AKP'nin ülke içinde kendi iktidar alanını genişletmek için Batıyı arkasına alma stratejisi devam ediyor. Ancak, öyle anlaşılıyor ki, Kıbrıs konusunda manevra alanının siyasi, hatta fiziki sınırlarına dayandığını görmüş durumda. Bu nedenle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti lideri Rauf Denktaş'ın kişiliğinde temsil edilen geleneksel siyasete açık tutum almaktan vazgeçen AKP, diğer taraftan Ada'daki (Türk tarafındaki) muhalefetle ilişkilerini de sınırlamış görünüyor.
KKTC seçimleri, ilginç bir siyasal saflaşmaya yol açmış durumda. Öyle görülüyor ki; bu saflaşma Türkiye siyasetindeki kuvvetler dengesini ve dizilişini yeniden tayin edebilecek bir kanala doğru akıyor. AB tartışması, Kıbrıs dolayımıyla açık bir kapışma düzeyine sıçramış durumda.
Gazetelere verilen tam sayfa ilanlarda, geçen Ağustos ayında Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) emekli edilen (buna tasfiye edilen demek daha doğru) generallerden eski yüksek yargıçlara, Bülent Ecevit'ten MHP yöneticilerine, ulusalcı çizgideki solcu aydınlardan Orkun ve Yeni Hayat gibi Türkçü dergilerin yazarlarına, bazı işçi sendikalarından Kemalist derneklere kadar geniş bir çevre; Annan Planı'na karşı çıkarak Denktaş ile dayanışma halinde olduklarını ilan ediyorlar. TSK'nın da orta ve orta üst kademedeki subaylarının büyük bölümünün aynı görüşte oldukları biliniyor. Ordu üst yönetiminin de bu görüşe yakın bir tutum içinde olduğu söylenebilir.
Diğer tarafta ise, Türk Sanayici ve İşadamları Derneği'den (TÜSİAD) liberal aydınlara, medya tekellerinden entegrasyoncu geniş iş çevrelerine, AB ülkelerinden Amerika Birleşik Devletleri'ne kadar son derece etkili bir kesim bulunuyor.
Şimdi bu tabloya, yani sunulan ikileme ve taraflara (sicillerine, politik pratiklerine, temsil ettikleri felsefeye vb.) baktığımızda; iki tarafın da adil, demokratik, barışçıl ve onurlu bir çözüm çizgisini temsil etmedikleri açıkça ortadadır.
Durum böyle olduğu halde, solun bazı kesimleri, bırakın derin bir sorgulamayı, yüzeysel bir analiz bile yapmadan kendisini taraflardan birinin yanına koymaktan kaçınmıyor. Oysa, Kıbrıs sorununda başka (sol) bir çözüm projesi geliştirmek ve etkili bir "üçüncü taraf" oluşturmak mümkün.
Kıbrıs seçimleri her halükarda bir siyasal kriz üretecektir. Çünkü, öyle görülüyor ki, şu aşamada ortaya çıkacak hiçbir sonuç tarafları tatmin etmeyecektir. Sorun çok boyutlu ve çok katlıdır. Nedenler ve Kıbrıs sorununun kimi boyutları şöyle sıralanabilir:
1- Türkiye'nin, yaklaşık 30 yıldır izlediği Kıbrıs siyaseti iflas etmiştir. KKTC'yi Ankara'dan başka tanıyan başkent yoktur. Bu süre içinde, Türkiye herhangi bir çözüm üretememiştir. Daha önce Soğuk Savaş döneminin dengelerine dayanan çözümsüzlük halinin uluslar arası dayanakları ortadan kalkmıştır. Türkiye her koşulda bir çözüme zorlanacaktır.
2- Avrasya'nın merkezinde, bölgesel bir güç olmaya çalışan Türkiye, kabul edilebilir sınırların ötesine geçen bir büyüklüğe ulaşmıştır. Bu durum, Batı için iyi değildir. Kıbrıs, stratejik olarak bütün Doğu Akdeniz'i kontrol edebilecek bir jeopolitik konuma sahiptir. Bu nedenle, Kıbrıs'taki Türk etkisinin sınırlandırılması istenmektedir. Bu güçlerden en etkili olanı AB ülkeleridir. ABD ise Annan Planı'nı desteklediğini ilan etse bile, daha pragmatik bir tutum takınmaktadır.
3- Ancak; Türkiye'yi "teröre karşı savaşta cephe ülkesi" ilan eden ve radikal islama karşı "soft islam" tezini geliştirmeye çalışan ABD, Kıbrıs sorununda çözümsüzlük halinin devam etmesine göz yumabilir. Nitekim bunun işaretlerini de veriyor. Bu çerçevede önceki gün Türkiye'yi ziyaret eden Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman, bir sorun üzerine Anan Planı'nı desteklediklerini söylese bile, bu yaklaşımın altını kalınca çizmediği dikkatli gözlerden kaçmadı. Dolayısıyla, Türkiye'nin küresel konumunu yeniden belirleyecek olan, daha da önemlisi kaçınılmaz olarak AB sürecinin dışına düşmesine yol açacak "cephe ülke doktrini" ve ılımlı islam projesi Kıbrıs sorunuyla ilişkilendirilebilir. Türk çekirdek devleti, ABD'den bir süre daha destek almayı sürdürebilir.
4- Ve fakat, bu kez de ortaya başka bir dizi sorunun çıkması da kaçınılmaz olacaktır. Çünkü, Kıbrıs'ta taviz verilmesine karşı çıkan güçlerin bileşimine bakıldığında, bu çevrelerin aynı zamanda laiklik konusunda da çok sert bir tutum içinde oldukları görülecektir. Dolayısıyla, ılımlı islam projesine karşı çıkan bu güçler ile ABD arasında bir uzlaşma zemini kurmak kolay değildir. Bir dizi çatışma ve bu çatışmaların üreteceği kriz kaçınılmaz görünmektedir.
5- Kıbrıs'ta Denktaş yanlıları seçimi kazansa bile, bu bir Pirus Zaferi olacaktır. Çünkü, bu zafer ancak küçük bir farkla kazanılabilir gibi görünmektedir ve esas olarak Türkiye'den gelen göçmenlere dayalı bir galibiyet olacağı kesindir. Yani Denktaş ve temsil ettiği anlayış asıl Kıbrıslı Türklerin desteğini büyük ölçüde kaybetmiş durumdadır. Dolayısıyla, ortaya zayıf ve tartışmalı bir liderlik çıkacaktır. Muhalefetin, seçim sonuçlarını tanımama olasılığı -ki bu olasılığın hiç de zayıf olmadığını söyleyebiliriz- tam anlamıyla bir kriz durumuna yol açacaktır. AKP hükümeti bu tablo karşısında açık tavır almaya zorlanacak ve çekirdek devletin yanına doğru çekilecektir.
6- Seçimleri muhalefetin kazanması durumunda ise yine kriz kaçınılmaz görünmektedir. Bu zaferin de net ve açık ara kazanılamayacağı görülmektedir. Yine az farkla kazanılmış bir iktidar ve Türkiye'nin desteğini almayan bir KKTC yönetimi, çatışmasız bir şekilde Birleşik Kıbrıs'ı kurması ve bu oluşumu AB üyeliğine taşıması çok zordur. Ayrıca, bir müdahale olasılığı hiç de az değildir. Örneğin, Denktaş geçen hafta yaptığı bir açıklamada "seçimi kazandı diye birine hükümeti kurma görevi vermek zorunda olmadığını" söyledi. Bu durum tam bir kaosa işaret etmektedir.
7- Son bir olasılık ise, seçimi kazanan muhalefetin Türkiye ile uzlaşmasıdır. Bu bir orta yol arayışı demektir. AKP hükümeti bu tutumu destekleyebilir. Ancak, bu kez de sürekli gözaltında tutulan bir yönetim demektir ki, bu da bir kriz hali olarak değerlendirilebilir. Öte yandan bu durumda, muhalefet olmanın anlamı da kalmayacaktır.
8- Ve son olarak bir Afrika atasözü; Aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar, bütün tarih kitapları avcıların kahramanlıklarını anlatacaktır. (MY/NM)