BirGün yazarı Şükrü Aslan, bugün yayımlanan “Güzelliğin” etnisitesi başlıklı yazısında, 1932’de Türkiye ve dünya güzeli seçilen Keriman Halis’in, ertesi yıl Mısır seyahatinde Çerkes kimliğinin öne çıkarılması ve basında “Çerkes güzeli” olarak tanıtılmasının dönemin milliyetçi çevrelerinde yarattığı rahatsızlığı anlattı.
O dönemde yaşananları Halis için “sonun başlangıcı” olarak nitelendiren Aslan, sürecin 17 yıl boyunca “güzellik yarışmaları”nın yapılmamasıyla sonuçlandığını belirterek “etnisite” konusunu bugüne bağlıyor: “Türkiye, daha pek çok konuda olumsuz sonuçlarını gördüğümüz geleneksel ‘etnisite’ politikalarını sorgulamadıkça, ‘barış süreci’ni de başarıyla kuramaz, sürdüremez.”

Modernleşme sürecinin her şeyi ‘ulus’lara göre dizayn eden işleme biçimlerinden birisi de, ulusları yarıştırmasıydı. Bu nedenle devletlerarası organizasyonların büyük kısmının tarihi modernleşmeyle paraleldir. Bu yarışmalar bazen icat edici ve tipik olabiliyorlardı. “Güzellik yarışmaları” onlardan birisiydi ve Türkiye’nin bu alana ilgisi de modernleştirme girişimlerinin hızla yükseldiği 1929’da başlamıştı. O yıl, Cumhuriyet gazetesi Türkiye’nin ilk güzellik yarışmasını organize etmiş ve konu Cumhuriyet entelektüellerini de epeyce meşgul etmişti.
Fakat güzellik yarışmalarının Türkiye’nin gündeminde daha dikkat çekici biçimde yer alması 1932’de mümkün olmuştu. 2 Temmuz 1932’deki Ulusal Güzellik Yarışmasında Keriman Halis Türkiye güzeli seçilmiş; aynı yıl Belçika’nın Spa şehrinde düzenlenen Dünya Güzellik Yarışmasında da Türkiye’yi temsil ederek dünya güzeli seçilmişti. Dönemin gazetelerinde yer alan ifadeyle ‘Türk ırkının güzelliği tescil edilmişti’.
Keriman Halis, ‘ulusun başarısı’ sayılan güzelliği ile bütün devletin gözdesi olmuştu. Şerefine Tahsin Uzer’in evinde düzenlenen davete Mustafa Kemal de katılmış; ‘Türk ırkının soylu güzelliğinden’ bahsederek Türk milletinin, bu güzel çocuğunu samimiyetle tebrik etmişti. Afet İnan 2 Ocak 1933 günü kraliçe onuruna Ankara’da seçkin kadınların katıldığı bir öğle yemeği vermiş, Mevhibe İnönü de Keriman Halis onuruna bir çay düzenlemişti. TBMM Başkanı Kazım Paşa IV. Yerli Mallar Sergisi’nde, Türk güzelinin yerli kumaştan yapılan bir elbiseyle jüri karşısına çıkmasını takdir etmişti. Peyami Safa daha da ileri gidip “Keriman’ın yüzüne bakınca bütün Türk ordusu ve milletinin cemiyet nizamını, Türk belde ve bahçelerinin tabiat güzelliğini ve bütün Türk şiirinin san’at ahengini bulur gibi oluyoruz” demişti.
O heyecanlı ve gururlu günlerde çok kimsenin aklına gelmemişti ama Keriman Halis, 1864 Çerkes sürgününde Anadolu’ya gelen bir ailenin mensubuydu ve 16 Şubat 1913’te İstanbul’da doğmuştu. Osmanlı devletinin değişik bölgelere yerleştirdiği milyonu bulan Kafkas göçmeni ülke demografisinin çok önemli bir parçasıydı. Cumhuriyetin 1927’deki nüfus verilerine göre anadilinin Çerkesce olduğunu söyleyebilen yaklaşık 100 bin kişi vardı ve Çerkesler de diğer göçmen gruplar gibi kültürüne-köklerine bağlıydı. Ne var ki bu durum ‘Türk’ milliyetçiliği için bir büyük sorundu ve çok geçmeden Keriman Halis’in Çerkesliği ‘fark edilmişti’.
1933’de Kahire’ye yaptığı seyahatte, Dünya güzeli Keriman Halis, Çerkes Kardeşlik Birliği adlı grupla bir araya gelmiş, toplantıda çekilen fotoğraflar basına yansımıştı. Jedid gazetesi ‘Çerkez kızının dünyanın en güzel kızı seçildiği’ni yazmıştı. Keriman Halis’in kimi yerlerde ‘Türk güzeli’ yerine ‘Çerkes güzeli’ olarak tanıtılması, Türk milliyetçisi çevrelerde rahatsız edici bulunmuş; Son Posta, Milliyet, Vakit başta olmak üzere Türk gazeteleri Keriman Halis aleyhine yayım yapmaya başlamışlardı. Milliyet, “Keriman Halis tehlikeli bir oyun oynuyor”, Vakit ise 15 Nisan 1933 tarihinde “Keriman Halis, birçok Türk inkılabı muhalifinin hazır bulunduğu bir Çerkes’in davetine iştirakten çekinmedi” diye yazmıştı.
Yazının devamı için tıklayın.
(VC)

