Sabah dükkanı saat 09.00'da açmamla birlikte bir mahalleli telaşla içeri girdi ve "Hacı amca, Sansar Fuat 'ın evini yıkacaklar. Belediyeler dozer ile evin önündeler" dedi. İşte o zaman korktuğumuzun başımıza geldiğini anladım. O sırada -aksilik bu ya- kızım da rahatsızdı; onu doktora götürecektim. Kızımın rahatsızlığı artınca eşim hastaneye götürdü onu. O saatten itibaren beynimde bana ızdırap veren iki düşünce dolaşmaya başladı. Biri kızımın rahatsızlığı, biri de elden giden mahallem.
Ben bu sorunlarla meşgulken mahalle sakinlerinden şoför Murat geldi bir, soda aldı, ardından "Hacı ağabey görüyor musun semtimizin insanları çok acele etti. Evlerini satıyorlar, Sansar'ın evine belediyeler geldi evi yıkmak istediler fakat Sansar Fuat 'Yıktırmam. Dört ay oldu sizinle anlaşalı, hani kira yardımı yapacaktınız söz vermiştiniz, ben sözümde durdum, evimi boşalttım, kiraya çıktım ama hiçbir yardım alamadım' dedi".
Mahallede evini satan ailelerden altısının evi yıkıldı. Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir de zaten basına Sulukule'de yıkımlara en kısa zamanda başlayacaklarına dair bolca açıklamalar yapmaya başladı. Fakat Mustafa Demir üç gün önce ilginç bir açıklama yaptı TV8'e. Spiker ona "Sulukuledeki insanlar sizin projenize karşı çıkıyorlar, mahallerinden ayrılmak istemiyorlar, sizi bu konuda suçluyorlar. Ne diyorsunuz bu konuda" diye sorunca Fatih belediye başkanı bu soruya biraz da sinirlenerek "Bu Sulukule benim başımı çok ağrıtıyor. Avrupa'dan çok eleştiriliyorum bu konuda. Zaten 14 proje yırttım attım şimdi yenisini hazırlıyorum. Gerekirse bu projeyi geri çekebilirim" diye cevap verdi.
Şimdi soruyorum ben, çekileceğine de inanmıyorum ya, bu asimilasyonu gerçekleştirdikten sonra, daha bu proje onaylanmadan insanlara evi sattırdıktan sonra, bu açıklamaların ne anlamı var; bunun hesabını kime vereceksiniz Sayın Belediye Başkanı? Yazık değil mi o mahalleliyi korkutup atalarından, dedelerinden kalma tapulu topraklarını, evlerini sattırıyor yerlerinden ediyor, zorla boşaltıyorsunuz.
Tam da burada şu açıklamayı yapma gereği hissediyorum sizlere: Kentsel dönüşüm ve yenileme projeleri ayırımcılığı kışkırtan projelerdir. Bu açıklamayı yapma gereği duyuyorum şimdi, çünkü ben Roman değilim ama Romanlaştım burada, Romanlaştırıldım, ama benim için hiçbir milletin birbirinden ayırımı yoktur. Benim inancım buna kesinlikle izin vermez. Nedeni ise ne beyazın, siyahtan ne siyahın, beyazdan üstünlüğü yoktur. Lakin zengin birinin zıddı nasıl fakirse, işte her şeyin bir zıttı, bir karşılığı da vardır. Koskoca şehirde fakirliğiyle ünlü semtler var ve binlerce insan oralarda fakirlikle mücadele ediyor ve ayakta kalmaya çalışıyor. Bu suç mudur?
Bizim de atalarımız, dedelerimiz yaşadığı çağlarda sebebini bilemediğimiz nedenler ile gelmişler, Neslişah Sultan Mahallesi 'ne yerleşmişler, mülk edinmişler. Buralardan yer almışlar ve bizlere de devretmişler.
Fakat bu kentsel dönüşüm ve yenileme projeleri adlandırılırken belediye bilinçli olarak basına "Sulukule projesi" diye lanse etti. Halbuki projenin içinde Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri projesi diye geçiyor. Ama Sulukule ile ilgili toplumdaki önyargıları da bildikleri için hedefi tam vurmak istediler, yani her şeyi bilinçli yaptılar. Fatih Belediyesi'nin bu projedeki stratejisi ve sloganı şudur bana göre "Parçala, birbirine düşür sonra da yut". İşte bunun için Neslişah Mahallesi'nden biri olarak, Neslişah Mahallelisi bu çalışmalara tam verimli olarak katılamıyor. Bunun nedenini anlıyorum. Lakin bir mahalleli olarak bir örnekle uyarıda bulunmak istiyorum: "Bir komşunuzun evinde yangın çıkıyor, her taraf tutuşmuş, Siz oraya bir kova su atmak için yardımcı olmaz mısınız?"
Olmadınız mı şimdiye kadar. Yoksa yangına bir kova su atmak içinde komşunuzun siyah mı beyaz mı olduğunu düşünürsünüz. Bilmem anlatabildim mi?
Şu güzel söz ile yazımı noktalıyorum.
"Yay gibi eğri olsam elde tutarlar beni, ok gibi düz olsam fırlatır atarlar beni".(MAH/EÜ)
* Bu yazıya Hacer Foggo katkıda bulundu.