Türkiye, Avrupa Birliğine (AB) üyelik süreciyle Kıbrısta çözümü aynı kefeye koyuyor. Annan Planı ise, bu pazarlıkta tam ortada duruyor. Ankara zirvesi, KKTCde bir hükümet kurulmasını kolaylaştırmış olabilir. Ancak, bu hükümetin çözümü hedefleyip hedeflemediği belirsiz. Annan Planının koşullarının kabul edilip edilmeyeceği de bilinmiyor.
Türkiyenin AB üyeliği için, 1 Mayıs 2004ten önce Kıbrıs sorununun çözümü koşulunu, üyelik müzakereleri için pazarlık amacıyla Aralıka ertelemeye çalıştığını savunan Yalyalı, dünkü görüşmeleri de bu çerçevede değerlendirdi:
Ankaranın amacı, Mayıs sürecini ileriye atmak ve pazarlık yapmak. Ancak gözden kaçırdığı bir şey var: Mayıs 2004te Kıbrıs AB üyesi olacak. Ondan sonra Kıbrıs Türk halkını ABye üyeliği konusunda bütün etki ve yetki bugün Güney Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dediğimiz Kıbrıs Cumhuriyetinin olacak.
Yalyalı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Meclisini temsil eden partilerin liderlerinin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile üst düzey sivil ve askeri bürokratların katıldığı zirveyi, bianete değerlendirdi.
Ankara zirvesi, Kıbrısta çözümü getirecek mi?
Görüşmelerde, Annan Planının şartlarının kabul edilip edilmeyeceği netleşmedi. Planın üç ön koşulu var:
Görüşmelerin başlaması. Temel ilkelerine itiraz edilmemesi; boş kalan yerlerin Kofi Annan tarafından doldurulması.Görüşmelerin kesin sonuçlanma ve referandum tarihinin belli olması. Bütün bunların da, Kıbrıs Türk ve Rum tarafları ile Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından onaylanıyor olması. Yani, görüşmelerin Evet, Planı kabul ediyoruz denilerek başlaması gerekiyor.
Ankara zirvesinde, bütün bunları göremiyoruz. Bu da, Kıbrısta çözüm isteyen kesimleri rahatsız ediyor.
Kıbrısta muhalefet görüşmeleri, Demokrat Parti (DP) ile hükümet kurma girişimini ve Cumhuriyetçi Türk Partisinin (CTP) yaklaşımını nasıl değerlendiriyor?
Hükümet kurulsa da, 1 Mayıs 2004e kadar çözümü hedefleyip hedeflemeyeceği şüpheli. CTP de Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) de, Milli Güvenlik Kurulunda (MGK) karara bağlanmadığından, bu konuda net bir açıklama yapmıyor.
CTP, çözüm ve Avrupa Birliği (AB) ekseninde bir seçim politikası izlemişti, şu anda aynı netliği göstermiyor. Dün (Perşembe) yaptıkları açıklamada, DP lideri Serdar Denktaş, Mayısa kadar çözüm olacağını ben ummuyorum dedi.
Kıbrıstaki toplumsal muhalefet, gelişmeler karşısında nasıl bir tutum alacak?
14 Aralık seçimlerinde, Kıbrısta çözüm isteyenlerin oy oranı yüzde 52ydi. Seçim sistemi nedeniyle bu oran parlamentoya 25-25 sandalye sayısı olarak yansıdı. Kıbrısta çözüm isteyen çoğunluk, bugün belirsizlikten huzursuz, rahatsız.
Hükümet kurulup kurulmayacağı da, hükümetin çözümü hedefleyip hedeflemeyeceği de en geç Pazartesi gününe kadar belli olacak. Kıbrıstaki toplumsal muhalefetin nasıl bir tutum alacağı, rahatsızlığının haklı ya da haksızlığı da o zaman daha iyi anlaşılacak.
Bu süreçte Türkiyenin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ankara, her halükarda Kıbrısın kendisi için sorun olduğunu görüyor. Çözersem, tarih alamazsam ne derimle uğraşıyor. Bu nedenle çözüm tarihini, kendisinin de tarih alacağı Aralık ayına kaydırıp kaydıramayacağının hesaplarını yapıyor.
Ankaranın yaklaşımı pek çok insana eskiye göre daha uyumlu, çözümden yana görünebilir. Ancak, seçimden bir hafta önce AKP içindeki ağırlıklı bakanların KKTCde açılışlar yaptığı unutulmamalı.
Ankara, tavırlarıyla Kıbrısta çözüm isteyen bir hükümet arzuluyoruz. Ancak, çok radikal çözüm isteyenler bu hükümette yer almasın. Yoksa AB ile pazarlık şansımız kalmaz diyor.
Gelişmeler Cumhurbaşkanı Denktaşı, Kıbrısta Annan Planına ve ABye karşı olanları nasıl etkileyecek?
Bu soruyu yanıtlamak için, Cumhurbaşkanı Denktaşın ya da statükocuların neyin ifadesi olduğuna bakmak gerekir. Bu kesimler, Türkiyede kimler konuştuğunda harekete geçiyorlar?
En önemlisi, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupanın Kıbrıs konusundaki politika ve öngörüleri. ABD ve AB Kıbrısı bir bütün olarak ABye almak konusunda anlaşmışlarsa, buradaki statükocuların ve Türkiyedeki uzantılarının rahat politika yapabilecekleri alan daralır.
Bu da doğal olarak, Annan Planını yeniden görüşme masasına getirebilir. Ancak ben, Rauf Denktaşın görüşmeciliğinde bunun gerçekleşeceğine inanmıyorum.
Ankarada dün yapılan açıklamada tek görüşmeciye atıfta bulunulmuyordu
Bu ifade, AKPnin iktidar mücadelesinde AKPnin bir adım öne geçmesi midir? Denktaşın yanına hükümetin görüşmeci olarak konması bir ilerleme midir? Türkiyedeki diğer iktidar odakları ile AKP arasındaki dengelerde, AKP lehine bir kazanımdır?
Ben öyle değerlendirmiyorum. Türkiye Cumhuriyetinin Kıbrıs konusunda takiye yaptığını düşünüyorum.
Neden?
Türkiyenin demokratikleşmede gösterdiği dirence bakınız. AB son dakikaya gelmeden, ilerleme sağlanamadı. Yasal düzenlemeler hayata geçirilemedi. Zihniyet değişmedi. Kıbrıs konusunda neden bunun tam tersini yapsın? Kıbrıs, Türkiye için bir kazanç alanı.
Türkiye, Kıbrısa ekonomik yardım yapıyor ancak, bunun karşılığında Kıbrısın en fazla dış ticaret yaptığı ülke Türkiye. Böylece Kıbrıs, Ankaradaki bazı adresleri besliyor.
Bütün bunlar, geçmiş hükümet döneminde, Milliyetçi Hareket Partisinin (MHP) kasasına giderken, bugün başkalarının kasasına gidiyor. Böyle bir rantı bırakmak isterler mi? (BB)