Türkçe'nin yanı sıra Arapça da konuşan Kılıççıoğlu, "Duyduğumuzda memnun olduğumuz bazı mahalli sözcük ve ifade biçimleri var. Onu duysak bile kendimizden bir şey bulacağız" dedi.
Arapça'nın Mardin, Şanlıurfa, Siirt, Hatay ve biraz da Adana'da kullanıldığı açıklayan gazeteci Kılıççıoğlu, her birisinin birbirine göre faklılık gösterdiğini, buna örnek olarak da komşu kentler Siirt ile Mardin'deki Arapça'nın birbirine göre farklılık göstermesini gösterdi.
"Keşke zamanında Arapça öğretilseydi"
TRT'de Arapça yayını izleyemediğini söyleyen Kılıççıoğlu, insanların şimdi olmasa bile yapılan yayınların geliştirilmesiyle yararlı olacağını ifade ederek şöyle konuştu :
* Üniversitelerde çok sayıda dil okutuluyor. Türkoloji Enstitüleri dünyanın her tarafında var. Biz Arapça konuşuyoruz ama okuyup yazmasını bilmiyoruz. Keşke bu zamanında öğretilseydi. İnsanlar dil öğrensinler.
* Bizim bazı sözlerimiz var, duyduğumuzda heyecanlanır seviniriz. Örneğin, İstanbul'da Arapça "sever el lehem" dediğimiz yani "bulgur üstü et" anlamına gelen yemek yapılıyor. İstanbul'da hemşehrilerimiz memleket özlemini bir yemek adıyla giderebiliyorlar.
"Arapça yayın kanıksanabilir ama geliştirilir"
* Her şeyin ilkinde olduğu gibi TRT'nin yaptığı Arapça yayın da zamanla kanıksanabilir ama ondan sonra da geliştirilebilir.
* Siirtliler kendilerini "veleyi" olarak yani şehirli olarak görüyorlar. Arapça çok belirleyici bir şey değil. Eskiden şehir merkezinin yüzde 80'i Siirtçe konuşurdu, şimdi buna Arapça deniyor. Bunda bir mahsur da yok aslında.
* Bu düzenlemeler keşke baskı altında bir paket halinde değil de, daha özgür bir ortamda ve "yerel diller" olarak çıkarılsaydı, çok daha fazla ilgi görürdü. Kısıtlamalar durumu daha beter hale getiriyor.
* Siz TRT'nin yayın yaptığı diller nedeniyle bize ulaştınız. Söylediklerimi de ilgiyle dinlediniz. Demek ki, bu kötü bir şey değil. (EÖ/EÜ)