Kadının toplumsal, kültürel, ekonomik etkinlik gösterebilmesi için önünün açılmasına ihtiyacı vardır. Kamu kurum ve kuruluşlarından tutun, hatta şirket, sendikalar, siyasal partiler, demokratik kitle örgütleri, yaygın deyimle sivil toplum kuruluşlarından yerel yönetimlere, merkezi yönetim ve meclise kadar, kadın iradesinin yetki ve sorumluluğunun hissedilmesi, giderek eşitlenmesi için bir çok pozitif desteğe ihtiyaç vardır
Kadına kentiçi ulaşımın kolaylaştırılması
Kadına yönelik ayrımcılıkla mücadelenin de bir parçası sayılabilecek pozitif ayrımcılık taleplerinden biri de kadının kentiçi ulaşımın kolaylaştırılması talebidir.
Kadınların; özellikle ev kadınları, ev eksenli çalışan kadınların, asgari ücret ve onun altıda ücret alan, yoksulluk ve açlık sınırlar altında yaşayan işsiz ve yoksul kadınların kentiçi ulaşım ve dolaşımının kolaylaştırılması, haklı, meşru ve yerinde bir talep olduğu kadar, gerçekleşebilir, ayağı yere basan bir taleptir.
Bilindiği gibi ev kadınlarının bağımsız bir gelirleri olmadığı için kocalarının eline bakıyorlar. Kocalarından para koparamadıkları durumlarda, bir yere kıpırdayamadıkları, eve, mahalleye hapsoldukları, tek sosyal aktivitelerinin hemşehrileri ile ev oturmaları, günler, yada hiçbir eğitici değeri olmayan TV dizi, magazin programlarını izlemekten ibaret olduğu herkesçe malum.
Kadınların toplumsal yaşama katılımındaki dezavantajlar
Yoksulluk sınırlarının altında çalışan kadınlarsa (kazandıklarının tasarrufu kocalarında ayrıca) kıt kanat geçinmeye çalıştıklarından, sosyal ve kültürel etkinlikler için bir yerden bir yere gidemiyorlar .
Dolayısıyla, sosyal, kültürel aktiviteler açısından erkekten daha geri bir durumu sürdürmek zorunda kalıyorlar. Elbette bu durum bile,diğer etmenlerin yanı sıra kadının toplumsal yaşama katılımın önünde bir dezavantaj oluşturabiliyor.
Unutmayalım ki; kadınların katılmadığı toplumsal mücadele topal, toplumsal mücadelenin bir bileşeni olmayan kadın mücadelesi, kördür. Kör ve topal yürüyen bir mücadelenin de başarı şansı hemen hemen yok gibidir.
Kadınlar evden çıkmadan özgürleşemez
Şu gerçeği de akıldan çıkarmamak gerekir: Kadın evinin, mutfağının dört duvarından dışarı çıkmadan özgürleşemez. Kadınların toplumsal ve kültürel yaşama daha çok katıla bilmesine olanak yaratmak üzere, kadının kentiçi ulaşım ve dolaşımına kolaylıklar sağlayabilen "pozitif ayrımcılık" talebini yükseltmek ve kazanıma dönüştürmek için mücadele etmek başta bağımsız kadın örgütleri olmak üzere tüm emek ve demokrasi güçlerinin önünde yakıcı görevlerden biri olarak durmaktadır.
Kadının özgürleşmesinin birinci adımı, mutfaktan toplumsal üretime adım atması ise, ikinci adımı da bununla birlikte toplumsal, siyasal ve kültürel yaşama katılabilme olanak ve oranıyla ilintilidir.
Zira bir düşünürün dediği gibi "insanın sosyal varlığını belirleyen bilinci (düşüncesi) değil, tam tersi bilincini (düşüncesini) belirleyen, onun bizzat sosyal varlığıdır, sosyal koşullarıdır."
Bu talep lütuf değil
Kadının sosyal koşullarını iyileştirilmesi, kuşkusuz sosyal bilincinin yükselmesini beraberinde getirecektir. Dolayısıyla eşitsiz toplumsal yarışmayı eşitliğe doğru zorlayacaktır. Bir başka deyimle toplumsal açıdan dezavantajlı toplumsal gruba yapılabilecek pozitif ayrımcılık, eşitliğe giden yol haritasındaki geçici önlemlerden sadece biri olabileceği gibi, yoksullukla mücadele programının bir parçası olarak da ele alınabilir.
Böylesi bir talep, Yerel yönetimlerden istenecek bir lütuf değildir. Dilencilik hiç değildir. Bizzat ulusal ve uluslararası mevzuatlardan ve yurttaş, kenttaş olmaktan doğan meşru demokratik bir hak; merkezi ve yerel yönetimler için yerine getirmekle mükellef oldukları anayasal yasal bir görevdir.
Ulusal ve uluslararası yasa ve sözleşmeler
Anayasanın 10. maddesinde "devlet erkek-kadın eşitliğini sağlamakla mükelleftir" der. Yine Anayasanın 90. maddesi ile uluslararası sözleşmelerin iç mevzuatların üzerinde ve iç mevzuatları ona göre düzenleme de yerine getirilmesi yükümlülüğü olan asli bir görev olduğunu da akıldan çıkarmamak gerekir.
Mevzuata kısaca göz gezdirdiğimizde, konumuzla ilgili açık ve tartışmaya yer bırakmayacak hükümlere rastlamaktayız. İşte can alıcı bir kaç nokta:
*CEDAW -Bileşmiş Milletler, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair sözleşmesi 3. madde: Taraf devletler, özellikle politik, sosyal, ekonomik ve kültürel sahalarda olmak üzere bütün olanaklar kadınların erkeklerle eşit olarak insan haklarından özgürlüklerinden yararlanmalarını ve bu hakları kullanmalarını garanti etmek amacıyla kadının tam olarak gelişmesini sağlamak için, yasal düzenlemeler dahil bütün önlemleri alacaklardır.
4. Madde: Kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak için taraf devletlerce alınan geçici özel önlemler, işbu sözleşmede belirtilen cinsten bir ayrım olarak değerlendirilmeyecek ve hiçbir şekilde eşitsizlik veya farklı standartların muhafazası sonucunu doğurmayacaktır. Fırsat ve uygulama eşitliği hedeflerine uygulandığı zaman bu uygulamalara son verilecektir.
* Uluslararası Çalışma Örgütü(İLO): İş meslek Bakımından Ayrım Hakkında Sözleşme (1958), madde 1, 2, 3/2, 5: Kadın yoksulluğu ile mücadele yi taraf devletlerin önüne bir yükümlülük olarak koyar.
*Nairobi Stratejileri; Birleşmiş Milletler (BM), 1985: Kentli yoksul kadınların güçlendirilmesi doğrultusunda hükümetlerce çok sektörlü (multi sektörel) programların örgütlenmesi, çocuk bakımı gibi desteklerin sunulması, çok sayıda yoksul kadının işlendirilmesi için büyük önem taşıyan enformel kesime dikkatlerin yöneltilmesi (285) gibi stratejiler benimsenmektedir.
*Kahire Eylem planı(BM, 1994: ...devletler kırsal kesimden kente göçenleri işlendirme,kredi üretim pazarlama olanakları, temel ve mesleki eğitim sağlık hizmetleri ile ulaşım kolaylıklarına erişmelerini, kadın işçilerin ve kadın hane halkı başkanlarının durumuna özel dikkat göstererek desteklemelidir. (1X-15)
*Kopenhag Bildirgesi(BM,1995a): (7) ... Erkeklerle kadınlar arasındaki eşitlik ve adalet, uluslararası topluluğun bir önceliğidir ve bu niteliği ile ekonomik ve toplumsal kalkınmanın merkezinde olması gerekir.
(26o) Kendi kapasitelerini geliştirebilecekleri biçimde insanları özelliklede kadınları güçlendirmek kalkınmanın ana hedefi ve başlıca ilkesi olarak benimsenmelidir.
(29-1e,29-2b,3g8e)... Yoksulluk içinde yaşayan ve dezavantajlı konumda bulunan insanları özellikle kadınları, ekonomi ve topluma tam ve üretken bir biçimde katılmaları yönünde güçlendirecek ve haklarını sağlayacak uygun programların geliştirilerek uygulamaya konulması.
*Kopenhag eylem programı (BM, 1995a) ...(11.226) Yoksulluğun kadınlaşmasının (11.22) önüne geçmek üzere özellikle gelir kaynağı olmayan kadınların ekonomik fırsatlarının ve üretken kaynaklara erişim olanaklarının genişletilmesi ve güçlendirilmesi için politika ve ölçülebilir hedeflerin oluşturulması.
Kadın örgütleri, yerel yönetimlere baskı yapmalı
Bağımsız kadın örgütleri başta olmak üzere tüm emek demokrasi güçleri, özellikle yerel yönetimlerin stratejik planlarına, başka taleplerin yanı sıra bu yakıcı talebin girmesi noktasında demokratik baskı uygulamalıdır. Ve sonuç alıcı bir kazanıma dönüştürmelidirler
Belediye yönetimleri de kadınların bu talebini görmezden gelmek yerine, gereğini yapmalıdırlar."Cennet anaların ayaklarının altındadır" diyenler, öncelikle anaların ayaklarını özgürleştirsinler. Analar önce bu dünyada biraz nefeslensinler, biraz soluk alsınlar. Yaşadıkları kentte söz ve pay sahibi olsunlar. Gerisi kolay. Hele bizim aslan sosyal demokratlarımıza ne demeli?
Uluslararası Para Fonu (İMF) politikalarına karşı ciddi alternatif politikalar üretmek yerine laf üretmenin yol açtığı yoksullaşma yüzünden; bulunduğu coğrafyada ilk yasal haklarını almasıyla övündüğümüz kadınlarımız, kendilerine verilen hakları kullanamıyorlar.
Yoksulluğun kadınlaşması; kadınların yoksullaşması
Yoksulluğun kadınlaşması, başka bir deyimle kadınların yoksullaşması yüzünden yaşadıkları kentte özgürce dolaşamıyorlar. Toplumsal, siyasal, ekonomik kültürel yaşama yeterince katılabilme olanağı bulamıyorlar.
"Atatürk'e layık olmak" biraz da buralardan geçmez mi? "Muasır medeniyet seviyesi"ne ulaşmak, sadece kılık kıyafetle olacak iş değil, bizzat medeniyet nimetlerinin tabana, tabanda ki yoksul kadınlara ulaşmasıyla da ilgili olsa gerektir.
Doğrusu kadınlar kentiçi dolaşımda kolaylık sağlanması pozitif ayrımcılığını tüm yerel yönetimlerden, ve merkezi hükümetten beklemekte giderek talepleri uğrunda demokratik meşru, yasal haklarını kullanmak için harekete geçecektir. Gönül ister ki; bu kolaylaştırma, sosyal demokrat belediyeler tarafından başlatılsın, diğer belediyelere emsal oluştursun.
Fak fuk fon'lar
Kaynak mı dersiniz. Valla "çobanın gönlü olsa tekeden peynir çıkarır" derler ya, Belediyeler bütçelerine bir kadın fonu koyarlar. Gelirlerinin yüzde 5'ini bu işe ayırırlarsa halk arasında "fak fuk fon" diye bilinen, sosyal yardımlaşma ve dayanışmada gelirin yüzde 5'ini bu iş için ayırırsa, hükümetin yoksullukla mücadele programlarına ayrılan bütçenin yüzde 5'ini bu işe ayırırlarsa, bu iş çözülür.
Haramzade hortumculara akan musluklar biraz yoksul kadınlara doğru akıtılırsa, finansmanı sağlanır, sanırım. Hem indirimli kart uygulaması ile evinde oturan kadınlar dolaşmaya başlayınca, belediyenin kasasına daha çok para akmaya başlayacaktır.
Kadınların kentiçi ulaşımı kolaylaştırılması için başlıca talepleri
*Her şeyden önce, şehir içi toplu taşımacılık özelleştirilmemeli, taşeronlaştırılmamalı. Kamu taşımacılığı esas olmalı. Zira kamu hizmetleri sosyal yarar ilkesine göre hareket ettiği halde,özelleşmeyle birlikte, piyasa koşulları gereği ticari kar esas alınacağından,her şey rant olarak değerlendirilir.
Özelleştirmelerin zaten bir bütün olarak öncelikle kadını vurduğunu yaşayarak da görüyoruz. Özelleştirmelere karşı çıkılmadan, kadına her hangi bir pozitif ayrımcılık talebi ölü doğmuş olacaktır. Onun için "özelleştirmelerde kadının yararı gözetilsin" demek boşa kürek çekmek olur. Bu zaten işin mantığına da aykırı. Ticari kar değil, kadını,anasını babasını tanımaz. Sınır tanımaz.Her şeyi sağılacak inek yolunacak kaz olarak görür. Halkımız boşuna dememiş "paranın dini, imanı,vatanı olmaz " diye.
* Öğretmen ve öğrencilere uygulanan indirimli taşıma kartları; ev kadınlarına ev eksenli çalışan kadınlara, yoksulluk sınırında ücret alan işçi- emekçi tüm kadınlara uygulanmalı
* Yoksul, işsiz ev kadınlarına ücretsiz taşıma kartı verilmeli.
* Özel günlerde kadınlara belediye otobüsleri ücretsiz olmalı (8 Mart, 25 Kasım, 5 Aralık, bayramlar vb.)
*Kültürel etkinliklerin, hastanelerin olduğu merkezlere, ring seferleri düzenlenmeli. Kadınlar tek araba ile gidecekleri yerlere ulaşabilmeli.
* Büyük alışveriş merkezleri, pazaryerlerine, kültür ve spor merkezlerine, sosyal tesislere duraklar çok yakın olmalı
* Duraklar ve çevresi geceleri sabaha kadar olağanüstü ışıklandırılmalı. Vapur, tren, uçak seferleri ile otobüs seferleri arasında bir paralellik ve uyum sağlanmalı. Gece vardiyadan çıkan ya da herhangi bir nedenle gece yolculuk yapan kadınların, kapkaç, taciz ve şiddetten korunması için beş dakikadan fazla bekleme süresi olmayacak şekilde düzenlenmeli.
* Sokakların ve parkların, aydınlatılması sağlanarak kuytu yer bırakılmamalı. Kuytu yerler, kadınlar açısından şiddetin, tacizin, kapkaçın ürediği alanlardır. Dolayısıyla tehlikeli yerlerdir.
* Merkezden varoşlara, gece 24.00 dan sonra da sabaha kadar belediye otobüs seferleri devam etmeli.
* Yoksul ve işsiz, ev kadınlarına yönelik tarihi turistik ve kültür merkezlerine belediye kadın örgütleri işbirliği ile ücretsiz geziler düzenlenmelidir.
* Tüm ekonomik,sosyal, sportif ve kültürel hizmetler, yoksul, işsiz ev kadınları için ücretsiz, çalışan, yoksulluk sınırının altında ücret alan kadınlar içinse ücretlerine artı kültür hizmet zammı ödenmeli, ve bu kadınlar için, sosyal,kültürel hizmetler için cüz-i bir tarife alınmalı.
* Hava karardıktan sonra kadınları iki durak arasında indirebilme esnekliği olmalı (Kanada örneği) Böylece kadınların şiddet, taciz kapkaç ortamlarından uzak kalmasına yardımcı olunmuş olacaktır. Kentiçi ulaşımın daha güvenli hale gelmesine paralel, kadınların sosyal ve kültürel aktivitelerinde de doğal olarak belli bir artış gözlenecektir.
* Kadınlar genellikle gece ve hafta sonu daha çok aile içi şiddete maruz kalıyorlar. Çoğu kez cebinde parası olmayan kadın, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumları da (SHÇEK) geçe ulaşılabilir olmadığından zor durumda kalıyor. Onun için belediyelerin acil, ara servis istasyonu olmalı. Bir telefon kadar yakın derler, ya işte öylesine telefon edildiğinde, araba gelip mağdureyi güvenli yere ulaştırmalıdır. (KA/AD)