Dr. Diren, "Erdoğan Kıbrıs sorunun çözümünde aktif rol üstleneceklerine ilişkin AB yetkililerine söz vermiştir. Türkiye açısından Kıbrıs'ın bir rehin gibi tutulmasına gerek kalmamıştır. Türkiye AB'den istediklerini almıştır" diye konuştu.
Şubat'taki seçimlerde geçen seçimlerden farklı bir sonuç çıkmayacağını da söyleyen Diren, "Çözüm yanlılarıyla statükocuların meclisteki dağılım eşit olacaktır. Bu da hem hükümet olmayı hem de çözüm yolunda inisiyatifi zorlaştıracaktır" dedi.
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Mehmet Hasgüler de, Avrupa Birliği'nin (AB) Kıbrıs'ta çözüm için topu Birleşmiş Milletler'e atmaktan vazgeçmesi gerektiğini belirterek "AB Türkiye'yi tam sorunsuz almak istiyor ve sorunun çözülmesi için BM'ye buyuruyor . BM çözüm üretiyor ama mali bir sorun var. AB'nin Kıbrıs'la ilgili mali bir çözümü yok. Mali sorunları bilerek Rumları birliğe alan AB, bölünmüş bir adayı bütünleştirmek istiyorsa bunun bedelini ödemelidir" diye konuştu.
Son seçimlerin çok kısa bir sürede geçersiz duruma geldiğini hatırlatan Hasgüler, "Kıbrıs'a siyasi parçalanmışlık ve istikrarsızlık hakim. Yapılacak seçimler bu parçalanmayı daha da artırarak katılaştıracak. Nisan'da da cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Kuzey tamamen iç siyasete gömülecek. Parçalanmışlığın en önemli nedeni politikaların kişilere dayalı ve onların saltanatının devamına yönelik olmasından kaynaklıdır. Kıbrıs Türklerinin ulusal çıkar tanımı yok" dedi.
Müzakere tarihi Denktaş ve Papadopulos'u mutlu etmedi
KIBES Başkanı Dr. Kıvanç Diren, Türkiye'nin tarih almasından mutlu olduklarını belirterek, "Türkiye'nin arzuları gerçekleşti. Tam üyelik perspektifi alınan tarih iyi bir tarihtir. Türkiye taahhütle Kıbrıs sorununu çözeceğini söyledi. 3 Ekim'e kadar Kıbrıs sorununda sonuç alınacağını düşünüyoruz" dedi.
Kıbrıs'ta çözümsüzlüğün Türkiye'nin işine gelmeyeceğini de ifade eden Dr. Diren, "Uluslararası ilişkilerinde Kıbrıs sorunu Türkiye'ye hep engel olmuştur. Bunu için bile Türkiye Kıbrıs'ta çözüm için büyük çaba gösterecektir. Erdoğan Kıbrıs sorunun çözümünde aktif rol üstleneceklerinin sözünü AB yetkililerine vermiştir. Türkiye açısından Kıbrıs'ın bir rehin gibi tutulmasına gerek kalmamıştır. Türkiye AB'den istediklerini almıştır" diye konuştu.
"Alınan tarih Denktaş'ı ve yandaşı Papadopulos'u mutlu etmedi" diyen Dr. Diren şöyle devam etti:
"Dektaş'ın tavrı her zamanki uzlaşmaz şekildedir. Kıbrıs'ta çözüm sürecini 10 - 15 yıla yayıp Türkiye'nin AB müzakere sürecinde başarısız olacağını umut ederek Kıbrıs'ta bir çıkmazın ve KKTC'nin ayrı bir devlet olarak yaşamasını umut ediyor. Papadopulos da birleşik Kıbrıs devletini benimsemedi ve Annan Planı'nın hayata geçirilmesini hiç arzulamadı. Papadopulos, Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında Bütün Kıbrıs'ı temsil etmek ve Kıbrıslı Türkleri azınlık durumuna düşürmeyi hedefliyor."
Talat'ın tavrını ise onayladığı söyleyen Dr. Diren, "Kıbrıslı Türklerin görüşmeye hazır olduklarının açıklıyor ve muhatabının topa vurup yeni görüşmeleri başlatmasını bekliyor. Bu aşamada yapılacak en iyi şey uluslararası toplumun Rum tarafı üzerindeki baskısını artırarak Güney Kıbrıs'ın görüşmeye başlamasını sağlamak olmalıdır. Bu yönde sinyaller alınıyor. İngiltere, Almanya ve ABD görüşmeleri Kofi Annan nezdinde başlaması için girişimde bulundular. Papadopulos'un direnmesi halinde onu yalnızlaştırma politikası güdeceklerini hissettirmektedirler" şeklinde konuştu.
Şubat'taki seçimlerden geçen seçimlerden farklı bir sonuç çıkmayacağını da söyleyen Dr. Diren, "Çözüm yanlılarıyla statükocuların meclisteki dağılım eşit olacaktır. Bu da hem hükümet olmayı hem de çözüm yolunda inisiyatifi zorlaştıracaktır. Bu dengeyi Nisan ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi bozabilir. Çözüm yanlısı güçlerin Denktaş'a karşı çıkaracakları ortak aday kilitlenecek meclisin anahtar rolünü üstlenecektir. Çünkü Denktaş'ın yeniden kazanması, hem görüşmecilik sıfatını korumasına ve engellemelerine fırsat yaratacaktır. Bu nedenle Denktaş'ın indirilmesi gerekmektedir" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye çözüm için diplomatik seferberlik ilan etmeli
Mehmet Hasgüler, Avrupa Birliğinin Kıbrıs'ta çözüm için Topu Birleşmiş Milletler'e atmaktan vazgeçmesi gerektiğini belirterek "AB Türkiye'yi tam sorunsuz almak istiyor ve sorunu çözülmesi için BM'ye buyuruyor . BM çözüm üretiyor ama mali bir sorun var. AB'nin Kıbrıs ilgili mali bir çözümü yok. Mali sorunları bilerek Rumları birliğe alan AB bölünmüş bir adayı bütünleştirmek istiyorsa bunun bedelini ödemelidir" dedi.
Türkiye'nin Kıbrıs'ta çözüm için diplomatik bütün kanallarda seferberlik ilan etmesi gerektiğini söyleyen Hasgüler, "Türkiye şu an aktif bir politika uygulamıyor. Türkiye her fırsatta Annan Planı'nı kabul ettik diyor. O zaman uygulamaya koysun" diye konuştu.
Çıkarları göz önüne alındığında en fazla menfaat sağlayan ve en az zarar gören ülke olan İngiltere'nin pozisyonun yeterince sorgulanmadığını dikkat çeken Hasgüler, "Yunanistan'a kimse sen de garantör ülkesin ve AB üyesisin demiyor ve bir şey talep etmiyor. Yunanistan açıkça Annan Planı'nın kabul edilmemesini siyasi bir başarı olarak ortaya koyuyor" dedi.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin(TSK) Kıbrıs konusunda sessiz kalmasına da dikkat çeken Hasgüler, "TSK son gelişmelerle ilgili tavrını ortaya koymuyor. Ulusal Güvenlik sorunu karşısında sessiz kalarak kendini sorgulatıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Kuzey tamamen iç siyasete gömülecek.
Denktaş'ın Türk hükümetinin muhalefet aktörü gibi hareket ettiğini ve Kıbrıs politikasını eleştirdiğini söyleyen Hasgüler, "Denktaş sorunu 10 - 15 yıla yaymak istiyor. Ama Türkiye 3 Ekim'de müzakere almak istiyor" diye konuştu.
"Kuzey'de ne Denktaş ne Talat siyasal önderliğini taşıyacak durumda değiller. Denktaş uzun yıllar barışı ben getireceğim dedi ve gelinen noktada güvenini kaybetti. Talat ise bir yıllık bir sürede AB'ye güvenerek Kıbrıslılara sözler verdi ve hiçbirini yerine getiremedi" diyen Hasgüler, Kıbrıs'ta yapılacak seçimlere ilişkin şunları söyledi:
* Son seçim çok kısa bir sürede geçersiz duruma geldi. Siyasi parçalanmışlık ve istikrarsızlık hakim. Yapılacak seçimler bu parçalanmayı daha da artırarak katılaştıracak. Nisan'da da cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Kuzey tamamen iç siyasete gömülecek.
* Parçalanmışlığın en önemli nedeni politikaların kişilere dayalı ve onların saltanatının devamına yönelik olmasından kaynaklıdır. Kıbrıs Türklerinin ulusal çıkar tanımı yoktur. Ulusal çıkar tanımının halk tarafından yapılması ve üzerinde uzlaşılması gerekiyor. Güneyde ise durum tam tersinedir ve uzlaşılmış çıkar tanımı vardır. 30 yıldır süren tanımsızlık da Türkiye'deki hükümetlerin yanlış politikasından kaynaklanmaktadır".
Türkiye AB üyeliğinden bağımsız bir Kıbrıs politikası belirlemeli
"Türkiye'de Kıbrıs sorunu AB müzakere tarihi kritik bir eşiğe geldiği için tartışılıyor ve bu noktada AB üyeliğinin bağımlı değişkeni haline getiriliyor" diyen Hasgüler, "Kıbrıs bağımsız değişken olmalıdır. Türkiye'nin AB üyeliğinden bağımsız bir Kıbrıs politikası belirlemesi gerekir. Kıbrıs sorunu Türkiye'deki insan hakları ve demokratikleşme sorunu gibi ele alınmaktan uzak tutulmalıdır. Kıbrıslıların ayakta durabilecekleri bir politika uygulamak ileride Türkiye için daha büyük sorun olacaktır. Bağımsız bir politika AB üyeliği açsından da doğru bir adım olacaktır ve olası çözümsüzlükte bile 3 Ekim'de müzakerelerin başlamasını sağlayacaktır" şeklinde konuştu.
Denktaş yeniden kazanır
Denktaş'ın seçimlere yeniden katılacağını ve kazanacağını düşündüğünü söyleyen Hasgüler, "Bunu AKP hükümeti dahi siyaset sahnesinden çekecek güçte değildir. Denktaş'ın muhalefette olacağı bir Kıbrıs'ta çözümü AKP, Türkiye kamuoyuna anlatamaz" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin atak dış politika uygulaması gerektiğini vurgulayan Hasgüler, "Türkiye'nin Kıbrıs seçimleri sonrasında kararlı bir tutum izlemesi gerekmektedir. AB ve dış güçler ne kadar müdahale ederlerse Rum tarafı da müzakerelere o kadar yakın olacaktır" dedi.
(KÖ/YS)