Kıbrıs tarihinin en karanlık sayfalarından kayıplar ve toplu mezarlar Gürcan Keltek'in Koloni adı belgeselinin ana konusunu oluşturuyor. 34. İstanbul Film Festivali programında yer alan, akabinde Documentarist'te yönetmenine Yeni Yetenek ödülü kazandıran siyah-beyaz belgesel Fransa'nın en yetkin festivallerinden FID Marseille'de de boy gösterdi.
Kıbrıs'ta bir şeylerin değişebileceğine dair işaretlerin alındığı bir dönemde, Çipras'ın Kıbrıslı Türklerle görüştüğü, Mustafa Akıncı'nın Yavru Vatan söylemini sorguladığı günümüzde Koloni ayrı bir değer taşıyor, adeta önemli bir misyon üstleniyor…
Koloni’yi çekme fikri nasıl doğdu?
Arkadaşım Aziz Mullaaziz’in yazdığı bir öykü için mekan bakıyor, seyahat ediyorduk. Kıbrıs’taki Kayıp Şahıslar Komitesi’nde çalışan bir kaç kişiyle ve kayıp yakınlarıyla şans eseri tanıştık. Hala yaşayan gizli tanıkların polise toplu mezarların yerlerini gösterdiğini duyduk ve hemen çekimler yapmaya başladık. Aziz de işin yapımcısı oldu.
O sıralarda yine Guy Debord ve Situationist’lerin taşra, psiko-coğrafya üzerine yazdıklarını okuyordum ve biz iç savaşla tam ortadan ikiye bölünmüş bir şehirdeydik. Sadece toplu mezarlar değil, insanları çevreleyen coğrafyanın onlar üzerindeki etkisi üzerine de bir film yapmak istiyordum. Çünkü adada hala açılmayan, yeri bilinmeyen pek çok mezar vardı ve şehir inşaatlarla bu noktaların bulunduğu kırsal bölgelere doğru genişliyordu.
Belli bir zaman diliminde olup bitmiş çok önemli bir seri suç mahallinin üstü kapatılması, bir nevi hafızanın gömülmesi gibi bir şey.
Kıbrıs’taki çekimlerde manzara ve kazı aşamasına bu kadar ağırlık verme sebebim de bu sanırım. Gömülü hafızayı deşmek, onu çıkarmak, neredeyse yarım asırdır kayıp olan bedenleri bir kısmı onları hiç tanımamış yakınlarına teslim etmek. Bunun harita bilimi, antropoloji ve arkeoloji gibi bir çok bilim dalı yardımıyla yapılması.
Bütün bu süreç ‘Koloni’yi çekme fikrini oluşturdu, adanın hala içinde bulunduğu durum komite çalışmaları ana malzememizdi ama bu faaliyetler dünyanın her yerinde sürüyor şu anda. Balkan ülkeleri, Güney Amerika, Afrika gibi...
Çekim süreci ve belgesel dili…
Tampon Bölge’ye girmek, komitede bulunan haritalara ulaşmak ve iskeletler üzerine çalışılan odalara girmek zordu. Uzun haftalar boyunca vize, izin bekledik. Beklerken Görüntü Yönetmeni Murat Tuncel’le terkedilmiş köylerde, kazı alanlarında ve dağlarda çekimler yaptık. Şu anda o köylerin bazıları artık yok, ya Avrupa Birliği fonlarıyla onarıldılar ya da yıkıldılar.
Çekim aşamasında her iki taraftan da destek gördük. Önemli bir engellemeyle karşılaşmadık. Bütün görüşmelerde tarafsızlık ilkesiyle çekim yapacağımızı yetkililere söyledik ve ben buna montajda özellikle dikkat ettim.
Bir başka konu da gizli yürütülen kazıların deşifre edilmeme meselesiydi o nedenle zaman zaman yer isimlerini adanın neresinde olduklarıyla ilgili bilgileri değiştirdim. Adanın tarihini okurken bölgelerin köylerin isimlerinin sık sık değiştiğini görüyorsunuz. Filme isim verirken, dört ayrı bölüme ayırırken bu koloni kültüründeki dili de kurcalamak istedim.
Koloni bittkten sonra Kıbrıs'a bakışındaki değişimler?
İnsanlar artık siyasi söylemlerin ötesinde birarada yaşamak istiyorlar ve bunu yapıyorlar da. Tarihi yeniden yazmaya kalkışmak gibi bir huy her iki tarafta da halen var.
Oysa barbarlığa önce kendi evimizden bakmamız lazım. Başka türlü bir iyileşme düşünülebilir mi? Türk ve Rum hükümetinin bu komiteye desteği çok olumlu ama hepimiz biliyoruz ki ortada halen bir sınır var.
‘Koloni’ siyasi bir film değil. Güncel politikalarla ilgili bütün bölümleri montajda attım çünkü bu filmi gelecekle ilgili bir çözüm peşinde yapmadım. Bütün bunlar başka bir sürü filmin konusu olabilir. Çekim sırasında tanıştığım insanların, o dönemki kendi ruhumun filmini yapmaya çalıştım.
Koloni'nin festivaller yolculuğu ve tepkiler…
Filmi Fransa’da FIDMarseille Uluslararası Film Festivali’nde ilk kez gösterdik. Yaratıcı belgesellerin, farklı kurmaca dilindeki filmlerin olduğu ilham verici bir festivaldi. Aynı haftalarda İstanbul’da Documentarist’te gösterildi.
Documentarist çok iyi bir festival ve her yıl çok iyi bir seçkileri var. Filmi montajlarken parçalı ve karanlık atmosferi yüzünden biraz endişeliydim ama gelen tepkiler genel olarak olumlu.
Bütün bunlar aslında izleyenin kendisiyle ve filmle kurduğu ilişki ile ilgili. Hiç bir zaman tam olarak kestiremiyorsunuz.
Kıbrıs'ın geleceği hakkında neler düşünüyorsun?
Kıbrıslı değilim. Adada çalışmış, belgesel film çekmiş biri olarak bu konuda şunu söyleyebilirim:
Artık hepimizin biraz sessiz kalıp Kıbrıs halkının ne dediğine kulak vermemiz gerektiğini düşünüyorum. (MT/YY)