Sendikalar, "sendikalı kamu çalışanlarına keyfi uyulmamalarla, soruşturma ve sürgünlerin başlatıldığını" ve bu uygulamanın devam etmesinden kaygılı olduklarını açıkladı.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Diyarbakır Şubesi Başkanı İhsan Babaoğlu, sürgünlerin, temel hak ve özgürlüklerin, düşünce özgürlüğünün ve örgütlenme özgürlüğün önünde bir engel olduğunu, halkın demokratik taleplerine yönelik saldırıların arttığını ve kamu emekçilerinin de bu saldırılara uğradığın ifade etti:
"Şanlıurfa ile başlayan 18 kamu emekçisinin sürgün edilme furyası, diğer illere sıçramış, Kızıltepe'de 1, Erzincan'da 1, Tunceli'de 11 ve Mersin'de 5 kamu emekçisi sürgün edilmiştir."
Babaoğlu, sürgünlerin çağdışı bir uygulama olduğunu belirtti; "Bir yandan demokrasi nutukları atılırken öte yandan ortaçağ zihniyeti olan sürgün politikasının kamu emekçilerine reva görülmesi bir tezattır" dedi.
Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer ve sendika yöneticilerinden oluşan bir heyet de, geçen hafta AKP ve CHP Grup Başkanvekilleri'ni ziyaret etmiş, sürgünleri eleştirmişti.
Dinçer şöyle demişti:
"Şanlıurfa'da yedi, Tunceli'de altı, Mersin'de dokuz, Mardin Kızıltepe'de bir, Erzincan'da bir olmak üzere 24 öğretmen il içi ve dışı sürgünler yaşadı. Bütün bu sürgünler emniyet raporları ve tutanakları doğrultusunda. Kızıltepe Temsilcisi Uğur Kaymaz davasına sahip çıktığı için sürgün edildi."
AKP'li Eyüp Fatsa da, görüşme sırasında Dinçer'in sürgünlerle ilgili eleştirisine titizlikle yaklaşacaklarını bildirmişti. Fatsa, Milli Eğitim Bakanlığı'ndan özellikle Olağanüstü Hal (OHAL) bölgesinde yapılan sürgünlerin listesini isteyerek araştırma yapacağı sözünü vermişti. (AÜ/TK)