Evren, asgari ücret tartışmasının yıllardır sürdüğünü, tespit edilen miktarın insanca yaşam standardını sağlayamayan ve demokratik olmayan bir rakam olduğunu belirtti. Asgari ücrette kıstasın insanca yaşam olması gerektiğini söyleyen Evren, belirlenen ücretin ise temel kriterlerin en asgari olanını sağlamaya çalıştığını ifade etti.
"Tespitler işverene yönelik"
Komisyonun yıllardır bu konudan uzakta tartıştığını, tespitlerinde istihdama bağlı, maliyet hesabına ve işverenin durumuna yönelik saptamalar yaptığını kaydeden Evren, çalışanların işletmeye maliyetinin yüksek olduğunun, bunun ve asgari ücret artışının kayıtdışı ekonomiyi körüklediğinin iddia edildiğini vurguladı.
Asgari ücretin işgücünün maliyeti düşünülerek, insan unsuru gözetilmeden belirlendiğini ifade eden Evren, belirlenen rakamın Türkiye gerçeklerinden ve kişinin en temel gereksinmelerini karşılamaktan uzak olduğunu söyledi.
"Asgari ücret açlık sınırının altında"
Açlık sınırının 600 milyon TL, asgari ücretinse 320 milyon TL civarında olduğunu söyleyen Sami Evren, asgari ücret tespitinin yeni bir düzenlemeyle ele alınması ve tarafların eşit koşullar altında değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Evren ayrıca, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (Türk-İş) komisyona katılarak şerh koyduğunu ve hakem olması gereken hükümetin işverenden yana tutum aldığını ifade etti.
"Böyle devam ederse ekonomi kötüleşecek"
Asgari ücretin günün koşullarına uyum sağlamadığını, açlık ve yoksulluk sınırının altında kalındığını, 6 milyona yakın sendikasız ve sigortalı çalışanın gelirinin gittikçe azaldığını ifade eden Evren, ücret yüzdesini birkaç puan artırmanın sorunu çözmediğini belirtti.
Ekonomik programın böyle devam etmesi durumunda asgari ücretin yanı sıra diğer sosyal sorunların da devam edeceğini, ekonominin kötüye gideceğini vurgulayan Evren, yeni bir sosyal program uygulanması gerektiğini savundu.
"KESK ve DİSK'ten yürüyüş"
Sami Evren, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na devredilmesi kararını protesto etmek; yıkım politikalarına, IMF bütçesine ve saldırı yasalarına 'dur' demek için Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ile Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) İstanbul ve Diyarbakır'dan yürüyüş başlattığını ve 20 Kasım'da da Ankara'da geniş katılımlı bir miting düzenleyeceklerini söyledi.
KESK'in düzenlediği 'Ankara Yürüyüşü'ne İstanbul'dan katılacak grup "Kamu yönetimi reformu aldatmacasına hayır", "Saldırı yasalarına karşı sosyal adalet", "IMF bütçesine karşı halkçı bütçe için yürüyoruz" yazılı afişin arkasında kortej oluşturarak bugün (Perşembe) SSK Okmeydanı Hastanesi'nden yola çıktı.
Yarın (Cuma) saat 13.30'da Bursa'da sosyal programı açıklayacaklarını belirten Evren, ekonomik programın miadını doldurduğunu, bu şekilde devam ederse işsizlik ve yoksulluğun artacağını, mevcut programın mağdur sayısını artıracak koşullara neden olduğunu açıkladı.
Mevcut hükümetin neo-liberal programının sosyal koşulları daha da kötüleştirdiğini ifade eden Evren, kamu hizmetlerinin piyasaya açılmasını onaylamayacaklarını vurguladı. Evren ayrıca SSK hastanelerinin, sağlık hizmetlerinin piyasaya açılmasının, sağlık hizmetlerinin parayla olmasının bu kadar yoksul insanın olduğu bir ülkede sosyal kesimi daha da mağdur edeceğini savundu. (NS/BB)