Kentsel dönüşüme yönelik düzenlemeler içeren ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulunda 7 Kasım'da kabul edilen “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” bugün Resmî Gazete'de yayımlandı.
Düzenlemelerin dayanağı kamuoyunda ‘kentsel dönüşüm yasası’ olarak bilinen 6306 Sayılı Kanun.
2012’de yürürlüğe giren kanundaki yeni düzenlemelerde yerleşim bölgelerinin “rezerv alan” ilân edilecek olması, riskli binalarda salt çoğunluğun yeterli görülmesi ve 90 günlük tahliye süresi gibi maddeler öne çıkıyor.
Kentsel dönüşüm yasasını Şehir Plancıları Odası (ŞPO) İstanbul Şube Başkanı Doç. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu ile konuştuk.
“Kentsel dönüşüm” kanunuyla, yerleşim olan bölge de rezerv alanı olabilecek
Zorlayıcı, dayatmacı, baskıcı
Kentsel dönüşüm yasası olarak bilinen yasaya getirilen yeni düzenlemeler neleri içeriyor, siz bu düzenlemeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yasayı iyi konuşmak için 6306 Sayılı Kanunun (Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi) ruhuna bakmak lazım. O yasaya yenilikler getiren bir düzenleme bu.
6306 Sayılı Kanun, 2012 yılında aynı mantıkla çıktı. Zorlayıcı, dayatmacı, baskıcı, kamu gücünü de kullanarak mülkiyet hakkına müdahale eden bir anlayışla kurgulanmıştı ve aslında afetle ilgisi olmayan bir müteahhitlik yasasıydı. Sadece yıkıp yeniden yapmayı tarif eden, yeni inşaat yapımını ve yollarını anlatan bir yasaydı.
2012’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığına tüm bunları yapabilecek araçlar tanındı. Bu araçlar arasında alma, satma, takas yapma, kiralama, el koyma gibi her türlü yetki vardı.
Yeni değişiklikle tüm bunların önü daha da açılmış ve önlerine çıkan o küçük taşlar da ayıklanmış oluyor. En kritik mesele ise yıkım süreçlerine hız kazandırmak. Fakat tabii ki şunu soruyorum: Böyle bir hız derdiniz varsa, 2012 yılından beri neden bu yasayı kullanmadınız? 2018’de İmar Affı çıktı, yasa dışı tüm yapılar ucu açık bir şekilde deprem tehdidi altında bırakıldı. O zaman deprem tehdidi yok muydu?
Bu yasa bir sopa
Bu yasa depremi bir sopa, bir tehdit olarak kullanarak mülksüzleştirme çabalarını hızlandırma girişimi. Ve bu yasayla Anayasal haklar ile insan hakları gasp ediliyor. Çünkü devletin Anayasa ile güvence altına aldığı barınma hakkı, başka bir amaçla kullanılıyor burada.
Anayasamız şöyle diyor: Kimsenin malına ve mülküne kamu yararı olmadan dokunulamaz. Buradaki kamu yararı kavramını tartışırım. Ortaya çıkan uygulamaları görüyoruz. Burada deprem için alınan bir önlem yok, aksine ciddi bir rant elde etme amacı var. Gayrimenkul değerini artırmaya yönelik bir çaba ve çalışma var. Bunu Tarlabaşı’nda da, Sulukule'de de, Fikirtepe’de de gördük. Her biri rant projesi olarak inşa edildi ve içlerinde bir deprem planı bile yoktu.
6 Şubat depremlerinden sonra 126 Nolu Kararname çıkarıldı ve planlama tamamen dışlandı. Nazım planıyla inşaat yapıldı. Deprem kaygısı olan iktidarın başka adımlar atması gerekiyordu, o yüzden bu yasayı samimi bulmuyorum.
Kentsel dönüşüm, neyi dönüştürüyor?
Barınma hakkı
Yeni düzenlemeler nasıl sonuçlar doğuracak?
İnsanlar akşam bir semtte yatacak, sabah başka bir semtte kalkacak. Apar topar yerlerinden edilecekler. Ama dediğim gibi Anayasa Mahkemesi kararlar var. 1991 tarihli bir Anayasa Mahkemesi kararı “Devlet, ekonomik ve sosyal alanda yapacağı uygulamalarda yaşam hakkını ortadan kaldıran müdahalelerde bulunamaz,” diyor. Tabii Can Atalay vasıtasıyla gördüğümüz üzere Anayasa Mahkemesi kararlarının da ne kadar uygulanacağı da artık muamma.
Ama bunlar bağlayıcı kararlardır ve insanların evine kolluk kuvvetiyle girip apar topar suyunu, elektriğini, doğal gazını kesemezsiniz; kolundan tutup dışarı atamazsınız, anlamına gelir. Temel yaşam ve barınma hakkından bahsediyoruz ve devletin bu hakları temin etme görevi var. Sosyal konutlarla, kooperatiflerle yurttaşların barınma hakkını temin etmelidir devlet. Bugüne dek bu hakkı temin edecek sağlıklı adımlar atılmadı; aksine insanlar af yasalarıyla kaçak yapılarda yaşamaya mahkûm edildi. Para karşılığı göz yumuldu bunlara.
Yurttaşlar neler yapabilir?
Tabii ki yargı yoluna gitmek gerekiyor. Fakat itiraz ve yargı süreçlerinde yürütmeyi durdurma kararı alınca ona da itiraz edilemiyor. İdarenin her türlü işlemine karşı vatandaşın yargı yoluna gitme hakkı var. Bu engellemez ve gasp edilemez. Çünkü insan haklarına müdahale anlamına gelir. Bu açıdan baktığımızda bu da yargıdan dönecek maddelerden biri.
Evet bir deprem gerçeği var, bir dönüşüme ihtiyacımız var, hatta zamanımız da az belki ama bunu bir sopaya çevirip, 6 Şubat depremlerini fırsat bilip böyle bir yasayı Meclis’ten geçirmek idarenin görevini kötüye kullanması anlamına geliyor. (TY)