Bu pazar yapılacak İstanbul Kent Mitingi, tam da kentte yapılan büyük projelerle ilgili usulsüzlük iddialarının yer aldığı yolsuzluk operasyonunun ertesine geldi.
İnşaat firmaları, TOKİ, belediye, koruma kurulları ekseninde yürütüldüğü iddia edillen rüşvet karşılığındaki usulsüzlüklerle ilgili iddialar aslında uzun süredir kent mücadelesi ekseninde dile getirilen ve hukuka da yansıyan suçlamalar.
Kent Mitingi'nin düzenleyecilerinden Kent Hareketleri adına aynı zamanda BM-Habitat AGFE yerel uzmanı Cihan Uzunçarşılı Baysal ile operasyonun kent boyutunu ve bu mitingin önemini konuştuk.
Mücadele operasyonla görünür oldu
Miting tam da operasyonun üstüne denk geldi.
Mitingin operasyonun ertesine gelmesi büyük bir tesadüf. Ortaya saçılan pisliklere şaşırdınız mı dersen, hayır hiç şaşırmadık çünkü tüm bu talan ve yağmayı mahallelerini ve yaşam alanlarını savunanlar, birebir yaşamaktayız üstelik baskı, tehdit ve şiddeti de.
Belge ve delillerin elde tutulup, mahallelerin, dönüşüm mağdurlarının başlarına gelen mağduriyet ve ihlallere rağmen saklanıp bir rövanş zamanında piyasaya sürülmesi ahlaki değil elbette. Ancak, kimler tarafından ve hangi amaçla olursa olsun bu pisliklerin bugün faş edilmesi önemli. Yaşamı ve yaşam alanlarını savunanların nelere karşı mücadele ettikleri böylece geriye yok sayılamaz bir şekilde görünür oldu.
Kentsel ve kırsal talana karşı senelerdir yürütülen mücadele zaten çok meşru bir mücadeleydi, tekrara gerek yok ama mahallelerin, ormanların ayakkabı kutularıyla şirketlere pazarlandığı ahlaksız bir düzenin ortalığa saçılması, hiç kuşkusuz şimdiye dek gidişatı okuyamayanların da vicdanlarını sarstı. Kent mücadelesi bugün artık bir ahlak ve vicdan mücadelesidir ve her kesimi ilgilendiriyor.
İsimler değil, rant ekonomi
Mitingdeki taleplerinizle operasyondaki iddialar örtüşüyor mu?
Operasyon adli bir süreçle devam edecek, bazıları aklanacak, bazıları ceza alacak. Bizim mücadelemiz ise kişilerle ya da iktidarla değil, sistemle, bu ahlaksız rant ekonomisiyle. Kentin her milimetrekaresini rant alanı olarak görüp pazarlamaya kalkan bir iktidarın bizleri mahkum ettiği nokta, işte hep birlikte içine sürüklendiğimiz bu bataklık. Ayrıca, ne yazık ki, bir kısım mahallelerin de kendi yaşam alanlarından nemalanma sevdasıyla bu ahlaksız rant ekonomisine teslim olduklarını da görüyorduk.
Eğer zamanında bu gidişata dur diyemezsek, İstanbul ranta teslim edile-edile tüketilecek, İstanbul diye bir kent de kalmayacak. Taleplerimiz sadece faillerin cezalandırılmaları değil, aynı şeylerin yaşanmaması için demokratik, şeffaf ve katılımcı kent politikaları. Mademki kenti/kentleri biz yaratırız, öyleyse kentsel mekânın üretimi, yeniden üretimi, tasarlanması üzerinde de bizler hak sahibiyiz, sermaye ya da yandaş mimar, plancı ve ahlaksız yöneticiler değil.
Mahkemeden ret geldi ama...
Sizin firma ve belediye hakkındaki suç duyularınız ne kadar dikkate alınıyor?
Hukuku araçsallaştırılıp sermayenin yağmasına amade hale getiren yasalar, kamu yararını sermaye yararı olarak kabullenen kamu yöneticileri nedeniyle ne yazık ki hukuki mücadelemiz bazı kazanımlar dışında fazla başarılı değildi.
Sulukule gibi kazanılan mücadelelerde de sanki mahkeme kararı yokmuşçasına akıl almaz bir meydan okumayla kuralar çekiliyor, görevi gereği yasal işlemlerin yerine getirilmesini sağlaması gereken Vali de alay eder gibi Fatih Belediye Başkanı Demir ile kolkola kuraya icabet edip, ihlaller projesini utanmadan sıkılmadan övebiliyordu.
Mahallelerin açtığı binlerce dava var; meslek odalarının da kent suçlarına karşı açtığı bir o kadar. 3. Köprü, Emek, Maslak 1453, Zorlu AVM ve daha birçok var ama sonuç? Ne yazık ki sonuç yok. Kent Hareketleri olarak biz de, Sulukule kuralarının hemen ardından Fatih Belediye Başkanı ve ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunmuştuk. Tokludede’de de birçok yolsuzluk ayyuka çıkmıştı, sit alanında izinsiz kazıdan, müteahhite verilen ayrıcalıklı imar haklarına kadar. Hepsini toparlayıp dosya ile suç duyurusu yaptık. Kaderin garip cilvesi, 13 Aralık’da bize red geldi, her şey usulune ve hukuka uygun diye ve işte üç gün sonra Mustafa Demir gözaltına alındı.
Yasalar değişecek mi?
Bundan sonrası için kent politikalarında bir değişim olacak mı?
Yerel seçimlerde mutlaka gündemin ilk maddesi olacak ama umutsuzum. Çünkü dönüşüm/yenileme/ afet yasaları aslında bu talan ve yağma düzeninin meşruiyetini sağlayan hukuki altyapılar. Bunlar değişecek mi?
2002’den bu yana ardı ardına çıkartılan yasalarla hegemonik bir güç olarak yeniden yapılandırılan TOKİ’de değişiklikler olacak mı? TOKİ denetimi imkânsız şeffaflıktan nasiplenmemiş bir kurum. Sayıştay denetimi dışındaki üç kurumdan biri, ihale yasası dışında, yerel yönetimler üzerinde büyük yetki gücü var. Bu kadar hegemonik gücü olan denetlenemeyen bir kurumun çürümemesi olanaksız. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı TOKİ vasıtasıyla tüm kentsel araziler üzerinde, sadece elçilik ve konsolosluklar hariç, tek yetkili. Böyle bir yapı ile demokrasi nasıl bağdaşır? Bunların sorgulanması gerek.
Yeni yerel yönetimler de gelse, merkezi idare, yereli denetleyebildiği bu güçten ve daha da önemlisi kentsel rantın dağıtım mekanizması olan bu hegemonik güçten kendi rızasıyla feragat edebilecek mi? Zurnanın zırt dediği yer bu. (NV)
* İstanbul Kent Mitingi, 22 Aralık pazar günü saat 12:00'de Kadıköy'de yapılacak.