* Harita: Hikmet Adal
80’li yaşlarında, okuma yazma da bilmeyen bir annenin, Hakkari’den Silivri’ye gidip hapisteki çocuğunu görmesi için parasının veya zamanının olması da yetmiyor. Önce uçağa binmek için Diyarbakır’a gitmesi gerek. İstanbul’da havalimanından dışarı çıkıp bir araç bulmak bile sorunken, sadece şehir içine değil, ta Silivri’ye gidecek bir otobüs bulması gerekiyor. Silivri otobüsünden indikten sonra da devasa kampusta yolunu bulması…
Özellikle son iki yıldır mahpusların ve dolayısıyla yakınlarının gündemine giren sevkleri, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Yönetim Kurulu’ndan Berivan Korkut ile konuştuk.
Korkut hem sevklere dair “imkansız gibi görünen” örneklerden bahsetti hem de hak örgütleriyle mahpusların bu sevklere neden karşı çıktığını anlattı.
Bu konuyla ilgili sık sık başvuru aldıklarını ifade eden Korkut, sevklerin neden hak ihlaline yol açtığını şöyle özetledi:
Aynı aile üyeleri, farklı hapishanelerde
“Aynı aileden hapiste olanlar var, örneğin bir aile üyesi Edirne’ye, diğeri Van’a gönderiliyor. Tek mahpusun görüşüne gitmek bile maddi açıdan, zaman açısından zorken, dışarıdaki aile üyeleri, hangisinin görüşüne, nasıl gitsin? Birinden birinin görüşüne gitmeleri imkansızlaşıyor.
“Gökhan Saygı, Kalkandere L Tipi Cezaevinde bulunuyor. Babası, dedesi, amcası ise Van Cezaevinde. Ailesi Hakkari’de yaşıyor.
“Örneğin Nusret Yıldız adlı mahpus, ağabeyinin kaldığı kentteki hapishaneye sevk edilmek için dilekçe verdi. Ondan sevk için üç seçenek, yani üç ayrı hapishane sunması istendi. Yıldız, ağabeyinin kaldığından başka bir hapishaneye gönderilip sevk hakkı da kaybolur diye endişeli.”
Bu örneklerden biri de Batmanlı Acar ailesi: 60 yaşındaki Halime Acar Elazığ T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu. Kızı Zozan Bayburt’ta tutuklu. Oğlu Baki Erzincan’da, diğer oğlu Hasan Tekirdağ’da tutuklu. Gelini Halime de Ankara’da cezaevinde 4,5 ay tutulduktan sonra tahliye edildi. Aile Batmanlı, yargılandıkları dava da Batman’da ama hiçbiri Batman’da değil.
“Çocuklarını, anne-babalarını göremiyorlar”
“Okula giden çocuğu olan mahpusların çocukları, eğitimlerine devam etmek zorunda olduklarından uzak kentlere gidemiyorlar. Çocuğun anne veya babasıyla bağı kopuyor.
“Yine hasta veya yaşlı anne babası olan mahpuslar var. Onlar da uzak kentlerdeki hapishanelere sevk edildiklerinde anne babalarıyla görüşemiyorlar. Özellikle 20 yılın üzerinde hapiste olan mahpusların anne babaları yaşlanmış oluyor. Onların da başka bir kente her hafta görüşe gitmeleri, sağlık sorunları nedeniyle mümkün olmuyor.”
“Hem görüş hem telefon yasaklanıyor”
“Özellikle adli mahpuslardan çocukları yurtlarda kalanlar var. Bu yurtlardan görüş için izin almak zaten zorken, çocukların başka bir kente annesini veya babasını ziyarete gitmesi çok zor.
“Ailesinin bulunduğu kente sevk edilmek isteyen mahpusların karşısına da aldıkları disiplin cezaları çıkarılıyor. Son yıllarda çok fazla disiplin cezası veriliyor ve zaten ailesi görüşe gelemeyen mahpus, iletişim cezası alınca ailesiyle telefonda da konuşamıyor, mektup alamıyor.”
“Vedalaşma hakkı tanınmıyor”
“Annesi veya babası veya yakın bir aile üyesi hasta olan mahpuslar da uzak bir kente sevk edilmişlerse, yakın bir hapishaneye sevk edilerek son kez görüşebilecekken bu vedalaşma hakkı tanınmıyor.
“Ölmeden önce son kez çocuğunu görmek isteyen anne, babalar da bu haktan mahkum kalmış oluyor.
“Örneğin Koçer Özdal hayati tehlikesi olduğu halde oğluyla vedalaşamamıştı. Hasta mahpus Özdal, Ankara Numune Hastanesinde, Ağustos ayında hayatını kaybetmişti.
“Hamza Bulut da Kocaeli 2 Nolu F Tipi Cezaevinde, babası Batman’da ve ağır hasta, görüşemiyorlar.
“Maddi açıdan da büyük külfet”
“Hapishanelerin çoğu şehir dışına taşındı. Bazı anne babalar okuma yazma bilmiyor. Bu şekilde uçak, dolmuş, otobüs gibi aktarmaları yapmaları gerekiyor. Yaşını almış bir kişinin tek başına böyle bir seyahat organizasyonu yapması ya da her hafta bu seyahati gerçekleştirmesi mümkün değil.
“Tabii bu yolculukların getirdiği maddi külfet de her ailenin kaldırabileceği bir yük değil.”
“Mahpus için de külfeti var”
“Bu sevklerin mahpus için de külfeti var. Bulundukları hapishanede semaver, televizyon, buzdolabı gibi eşyaları parasını ödeyerek kantinden satın alıyorlar. Ancak başka hapishaneye sevk edildiklerinde bu eşyaları götüremiyorlar, yeni hapishanede yeniden ücretini ödeyip eşya almak zorunda kalıyorlar. Parası olmayan da alamıyor.
“Bazen de eşyalarının gittikleri hapishaneye gönderilmesi için taşıma ücreti isteniyor. Sevk sırasında kitap taslakları, mektuplar, defterler ise kayboluyor.
Her sevk, “çıplak arama” demek
“Sevkin ardından gidilen hapishanede çıplak arama dayatmasıyla karşı karşıya kalıyorlar. Siyasi mahpuslar buna direndiklerinde ise fiziksel şiddete maruz kalıyor.
“Bir yılda 3-4 ayrı hapishaneye sevk edilenler var…” (AS)