Bahçelievler katliamı faili, Susurluk davası mahkûmu Haluk Kırcı’nın katliamla ilgili sözleri üzerine açılan soruşturmada takipsizlik kararı verildi.
TIKLAYIN - Devletin “dinamiği”: Haluk Kırcı
Ankara Bahçelievler'de 1978 yılında 7 Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesinin öldürülmesinin faillerinden Kırcı, 23 Temmuz’da Haber Global'de Julide Ateş'in sunduğu 40 Soruda programında Bahçelievler katliamının katliam değil “intikam” olduğunu söylemişti:
“Katliam katliam denilip geçiliyor. Sanki başka katliam olmadı Türkiye’de. Hep Bahçelievler ön plana çıkarıldı. İstanbul’da 1 Mayıs Mahallesi’nde 5 işçi ülkücü diye öldürüldü. Adana’da 5 tane ülkücü öğretmen öldürüldü. Bahçelievler katliam değildir, biz öldürülen arkadaşlarımızın intikamı için oraya gittik.”
Savcılık: “Övücü, yüceltici, sempatikleştirici” değil
Kemal Türkler Eğitim ve Kültür Vakfı ve Türkiye İşçi Partisi Kırcı hakkında suç duyurusunda bulundu, Kırcı’nın “Suçu ve suçluyu övme”, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlarından yargılanmasını talep etti.
Evrensel gazetesinin haberine göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu'nca yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı verildi.
Kararda, şiddeti, silahlı direnmeyi veya ayaklanmayı teşvik eden ifadeler dışında, devletin veya toplumun bir kesiminin hoşuna gitmeyen incitici, rahatsız edici, ürkütücü, bilgi ve düşüncelerin ifade özgürlüğü kapsamında olduğu belirtildi.
Ayrıca, “Şüphelinin işlenen bir suçu ya da işlediği suç nedeniyle bir kişiyi övücü, yüceltici, sempatikleştirici nitelikte bulunmayıp kendi değer yargısını açıkladığı” ifade edildi.
“Ben telle boğarım” demişti
8 Ekim 1978'de, Ankara'nın Bahçelievler semtinde, TİP üyesi öğrenciler Lâtif Can, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses evde kurşunlanarak, Osman Nuri Uzunlar telle boğularak öldürüldü. Salih Gevenci ile Faruk Ersan'ın iple bağlanmış cesetleri Eskişehir yolunda, başlarından kurşunlanmış olarak bulundu. Ağır yaralı kurtulan Serdar Alten de 8 gün sonra hayatını kaybetti.
Katliamının ardından verdiği ifadesine göre, Faruk Ersan ve Salih Gevenci aslında 4-5 ay önce Abdullah Çatlı’nın emriyle öldürülecekti. Çatlı, Haluk Kırcı’yla birlikte ismini vermediklerini birini, sosyalist gençlerin dolmuşa bineceği durağa yolladı. Gerisini şöyle anlatıyor:
“Ben bu kişileri bir iki gün Demirtepe köprüsünün altındaki dolmuş durağında bekledim. Ancak gelmediler, eylemi gerçekleştiremedim. Ankara’ya geldiğimde bu konu aramızda tekrar konuşuldu.”
Katliam Kırcı’nın deyimiyle “uzun sürmüştü”.
“Ben telle boğarım” diyen* Kırcı, ellerini ve ayaklarını bağladıkları Osman Nuri Uzunlar’ı elleriyle boğdu.
“Katliam için değil intikam için gittik” diyen Kırcı ve yanındakiler, Çatlı’nın emriyle yedi üniversiteliyi vahşice öldürdü.
* Kaynak: 5-6-2 Tamam Reis, Saygı Öztürk, Ümit Yayıncılık, Haziran 2003.
** Programın tamamını buradan izleyebilirsiniz.
(AS)