Hayır ağlamamalıyım... Ne olursa olsun, sahne insanları etkilemek için gözyaşlarının alet olarak kullanılmaması gereken bir platform...
Ne var ki Agos Gazetesi'nin önüne geldiğimde timsah gözyaşları dışında bir gerçek vardı... İnsanlar benim gibi çaresizliğe ağlıyorlardı... Takuhi ile sarıldığımızda ve Delal'i gördüğümde dışarıda nöbet tutan binlerce insan da çaresizliğe ağlıyordu...
Biz şimdi ne yapacağız?
Böyle acılara tam da artık "yok artık bu kadar da olmaz... Yapmazlar" dediğimiz zamanlar güm beynimize kurşunlar yağıyor...
Belki de Berlin'de uzun yıllar yaşamış bir "ausleander" yani dışarıdan gelen kategorisinde olduğum için çok hassaslaşmıştım tüm dışardan gelenler gibi... Düşünüyorum...
Böylesine acı... Utanç... Kırgınlık içinde olduğum son kare Genç ailesinin evinin yakıldığı ve aileden dört kişinin feci bir şekilde yakıldığı gündü...
Dışardan gelmiş bir "Türk" ailesi idi... Cayır cayır yanmalıydılar... Canları cehennemeydi... Defol Türk... Almanya'da ulusal bayramlarında asılan Alman bayraklarından bile ürker olmuştuk... Almanya Almanlarındır... Türkiye Türklerin... Ben neresindeyim dünyanın... İçi neresi dünyanın...
Hrant Dink, "gidecek bir yerim yok... Bu topraklarda yaşıyorum ve altında da olsa bu topraklarda kalmalıyım... Nereye gidebilirim" diye soruyordu...
Evet gidecek çok yer var... Ama gidemiyoruz... Kalıyoruz... Çünkü insan olarak... Düşünen, hakkı arayan insanlar olarak nereye gitsek oranın derdi bizim de derdimiz oluyor...
Öyle rahat yok... O nedenle ya da bu nedenle oradan oraya sürülüyoruz... Bu türküler öylesine söylenmiyor... Ağızdan ağza yüzlerce yıl boşuna ağıt yakılmıyor...
Biz şimdi ne yapacağız?
İçimden yalnızca dünyanın tüm kimliklerinden sıyrılmak geliyor... Ben hiçbir kimlik taşımak istemiyorum... Ne Türk, ne Alman, ne bilmem ne... "O" olduğumdan dolayı başım eğik dolaşmak istemiyorum dünyada... "O" olduğumdan dolayı milliyetçilik çemberinin kıskacına alınmak istemiyorum... "O" olduğum için düşüncelerimi özgürce söyleyememek istemiyorum...
Ya da sadece "o" olarak dünyanın bilmem hangi yerinde toprağın altında olmak istiyorum...
Sevgili arkadaşlarım Tomo... Paylin... Takuhi... Geçen yıl çok güzel bir yeni yıl armağanı olarak tüm Khachatur Avetisyan CD'lerini hediye etmiştiniz... Raflarımda duran ve sık sık keyifle dinlediğim ve böyle büyük bir bestecinin evimin en güzel köşesinde yer almasından mutluluk duyuyordum... Şimdi dindirilemez sandığım öfkem... Acım... Başım eğik özür diliyorum...
Sesim yetmiyor... Sesim yetmiyor... Sesim yetmiyor...(S/BA)
* Oror (Khachatur Avetisyan 1926-1996 Oratorio 1985 Lullaby Ororotsain)