Dersim ya da resmi dille Tunceli doğumlu, Yemuş hanım ile Kamer beyin oğlu Kemal Kılıçdaroğlu, 17 Aralık 1948'de dünyaya geldi. Bülent Ecevit'ten sonra siyasete "mütevazı" tarzı yeniden getiren Kılıçdaroğlu'nun ailesi, kökeni Horasan'a kadar uzanan Kureyşanlı Aşireti'nden.
Dedelik kültürü etkili
Konya Akşehir'de yaşarken Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail arasındaki çatışma nedeniyle Dersim'e göçen Kureyşanlılar'da dedelik yapanlara "Horasanlı Baba Kureyş" deniyor.
Yerel seçim öncesi Aksiyon dergisinde söyleşisi yayınlanan Kılıçdaroğlu, "Sakin tabiatınızda dedelik kültüründen gelmenizin" etkisi var mı sorusunu "O kültürden gelmenin etkisi var tabii" diye yanıtlıyor.
Söyleşide "Dedelik sizde de var mı?' sorusuna "Ailede var ama ben bu işi yapmıyorum tabii takdir edersiniz ki. Bürokraside görev yapmam dolayısıyla o bağlantıda görev yapmam söz konusu değil" cevabını veriyor.
Yine aynı söyleşide Kılıçdaroğlu, ailesinin Dersim'de Cebeligiller lakabı ile de tanındığını, Osmanlı zamanında dedesinin dedesinin eşkıya olduğunu, Cebegiller isminin buradan gelmiş olabileceğini anlatıyor. Babası Kamer Bey'in 1934'te, ailesinin Karabulut soyadını eşkıya büyük dedesine dayandırarak 1950'den sonraki bir tarihte Kılıçdaroğlu diye değiştirdiğini de söylüyor.
Çağlayangil ile görüştü
Annesi ve ablası halen Dersim'de yaşayan Kılıçdaroğlu'nun, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in, 10 Kasım 2009'da, Meclis'te Kürt açılımı görüşülürken Dersim olaylarını kastedip "Atatürk müzakere etmedi, gereğini yaptı" sözleriyla ilgili değişen tavrı çok eleştirildi. Tartışma üzerine Tunceli'ye giden Kılıçdaroğlu, ziyareti sırasında Öymen'i bu sözleri nedeniyle istifaya çağırdı. Ancak Deniz Baykal'ın Öymen'e sahip çıkması üzerine Kılıçdaroğlu Ankara'ya döndüğünde, "O iş artık bitti" dedi ve "Bizim misyonumuz partiyi zayıflatmak değil, güçlendirmektir" ifadesini kullandı.
Oysa Kılıçdaroğlu Tunceli eski Baro Başkanı Hüseyin Aygün'ün anlatımına göre, 1987'de Tunceli'de görevliyken Süleyman Demirel'in sağladığı bir randevuyla katliamın yaşandığı dönemde Seyit Rıza'nın idamında görev alan, sonrasında bakanlık da yapanİhsan Sabri Çağlayangil ile bir söyleşi gerçekleştirmişti. Öymen'in sözleriyle yeniden gündeme gelen ve ses kaseti internette yayınlanan bu söyleşide Çağlayangil, "Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi" demişti.
Kravatsız, kirli sakallı öğrenci
Tapu memuru olan babasının memuriyeti nedeniyle ilkokul ve ortaöğretimini farklı illeri gezerek tamamlayan Kılıçdaroğlu, 1971'de Ankara İktisadi ve Ticari ilimler Akademisi'nden mezun oldu.
1971 yılında Maliye Bakanlığı'nda hesap uzmanı olarak çalışmaya başlayan Kılıçdaroğlu, Mart 2005'te Vergi Dünyası Dergisi'ne verdiği röportajda bugünkü kravatlı bürokrat görüntüsüyle çelişen, hesap uzmanlığı mesleğindeki ilk gününü şöyle anlatmıştı:
"Okuldan yeni mezun olmuştuk. İstanbul'a gittiğimizde bizi kütüphaneye aldılar. Kütüphane Karaköy Necatibey Caddesi'ndeki eski binadaydı. Sonra orta yaşlı, esmer birisi; 'adım Yılmaz Özbalcı, benimle çalışacaksın' dedi. Tabii hazırlıksız geldiğimiz için benim kravatım yoktu, sakallarım uzundu, öğrenciliğin verdiği rahatlıkla. Öğleden sonra yemeğe çıkarken bana 'Kemal Bey bir kravat olursa iyi olur, öğleden sonra mükellefe gideceğiz' dedi. Utandığımı hissettim. Hemen gidip Karaköy alt geçidinden kendime kravat aldım, traş oldum. Öğleden sonra odama Üstad'ın yanına gittiğimde, Üstad şöyle bir baktı, 'Tamam olmuş' dedi. Sonra birlikte firmaya denetime gittik. Hesap uzmanlığı mesleğinde Üstad'a çok şey borçluyum."
DSP aday göstermedi
Kılıçdaroğlu, hesap uzmanlığına başladıktan bir yıl sonra, Fransa'ya gitti. Burada bir yıl kaldı, özgeçmişinde "orta derecede" bildiği Fransızca, buradan geliyor.
1984'te atandığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nde daire başkanlığı ve genel müdür yardımcılığı yapan Kılıçdaroğlu, 1991'de Bağ-Kur'da bir yıllık genel müdürlük görevinden sonra Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğüne getirildi.
1994'de Ekonomi Trend dergisince "Yılın Bürokratı" seçilen Kılıçdaroğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda bir süre müsteşarlık yaptıktan sonra, 1999'da kendi isteğiyle Soysal Sigortalar Genel Müdürlüğü'nden emekli oldu.
Dönemin gazetelerinde Kılıçdaroğlu'nun görevinden siyasete atılmak için istifa ettiği yazıldı. 1999 seçimlerinde Demokratik Sol Parti'den (DSP) aday olacağı söylense de Bülent Ecevit tarafından milletvekilliğine aday gösterilmedi.
Yerel seçim adaylığı Baykal'ın oyunu muydu?
Kılıçdaroğlu, 22 Temmuz 2002 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'nden İstanbul Milletvekili olarak Meclis'e girdi. Genel Başkanlığa adaylığını açıkladığı güne kadar CHP Grup Başkanvekilliği görevini yürüttü.
En büyük çıkışını 2009 yerel seçimlerinde yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olan Kılıçdaroğlu, Kadir Topbaş'ın karşısında kaybetti ama "CHP'nin yeni lider adayı" yönündeki talepler de bu dönemde yüksek sesle dillendirilmeye başlandı.
Pek çok röportajında "Hayatımda hiçbir göreve talip olmadım, görevler bana geldi" diyen Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na CHP tarafından aday gösterildiğinde gazetelerde "Deniz Baykal, kendine rakip olan Kılıçdoroğu'nu bu yolla harcıyor" şeklinde yorumlar yapılmıştı. Yerel seçim öncesi Hürriyet gazetesinden Ayşe Arman, bu soruyu ona sorduğunda, şu yanıtı aldı:
"Siyaset uzun soluklu bir yol. Yurttaşlarınızla dürüst ve samimi ilişki kurduğunuz takdirde, herhangi bir sorununuz olacağını sanmıyorum. İstanbul'a gitsin kaybetsin, prestij kaybı yaşasın, Sayın Baykal'ın sanmıyorum böyle düşündüğünü... Siyaset kapısını benim için aralayan Baykal'dır onu müteşekkirim."
Ama Kılıçdaroğlu aynı röportajda, bugünlerin habercisi olan iddiasını da ortaya koyuyordu:
"Rakibim Kadir Topbaş değil, Başbakan Erdoğan!"
Malvarlığı Otyam tabloları
Adı "Dosyalı siyasetçi"ye çıkan Kılıçdaroğlu Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli'nin istifasına neden oldu. "İmar değiştirmek için iş takibi" yaptığını kanıtladığı Dişli görevi bıraktı. Bunun ardından AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın da, hakkında açıkladığı dosyalarla istifasına neden oldu.
Almanya'daki Deniz Feneri davası dosyalarını Türkiye'ye getirerek AKP'ye karşı muhalefet eden Kılıçdaroğlu, adına açılmış internet sayfasında düzenli olarak mal beyanını seçmenlerle paylaşıyor.
2010'da verdiği mal beyanına göre Kılıçdaroğlu'nun İçerenköy'de 25 bin değerinde, Ankara Balgat'ta 142 bin lira değerinde, Ankara Akyurt'ta 2 13 bin lira değerinde üç evi var. Verasetle kendine geçmiş üç bin liralık konut payı bulunan Kılıçdaroğlu'nun, 2007'de 163 bin 500 lira değerinde bir de arsa almış.
2004 model Renault Clio marka bir arabası olan Kılıçdaroğlu'nun, mal beyanına göre 60 bin liranın biraz üzerinde borcu var.
Kılıçdaroğlu mal beyanında "taşınabilir malların" karşılığında ise sadece sahip olduğu sekiz tablo yer alıyor. Sanatçılar Nuri Abaç, Hüseyin Yüce, Güler Çakır, Ayetullah Sümer ve Fikret Otyam'dan iki tablonun toplam değeri 2 bin 733 lira. Kılıçdaroğlu ailesinin 1982 yılı ile 2004 yılı arasında aldığı tablolardan en pahalısı 2 bin lira değerindeki Fikret Otyam tablosu.
Üç kitap yazdı
Kılıçdaroğlu'nun "İşsizlik Sigortası Kanunu - Yorum ve Açıklamalar", "Kayıtdışı Ekonomi ve Bürokraside Yeniden Yapılanma Gereği", "1948 Türkiye İktisat Kongresi" isimli üç kitabı var.
Ayrıca Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği (VAVEK) üyesi. Dernek, vergi gelirlerini devlet hizmetlerinde adil ve eşit paylaşımını savunuyor.
Teyzesinin kızıyla evlendi
Kılıçdaroğlu 37 yıldır birlikte olduğu, teyzesinin kızı Selvi Hanım ile üniversite yıllarında evlendi. Basın Yayında okuyan Selvi Hanım'ın evlenince eğitimini yarıda kestiğini anlatan Kılıçdaroğlu "İlişkiniz aşk mı?" sorusuna "Bizimki güçlü bir ilişki" cevabını veriyor.
Çiftin ilk çocuğu üç aylıkken, sarılık hastalığından hayatını kaybediyor. Çiftin daha sonra üç çocuğu oluyor; büyük kızı evli ve İzmir'de oturuyor, küçük kızı Ankara'da avukatlık yapıyor, oğlu ise Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde yüksek lisan yapıyor.
Kılıçdaroğlu ailesi tarafından en büyük sıkıntıyı yerel seçim öncesi 10 aylık torununa sigorta yaptırıldığının ortaya çıkmasıyla yaşamıştı. Haberin yayınlanması üzerine "Yapılanı etik olarak doğru bulmuyorum. Ancak bu benim torunumu sevme hakkımı elimden alamaz" diyen Kılıçdaroğlu, işlemi iptal ettirmişti.
Selvi Kılıçdaroğlu ise eşini verdiği röportajda "Kemal sakindir, ağız tadıyla kavga bile edemezsiniz. O kadar sakin ki bazen çileden çıkarıyor" diye anlatıyordu. Selvi Kılıçdaroğlu eşinin siyasete girmesini istememiş; "Kendisi seviyor ama yapacak bir şey yok" diyor. (SP)