Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), yaklaşık 3,5 milyon kamu çalışanı ile 2 milyon emeklisinin aylıklarına 2022 ve 2023’te yapılacak zam oranlarının belirleneceği Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde hükümetin verdiği teklifi eleştirdi.
- Hükümetin önerisi 2022’nin birinci altı ayı için yüzde 5 artı enflasyon farkı, ikinci altı ayı için yüzde 6 artı enflasyon farkı, 2023’ün ilk altı ay için yüzde 6 artı enflasyon farkı, ikinci altı ay için yüzde 6 artı enflasyon farkı şeklindeydi.
TIKLAYIN - Kamu işçilerinin alacağı zam oranı belli oldu
TİS sürecine ilişkin Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL SEN) Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyen KESK, teklif edilen ücretin sefalet ücreti olduğunu açıkladı.
Burada konuşan Eş Genel Başkan Şükran Kablan Yeşil, iktidarın “İşçiyi, memuru, asgari ücretliyi, emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz” söyleminin artık herkese bıkkınlık verdiğini söyledi. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranının gerçeği yansıtmadığını ifade etti. “Bizleri yıllardır ezim, ezim ezen sokakta, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız hayatın gerçek enflasyonudur” dedi.
"Reel gelir erimeye devam ediyor"
Maaş artışlarında doğruyu yansıtmayan resmi enflasyon verilerinin emekçi kesimi daha da yoksullaştırdığını belirten Kablan-Yeşil mali plan verilerinin sürekli revize edildiğini anlatarak “Ancak bizim aldığımız maaşlar-ücretler ‘revize edilmediği’ için reel gelirimiz erimeye devam ediyor” dedi. TÜİK verilerine karşılık şu örnekleri verdi:
- 2012’de başlanan Toplu Sözleşme sürecinden bugüne aradan geçen 9 yılda ortalama kamu emekçisi maaşı ile alınan dolar 450 dolar azalmıştır.
- Yine son dokuz yılda hem açlık hem de yoksulluk sınırı yüzde 216 artarken en düşük maaşta yaşanan artış yüzde 174’te kalmıştır.
- Son beş yılda ortalama maaşla alınan çeyrek altın sayısı 6,5 adet azalmıştır.
- Yine en düşük maaş ile alınan dolar son iki yılda 84 dolar azalmıştır.
- Son iki yılda asgari ücret yüzde 40 artarken kamu emekçilerinin maaşlarında yaşanan artış yüzde 29,85 ‘te kalmıştır.
- Son iki yılda temel tüketim maddelerinin fiyatlarında yaşanan artış yüzde 70'i aşmıştır.
"Son iki yılda yoksulluk sınırındaki artış yüzde 38,6"
Ücretler belirlenirken yoksulluk sınırının esas alınması gerektiğini ifade eden Şükran Kablan Yeşil şöyle konuştu:
"Biz maaş artışlarımız konusunda en başından beri 4 kişilik bir ailenin insan onurunun gerektirdiği zorunlu ihtiyaçları karşılayabilmesi için yapması gereken harcama düzeyi olan ‘yoksulluk sınırını’ esas aldık. Tekliflerimizi “hiçbir kamu emekçisi hanesi yoksulluk sınırı altında kalmasın’ diyerek hazırladık.
"Yıllardır yoksulluk sınırında yaşanan artış ile maaşlarımızda yaşanan artış arasındaki makas açıldı. Dolayısıyla toplu sözleşme dönemlerinde istediğimiz maaş artışı oranı da her yıl biraz daha arttı. Sadece son iki yılda hem açlık hem de yoksulluk sınırı yüzde 38,6 artarken kamu emekçilerinin maaşlarında yaşanan artış yüzde 29,85 ‘te kaldı.
"İktidarın 5,5 milyon kamu emekçisine ve emeklisine yaptığı teklifin adı ‘toplu sözleşme teklifi’ değildir. Açlık sınırının 3 bin, yoksulluk sınırının 9 bin 500 TL’yi bulduğu, yaşanan gerçek hayat pahalılığının yüzde 40’ı aştığı koşullarda yapılan aileleri ile birlikte 20 milyonluk devasa bir kitleye yapılan teklifin adı sefalet, yoksulluk, güvencesizlik teklifidir." (HA)