Türkiye, 13. Cumhurbaşkanı’nı ve 28 Dönem Milletvekillerini seçmek için sandık 14 Mayıs’ta başına gitti.
Seçim sonuçlarına göre; Cumhur İttifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 49.51, Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 44.88, ATA İttifakı Sinan Oğan ise 5,28 oy aldı ve seçim ikinci tura kaldı.
Kamuoyu araştırmalarının büyük bir kısmında Kılıçdaroğlu önde görünürken seçim sonuçları ortaya farklı bir tablo çıkardı.
Sinan Oğan, yapılan araştırmalarında ötesinde bir oy aldı.
14 Mayıs seçim sonuçlarını, 1983 yılından bu yana araştırma sektöründe yer alan araştırmacı Sezgin Tüzün, bianet’e değerlendirdi.
"Milliyetçi kanat iktidara eğilim gösterdi"
Tüzün, AKP’nin geçmiş dönemlere göre büyük bir oy kaybı yaşadığını ve bunu öngörerek yeni ittifaklar kurduğuna dikkat çekti:
"AKP oy kazanmıyor, oy kaybediyor" diyen Tüzün şöyle devam etti: "AKP'nin oy kazanım süreci durmuştu, tersine oy kaybetme sürecindeydi. Bunun yansımasını burada görüyoruz. Birinci nokta bu fakat AKP bu süreçte kayıplarını telafi edecek mekanizmaları ittifak yapısıyla çözmeye yönelen bir strateji izledi.
“Bu strateji çerçevesinde de Yeniden Refah ve HÜDAPAR'la özellikle belirli bölgelerde kayıplarını telafi edici yönde adımlar attı. Bunu başarıyla götürdüğü görülüyor.
“Bu tablonun yanında milliyetçi kanat da güç kazandı. Oğan, İnce ve İYİ Parti gibi milliyetçi kanattaki bütün bu yükselişlerde muhalefet yerine iktidara yönelik eğilim gösterince ortaya böyle bir sonuç çıktı.”
"Sağ partilerle ittifak kurmasaydı sonuç farklı olurdu"
Tüzün, seçim sonucunda önemli bir diğer önemli faktörün ise; CHP’nin yaptığı ittifaklar olduğunu belirtti ve ekledi:
“Birincisi şu; sağa yatarak sağdan oy almak pek mümkün değildi ve olmadı. CHP bu politikayı tercih etti. Sağdaki dört partiyi kendi listesinden seçime sokmak yerine, o dört parti yeni bir ittifak oluşturup seçime girselerdi daha farklı bir dağılım gündeme gelebilirdi.
“Aslında başından beri birtakım noktalara doğru bakmak gerekiyor. CHP’nin milliyetçi vurguları çok fazlaydı, Kemal Kılıçdaroğlu da milliyetçi söylemlerde bulundu. Hem de bunu çok yaptı. Yani milliyetçi vurgular üzerinden belirli bir güç toplamaya yönelik yapı oluşturulmaya çalışıldı.
"Seçim hukuksuzluğu da etkili faktör"
“Örgütlü bir yapıyı gündeme getirecek açıklamaları hiç gündeme getirmediler. İşçi sınıfı desteğini hiç vurgulamadılar, örgütlü yeni bir toplum üretme gereği üzerinde hiç durmadılar.
“Her grubun kendi haklarını savunması gereği üzerine hiç vurgu yapılmadı. ‘Ben dedim’ yaparım, ‘ben ben ben’ üzerine kurgulu bir yapıyla gitti. Ne yazık ki işte gelinen nokta bu. Onun ötesine toplum taşınamıyor.
“Bütün bu örgüt kanallarını kapattığınız zaman bir de seçimin eşitsizliğini ve hukuksuzluğunu da düşündüğünüz de ortaya böyle bir sonuç çıkıyor. Yükselen milliyetçiliğe bütün bunlara rağmen Kılıçdaroğlu'nun yüzde 45 almasının başarı olduğu söylenebilir."
"Örgütlü bir yapı için uğraş verilmeli"
CHP'nin birçok konuda örgütlenmeye gitmesi gerektiğini ifade eden Tüzün, son olarak şunları söyledi: "Her konuda örgütlenmekten söz ediyorum. İşçi haklarından, beyaz yakalıların haklarına bir başka kesimin haklarından öğrencilere kadar uzanan bütün alanlarda örgütlü bir toplum yapının üretilmesi bağlamında uğraş verilmesi gerekiyor.
"Bunların savunulması, bunların anlatılması gerekiyor. Bunlar hiç konuşulan şeyler değil. Dolayısıyla da o zaman da politika üretemiyorsunuz. O zaman da milliyetçi ve dinci bir çerçevenin içerisine hapsoluyorsunuz. Bu kabuğu kırmak için ne yapmak gerekiyor, diye bakmak lazım.
"İktidar milliyetçi duyguları pompaladı"
"Kutuplaşmış politik yapılarda daima bir günah keçisinin olması lazım, üretilmesi lazım. O üretilen günah keçisi üzerinden bütün mekanizma götürülmeye çalışılır. Kürtler üzerinden ayrıştırıcı politika ürettiğiniz zaman hem Kürtleri hem de diğer taraftaki milliyetçi duyguyu pompalamaya başlarsınız. İktidar bunu yaptı ve muhalefette bu noktaya kaydı.
"Oysa bir başka nokta üzerinden bakarak meseleye yaklaşabilirsiniz. Bu topraklar üzerinde yaşayan insanların tümü bu ülkenin vatandaşları, onlar işçi, onlar çalışan, onlar kadın, onlar genç... Onların ana motivasyonları, ana sorunları nedir? Yani ilişki çerçevesindeki konumlarını tanımlayarak yaklaştığınız zaman o zaman kimlik siyasetinden uzaklaşırsınız. Yani Kürt'ü, Türk'ü, Çerkezi bilmem nesi diye ayrıma yönelmeden işçi olarak çalışanların hakları, çıkarlarıyla farklı sosyoekonomik grupların hak ve çıkarları üzerinde politika üretirsiniz. Türkiye'nin şu an buna ihtiyacı var.
(RT)