Bir de neden kente sürekli ilgi olur. Ve sürekli kentin cazibesi neden?
Hemen belirteyim ki, kentte insanlar kaybolurlar, kendilerini kentin büyüklüğü içinde "yitirirler", kendilerine göre gözden/gözlerden uzak tutarlar da ondan. Oysa kırsalda öyle mi! Ne yaparlarsa kontrol altındadır.
Bir çoğumuz kentlerin belki de birkaç yüz yıllık bir hikâyesi olduğunu ve kapitalizmin şafağında doğduğunu düşünürüz. Oysa ünlü tarihçi ve bilim adamı Gordon Childe kentlerin Anadolu coğrafyasında, özellikle de Mezopotamya coğrafyasında, yaşadığımız bin yıldan neredeyse 4-5 bin yıl evvellik geçmişi olduğunu bilimsel temeller üzerine oturtuyor.
Kentin on kriteri
Gordon Childe, o dönemlerin kentlerini şu on kriter üzerine bina ediyor.
Birincisi, diyor ki; kent büyük olmalıdır. En azından nüfus ve yerleşim açısından bu büyüklüğü hissedilir olmalıdır.
İkincisi, tam gün çalışan ve ne iş yaptığını bilen uzman iş günü ve iş gücü olmalıdır.
Üçüncü kriteri sayarken anıtsal mimarilerin özelliğinden söz eder. Mesela o dönemlerin en önemli kentsel yapıları, anıtsal eserleri olan zigguratları, belki de görkemli saray yapılarını tasvir eder.
Dördüncü kriter eminim herkese tanıdık gelecek. Bugünlerin kapitalist dünyasında, her şeyin neredeyse metalaştığı dünyada temellerin daha o dönemlerden atıldığı çağrışımını verecek. Diyor ki Childe, vergi ve haraçla toplanan ana mal ve birikim merkeze taşınacak.
Beşinci kriter de tanıdık, sınıf toplumu ortaya çıkacak. İşte o günlerin sınıfsal karakterlerinden söz edilirken anlatılan şudur; rahipler, yönetim erkinin işlerini yürüten memurlar, bir de sürekli komşu kentlerle savaş halinde olduklarından askerler olacak!
Altıncı kriteri, yazıdır Childe'in. Yaptıkları bir çok şeyi kil tabletlere filan belgeleyip yazmaları yine kentleşmenin ve kentte yaşıyor olmalarının kriteri.
Yedinci kriter bu gün bile insanları şaşırtan ve daha o günlerde yaşayan insanların temellerini attıkları engin geometri ve matematik bilgileridir. Bu bilgileri bilmeleri yetmez. Bir de geometriyi ve matematiği gündelik hayatta kullanmalarıdır asıl önemli olan.
Tabii ki kentte yaşamanın sanatla da bağı var ki, sekizinci kriter olarak özellikle betimsel, gösterişli sanata ciddi bir duyarlılık var. Devasa heykeller yapılır ve kentte yaşayanlar bu sanatsal görüntüden ve güçten etkilenirler.
Dokuzuncu kriter olarak uzun mesafeli, bölgeler arası ticaret yaparlar. Birbirlerine bu ticaret yollarıyla ürünlerini taşırken birbirlerinin yaptıklarından da etkilenirler.
Ve geldik onuncu ve son kritere; dayanışma toplumu özelliğini taşırlar. Bir işten bir kişi sorumlu olur. Yapılanlar paylaşılır.
Modern kentlerde alınan yol!
İşte Gordon Childe'nin bundan binlerce yıl evvelki kentleşme ve kentte yaşama kriterleri.
Bu gün geriye dönüp geçmişten bu güne baktığımızda şimdilerin modern kentlerinde ne kadar yol almışız?
Bu günlerin modern kentlerini kendimize mi benzetmişiz, kendimiz mi o kentlere benzemeye çalışmışız?
Sorudur ve orta yerde duruyor. (ŞD/NM)