31 Mart yerel seçimlerinde CHP ile DEM Parti arasında yapılan ve adına “Kent Uzlaşısı” denilen sürece yönelik açılan davada ikinci duruşma İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Beyoğlu Belediye Başkan Danışmanı İkbal Polat tahliye edildi, 9 belediye yöneticisinin tutukluluğunun devamına karar verildi. Bir sonraki duruşma 27 Kasım'da.
İkbal Polat'ın bianet yazılarını buradan okuyabilirsiniz.
“Silahlı örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla 10 belediye yöneticisinin yargılandığı davada, Kartal Belediye Başkan Yardımcısı Cemalettin Yüksel ve Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Livan Gür’ün de aralarında bulunduğu tutuklu sanıklar hakim karşısına çıktı.
Dava neyle ilgili?
31 Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP’nin aday çıkardığı, DEM Parti’nin ise aday göstermediği bazı ilçelerde yapılan iş birliği kamuoyunda “Kent Uzlaşısı” olarak adlandırılmıştı. Bu kapsamda açılan davada 10 belediye yöneticisi 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talebiyle yargılanıyor.
Sanıklar arasında Kartal, Ataşehir, Üsküdar, Sancaktepe, Fatih, Tuzla, Adalar, Şişli ve Beyoğlu belediyelerinden başkan yardımcıları ve meclis üyeleri bulunuyor.
Sanıklar savunmalarında suçlamaları reddederek beraatlerini ve tahliyelerini istedi. Avukatlar ise, dosyada delillerin toplandığını, MASAK raporunun dava ile ilgisiz olduğunu, müvekkillerin kaçma şüphesi bulunmadığını belirtti.
Avukatlar, daha önce benzer dosyalarda Anayasa Mahkemesi’nin verdiği beraat kararlarına dikkat çekerek, “Tutuksuz yargılama mümkündür, tahliye edilmeliler” dedi.
Tutuklu 10 belediye yöneticisinin yargılandığı duruşma öncesinde Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde açıklama yapıldı.
Çelik: Bu uygulamaların sona ermesi gerekir
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, dava kapsamında yöneltilen suçlamaların “Kent Uzlaşısı” değil, aslında “İstanbul ittifakı” olduğunu belirterek şunları söyledi:
“İstanbul ittifakının bir parçası oldukları için arkadaşlarımız 7 aydır cezaevinde tutuluyor. Gerçek suçları, iktidarın arkasına hizalanmamış olmaları. Savcılık, ‘Kürtlerin batı illerinde yerel yönetimlerde söz sahibi yapılması’ ifadesiyle suçlama yöneltti. İstanbul 16 milyonluk bir metropol; doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine farklı kimliklerin yaşadığı bir kent. Buna rağmen arkadaşlarımız, sadece Kürt oldukları için tutuklandı. Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer, yalnızca Kürt kimliğine sahip bir akademisyen olduğu için 330 gündür cezaevinde. Şişli Belediye Başkanımız Resul Emrah Şahan da aynı gerekçeyle içeride.
Türkiye’de barış, kardeşlik ve demokrasi konuşulurken bu uygulamaların sona ermesi gerekir. Belediye meclis üyelerimizin bugün serbest bırakılması, kayyım uygulamalarının ise tüm illerde son bulması gerekiyor.”
“Asıl suçlama: CHP listelerinden Kürt kimliğiyle seçilmek”
DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Rüştü Tiryaki de iktidarın muhalifleri yargı süreçleriyle sindirmeye çalıştığını söyledi:
“Bugün tutuklu arkadaşlarımıza yöneltilen esas suçlama, CHP listelerinden Kürt kimliğiyle seçilmiş olmalarıdır. Bu, muhalefet düşmanlığını aşan açık bir Kürt düşmanlığıdır, Kürt’ün oyunu ve iradesini yok saymaktır.
AKP, MHP ile ittifak yapabiliyor, BBP ve DSP genel başkanlarını kendi listelerinden milletvekili seçtirebiliyor, HÜDA PAR’la ortak aday çıkarabiliyor. Bütün bunlar yasal kabul ediliyor. Ancak bir Kürt, CHP listesinden belediye meclisi üyesi seçildiğinde bu suç sayılıyor. Bu eşitsizlik değil, doğrudan halka karşı düşmanlıktır.
Umuyoruz ki iddianamede yazılanlar sadece savcının kendi görüşüdür ve yargı sistemini bağlamıyordur. Aksi halde ne demokrasiden, ne barıştan, ne de Kürt sorununun çözümünden söz edilebilir.”
Tiryaki: “Bu karar siyasidir, barışa inancı zedeliyor”
Mehmet Rüştü Tiryaki, duruşma sonrası yaptığı açıklamada kararı siyasi iktidarın yönlendirmesiyle alınmış bir karar olarak değerlendirdi.
Tiryaki şunları söyledi:
“Herkes biliyor ki bu karar siyasidir. Kararın arkasında siyasi iktidar vardır. Bir yandan çözüm diyerek komisyon kurup diğer yandan Kürtleri zindanlara atamazsınız. Bu şekilde barışı toplumsallaştıramaz, sokaktaki insanları barışa ikna edemezsiniz. Tutuklu arkadaşlarımızın ailelerinin evlerine gittiğimizde, bu koşullarda kimse barışa inanmayacaktır. Eğer gerçekten barışı toplumsallaştırmak istiyorsanız, arkadaşlarımızı derhal serbest bırakın. Tutukluluk hâllerinin devamı sadece barışa inanmayanlara umut verecektir. Bu kararı kınıyoruz ve hukuksuz buluyoruz.”
Tiryaki’nin konuşmasının ardından Adliye önünde “Siyasi tutsaklar onurumuzdur” sloganı atıldı.
Bilgi Notu: Soruşturma sonucunda 11 Şubat 2025’te düzenlenen operasyonlarda 10 kişi gözaltına alınmış, 13 Şubat’ta ise tutuklanmıştı. Sanıklar hakkında hazırlanan iddianamede 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Tutuklananlar arasında Kartal Belediye Başkan Yardımcısı Cemalettin Yüksel ve Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Livan Gür’ün yanı sıra, Fatih, Üsküdar, Sancaktepe, Tuzla, Adalar, Şişli ve Beyoğlu belediye meclislerinden çeşitli üyeler de bulunuyor.

"Kent Uzlaşısı" davasında tahliye taleplerinin reddi protesto edildi
"Kent uzlaşısı" nedir?
DEM Parti, 31 Mart 2024 yerel seçimlerine ‘kent uzlaşısı’ formülüyle girdi.
Kent uzlaşısı ilk olarak 4 Aralık 2023’te ilk kez dile getirildi.
DEM Parti, kent uzlaşısı ile Türkiye’nin her yerinde halkın üzerinde uzlaştığı isimleri aday olarak belirleyeceğini ifade etti.
DEM Parti, bu stratejiyle farklı illerde farklı siyasi partilerle işbirliği yapılabileceğini açıkladı.
İstanbul Esenyurt adayı Prof. Dr. Ahmet Özer, kent uzlaşısı kapsamında aday gösterildi ve başkan seçildi. Özer, göreve başladıktan yedi ay sonra 30 Ekim 2024’te tutuklandı.
HDK nedir, ne zaman kuruldu?
HDK, 15 Ekim 2011’de 800 delege ile yaptığı toplantının ardından kuruluşunu ilan etti.
Emek ve demokrasi güçlerinin, azınlıkların, inanç topluluklarının, sosyalist partilerin, kadınların, LGBTİ+’ların, çevre hareketlerinin ve Türkiye’deki tüm hak savunucularının içinde yer aldığı bir yapı olarak kuruldu.
Mahalle, belde, kent meclisleri yoluyla "siyaseti toplumsallaştırmayı" hedeflediğini belirten HDK, kuruluş amacını şöyle özetliyor: "Kongremiz, tüm demokratik muhalefet güçlerinin mücadele alanlarını, ortak mücadele alanı olarak görür ve buradan güç alır. Kongremiz, tüm ezilenlerin ve sömürülenlerin; işçilerin, emekçilerin, göçmenlerin, kadınların, köylülerin, gençlerin, emeklilerin, engellilerin, LGBT bireylerin, dışlanan ve yok sayılan bütün halkların, tüm inanç topluluklarının, yaşam alanları tahrip edilenlerin buluştuğu ortak bir mücadele zeminidir."
(EMK)






