkinlik için gönderdiği video mesajda, "İfade Özgürlüğünün On Yılı - İkinci Kitap: 2012-2022" kitabının ilk kitaba göre çok daha yaygın kitlelerce okunabilecek özellikleri olduğunu belirterek şunları söyledi:
"Gazeteci, yazar ve insan hakları savunucusu bakımından bu toplumla bir aradalık çok önemli. Dolayısıyla bu kitabın çok daha rahat okunacağını düşünüyorum. Başta bianet'teki çalışma arkadaşlarım, Nadire Mater, Evren Gönül ve diğer kitaba dokunmuş olan arkadaşlarım başta olmak üzere, kitaba değerli yazılarını kazandırmış olan meslektaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Diliyorum ki zorlu şartlarda, masa başında ve mahkeme salonlarından getirilmiş birçok vaka bu kitap üzerinden toplumsal duyarlılığa dönüşecektir. Bu kitabı okuyun ve yakın çevrenize de ulaştırın."
Tahincioğlu: Bizim görevimiz hatırlatmaktır
Gökçer Tahincioğlu ise "İfade özgürlüğü mücadelesi açısından kitapta kategorik olarak neleri inceleyebiliriz diye baktık. Ancak ne kadar ayırırsanız ayırın biraz eksik kaldığını söylemem gerekir. Öyle bir 10 yıl yaşamışız ki bir şekilde eksik kalıyor" dedi ve kitabı hazırlarken 'en kapsayıcı başlıkları' seçtiklerini vurguladı.
"Bu iktidarın alametifarikası düşman üretmektir. Aniden bütün yaptığı eylemler suça dönüşen gruplar yarattı iktidar" diyen Tahincioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'de cumhuriyetin 10 yıllık periyotlarını birbirinden ayırmak kolay değil. Sıkıyönetimler, darbeler...
Bizim görevimiz hatırlatmaktır. Hatırlattıkça mücadele alanı da genişliyor çünkü. Bu 10 yılı ekstra önemsiyorum. Bu on yılda ise sürekli bir komplo teorilerinden söz edilebilir.
Kitabın şöyle bir önemi var; nerelerden geçtik, bunu gösteriyor okura. Bu son on yıla sığanlar o kadar çok ki, hangi olayı atladık duygusuna çok kapıldık. Gazeteciler ve yazarlar yazdıkça ne çok şeyi unuttuğumuzu fark ettik.
Gazetecilik açısından da insanlar olağan mesleklerini sürdürürken suç olmayan eylemler nedeniyle neler yaşamışlar bunlar da kitapta var. Devletin ve uygulamalarının yanında aslında bu on yılda gördüğümüz başka bir şey de gazetecilerin medya tarafından hedef gösterilmesini de ekleyebiliriz. 'Ne yapmalıyız?' sorusunu önümüze koyup yeni ana akımlar üretebiliriz."
Depeli: 10 yılda yaşananları kayda almak önemli
Doç. Dr. Gülsüm Depeli de 'hatırlama meselesi'nin önemli olduğunu belirterek, "Bu 10 yıllık süreç, kitaptaki yazarlardan biri de söylemişti, '100 yıl gibi' geçti. Bunları unutmak mümkün değil ama hatırlamak da zor. Kitabı okurken yer yer nefessiz kaldığımı hissettim" dedi.
10 yıllık süreçte yaşananların hatırlanması kadar kayda geçirilmesinin de önemli olduğunu söyleyen Depeli, şunları kaydetti:
"Bütün bunları hatırlamak önemli, kayda almak önemli. Bazı şeyler zihnimiz unutuyor ancak bedenimiz unutmuyor.
Ben de bu on yıllık süreçte yaşanan olayları sıklıkla karıştırıyorum. Ne, neyin peşinden geliyordu. Altı ay mı geçti, beş yıl mı geçti üzerinden, anımsayamıyorum.
Öte yandan karamsar tablo içinde 'ne yapmalıyız?' sorusunu yeniden sorduğumuzda, haberin gerçeklikle ilişkisinin elimizden gittiğini görüyoruz.
Kitap yapısal olarak çok sesli, çok deneyimli, çok yazarlı bir analiz gibi. Bu nedenle de dönemi anlamak için doğru bir yöntemle yazıldığını düşünüyorum."
Konuşmaların ardından söyleşi, soru-cevap bölümüyle sona erdi.
Bianet Genel Yayın Yönetmeni Murat İnceoğlu ise toplantıyı, "Umarım ki bir üçüncü 10 yılda bu kitap yarıya iner. Dayanışmayla birlikte bu baskı geriler diye umuyorum" diyerek kapattı.
(VC/AÖ/EMK)