Gazeteci Nedim Şener, "Kırmızı Cuma, Dink'in Kalemini Kim Kırdı?" isimli son kitabında, polis muhbiri Erhan Tuncel'in Dink cinayetiyle Santoro cinayeti arasında kurduğu bağlantıya yer verdi. Şener, kitabında Tuncel'in kendisine hapishaneden önce faks çektiğini, ardından da mektup yazdığını ifade diyor.
Kitaba göre, mektupta, bir polis memurunun, 5 Şubat 2006'da Trabzon'da öldürülen Santa Maria Kilisesi Rahibi Andrea Santoro'nun cinayetiyle bağlantılı olduğu yazıyordu.
Dink davasında azmettirmek suçuyla yargılanan Tuncel'in 12 Ocak 2011'deki mektubuna göre, Dink ile Santoro cinayetleri arasındaki bağlantı, istihbaratçı polis memuru Muhittin Zenit.
Tuncel, Zenit'in Santoro'yu öldüren Oğuz Akdin'in ağabeyi ile tanıştığını yazdı. Tuncel, son mektubunda şöyle diyor: "Zenit ile görüştünüz mü? Rahip Santoro, Zenit'in çok samimi arkadaşıydı.
Zenit'in iddiasına göre istihbarat faaliyeti sırasında tanışmışlar. Doğrudur. Ayrıca, Santoro'nun tetikçisinin ağabeyi de Zenit ile tanışıyor."
Şener de çete lideri olarak tanımladığı ve "çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak" suçlarından ceza alan Şeniz Dervişoğlu adlı bir kişinin adamı olduğu iddia edilen G.K. adlı kişinin, polisle telefonda Dink cinayetiyle ilgili görüştüğünü yazdı.
Telefon tapelerine göre, G.K., Samast adını, kamuoyuna açıklanmadan saatler önce biliyordu. "Kırmızı Cuma"da yer alan bilgilere göre, Samast, Dink cinayetinden bir gün sonra Samsun'a giderken onu karşılamak için yola çıkan G.K. de Dervişoğlu'nun grubuyla bağlantılı. Samast, Samsun'da yakalanınca Trabzon'a dönen G.K.'nin telefonlarının dinlenmesi için emir çıkarılmıştı.
Ancak G.K.'nin bundan hemen haberi oldu ve ilişkisi olduğu polisi arayıp, "Dikkat et, telefonu dinliyorlar" dedi, bir daha da o telefonla görüşme yapmadı.
"Devlet, millet için çalıştım"
Kitapta yer alan bilgilere göre, Akdin'in, cinayette kullandığı Glock marka silah, Şeniz Dervişoğlu'nun çetesine mensup Osman Köse tarafından Oğuz Akdin'in ağabeyi Alpaslan Akdin'e verilmişti. Alpaslan Akdin, savcılığa verdiği ifadesinde, Köse'den aldığı silahı evinde yatağın altında sakladığını, kardeşinin cinayeti işlediği tarihe kadar silahın kendisinde olduğunu söyledi.
19 Ağustos 2006'da yakalanan ve 2008'de suç işlemek amacıyla organize suç örgütü kurmak, adam öldürme, yaralama, tahdit, ihaleye fesat karıştırma suçlarından ceza alan Dervişoğlu, "Ben bu zamana kadar devlet millet için çalıştım" demişti.
Hayal, Santoro'yu dövdü iddiası
Dink cinayeti soruşturmasını yürüten savcılar Selim Berna Altay ve Fikret Seçen, davayla ilgili iddianameyi tamamladıkları 20 Nisan 2007'de Trabzon polisinin ihmallerini içeren 11 maddelik yazılı suç duyurusunu da Trabzon Cumhuriyet Savcılığı'na gönderdiler. Suç duyurusunda, "Trabzon'daki Santa Maria Kilisesi rahibinin Yasin Hayal tarafından dövüldüğü, ancak Hayal'in yakalanmadığı ve hakkında hiçbir işlem yapılmadığı iddiası" da yer aldı.
'Genelkurmay'ı nasıl söyleyeyim?'
Şener'in kitabında ayrıca, Emniyet'in mahkemeye gönderdiği "Dink'in tehdit edildiğini bilmiyorduk" yazısına karşı, Dink'in ölümle tehdit edildiğini belirten 2004 tarihli bir belge yer alıyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün, mahkemeye gönderdiği yazıda, "Hrant Dink'e yönelik ölüm tehdidi yoktu" deniyordu.
Ancak kitapta yer alan, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı imzalı, 2 Mart 2004 tarihli bir belgede, Dink'in telefonla tehdit edildiği ve önlem alınması gerektiği yazıyor.
Kitaba göre, Dışişleri Bakanlığı'ndan MİT'e ve Ankara İstihbarat Dairesi Başkanlığı'na gönderilen ve Dink'e yönelik ilk suikast ihbarını içeren 2003 tarihli resmi belge de MİT'in mahkemeye gönderdiği bilgi notunda yer almıyordu. MİT bu belgeyi, 17 Temmuz 2010'da mahkemeye gönderdi.
Şener'e göre, bu yazı, Dink'in İstanbul Valiliği'ne MİT tarafından çağrıldığını, ayrıca görüşmenin müsteşarlığın bilgisi dahilinde yapıldığını gösteriyor. Şener, 24 Şubat 2004'te yapılan görüşmeyi, bir MİT yetkilisinin şöyle anlattığını yazdı: "Valilik'teki görüşmeyi biliyorduk. Görüşme talebi bizden gitti. Şimdi çıkıp görüşmenin Genelkurmay tarafından yapılması istendiğini nasıl söyleyeyim?"
"Dink kendi ölümünü yazdı"
Şener, Dink'in başına geleceklerden emin olduğunu ama ne kadar feryat etse de sesini duyuramadığını ifade etti. Şener, "Feryatlarına rağmen iş başa düşer ve Dink, Agos'taki son iki yazısında kendi ölümündeki süreci tek tek anlatır. Yani kendi ölümünü kaleme alır" diye yazdı. Kitaba göre, Dink, 12 Ocak 2007'deki "Neden hedef seçildim?" ve öldürüldüğü gün olan 19 Ocak'ta yazdığı "Ruh halimin güvercin tedirginliği" yazılarıyla katline yol açan süreci ve endişelerini aktarmıştı.
İhbar önce jandarmaya mı gitti?
Bugün gazetesi yazarı Adem Yavuz Arslan'ın bugün çıkan kitabı "Bi Ermeni Var-Hrant Dink Operasyonunun Şifreleri" adlı kitabında, olay günü Dink'in katil zanlısı Ogün Samast'ın 500 metre uzağında bir jandarma astsubayın olduğu yazıyor.
Gazeteport'un haberine göre, Jandarma Astsubay Satılmış Şahin'in, Erhan Tuncel'in ev arkadaşlarıyla da bağlantısı var. Kitaptaki iddiaya göre, Samast ve Şahin cinayetten bir gün önce Bayrampaşa'da, aynı semtte kaldı. İddiaya göre, Samast cinayeti işlemek üzere İstanbul'a doğru yola çıktığında, Şahin de İstanbul'a hareket ediyor. Şahin, durumu soran savcılara, İstanbul'a "görev için" gittiğini savunuyor; "Tekirdağ'a mahkûm götürdü" denilen astsubayın özel cezaevi personelleri yerine neden görevlendirildiği ise belirsiz.
Suikast ihbarının önce jandarmaya gittiğini ileri süren kitaba göre ayrıca, Erhan Tuncel, Jandarmayla irtibatı deşifre olduğu için polis muhbirliğinden çıkarıldı.
Kitapta, Trabzon Jandarma ve Pelitli İlçe Jandarma etrafında yaşanan gelişmelerin Dink cinayeti için nasıl kurgulandığı ve Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'le başlayıp Trabzon jandarmasını içine alan bu dairenin hiç soruşturulmadığı yazıyor. (AS/EÖ)
* Kırmızı Cuma, Dink'in Kalemini Kim Kırdı?
Yazan: Nedim Şener
Doğan Kitap
1. Basım: Ocak 2011
512 sayfa