İzmir K2 Güncel Sanat Merkezi, 06-22 Mart 2019 tarihleri arasında sekiz fotoğrafçının yer aldığı “Yokuş Yukarı Agora” isimli belgesel fotoğraf sergisine ev sahipliği yapacak. Serginin, koordinatörlüğünü Mahzen Photos fotoğraf kolektifi ve No:238 kurucularından Sinan Kılıç gerçekleştirdi. Sergi, 6 Mart Çarşamba akşamı saat 19.00’da açıldı.
“Yokuş Yukarı Agora” tarihin farklı dönemlerinde çok çeşitli kültürlere ev sahipliği yapan Agora semtinin günümüz İzmir’iyle olan bağını ve kent belleğindeki temsilini fotoğraf diliyle anlatmayı amaçlıyor. İzmir kent merkezinde bulunan farklı etnik kimliklerinin yaşadığı Agora içinde yüzlerce hikaye barındırıyor.
Agora, İzmir'in Basmane semtinde kentin merkezi olan Alsancak ve Konak'a yakın mesafede. Mekan olarak her ne kadar merkezde bulunsa bile kendine has özellikleriyle farklı bir portre çiziyor. Son dönemlerde özellikle kentlerinden göç etmek zorunda bırakılanların yerleştiği, farklı etnik kimliklerden insanların yaşamlarını sürdürdüğü bir mahalle. Her köşesinde Ortadoğu'dan, Afrika'dan göç etmiş insanlara rastlamak mümkün.
Agora hikayelerini No 238 çatısı altında fotoğrafçıların gözünden izliyoruz. Kolektif bir proje olan sergide yer alan fotoğrafçılar: Behiye Hacıbekiroğlu, Elif Şener, Ersin Kil, Eylem Yalçın, Gül Nurhan Doğan, Nurhayat Ünverdi, Özgür Şenergin, Serçin Altınöz Bağcı.
No 238’i ne zaman kuruldu? Kimlere ulaşıyor ve neler yapıyorsunuz?
Sinan Kılıç: No 238, İzmir’de yer alan bağımsız, kâr amacı gütmeyen fotoğraf sanatı odaklı küçük bir mekan ve aynı zamanda görsel kültür üzerine düşünme, üretme, tartışma alanı. No238’de sergiler, gösterimler, paneller, atölye çalışmaları ve konuşmalar düzenleniyor. Yeni bir yer olduğumuz için saydıklarımın tamamı henüz hayata geçmese de bunun için çaba harcıyoruz. No238 düzenlediği etkinliklerle, fotoğraf alanında faaliyet gösteren sanatçılara/izleyici kitlesine fikir, deneyim ve üretim ortamı yaratma çabasını diri tutmaya çalışarak, kentin sanat üretimine katkı koymaya çalışıyor. Eylül ayında açılışını yaptık, No 238 aynı zamanda Mahzen Photos fotoğraf kolektifi kurucularından olarak ben ve Serkan Çolak tarafından kuruldu.
No 238 hangi sergilere yer verdi?
Sinan Kılıç: No 238, benim "Untitled'' , Serkan Çolak'ın ''Noir'' adlı sergileriyle açılışını yaptı. Her iki sergide yer alan fotoğraflar, dayanışma ve destek amaçlı olarak bedelini alıcısının belirleyeceği şekilde satışa sunuldu. Ardından Ekim ayı içinde Semih Tokkuzun’un “ Toz” adlı kişisel sergisi açıldı. Aralık ayı içinde Mine Aladağ’ın “Deneyimler” adlı kişisel sergisi, yine Aralık ayı içinde Serçin Bağcı’nın “Zihnime Bakarken” adlı kişisel sergisi açıldı. Şubat ayı içinde Serkan Çolak’ın ilk kitabı “ On The Road” kitap lansmanı ve kitapta yer almayan edit sürecindeki fotoğraflardan oluşan tek günlük sergisi gerçekleşti. Şubat ayının sonuna doğru eğitmenliğini ve koordinatörlüğünü yaptığım “ Mahal” adlı sokak fotoğrafı çalışmasının karma sergisi gerçekleşti. Aynı zamanda fotozin tarzında bir kitapçığını çıkardık. “Mahal” sergisinde; Aytekin Gürcan, Diyar Saraçoğlu, Esra Eren, Özden Demir, Rıfat İçöz, Sema Öğünlü, Serkan Gümüş, Şenol Sert adlı fotoğrafçılar yer aldı.
Alanları birbirinden farklı birçok fotoğrafçının birlikte açtığı ortak sergi “Yokuş Yukarı Agora” da yer alan fotoğrafçıları kısaca tanıyabilir miyiz? Yer aldığınız ilk sergi mi?
Elif Şener: Anadolu Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü mezunuyum. Yüksek Lisans eğitimime Dokuz Eylül Üniversitesi Fotoğraf Bölümü'nde devam etmekteyim. İzmir'e eylül ayında taşındım, Agora'yla tanışmam bu atölye sayesinde oldu. Hem bu yerlerde ilk defa bulunmak hem de yer aldığım ilk sergi olması benim için ayrıca heyecan vericiydi.
Özgür Şenergin: Daha önce de Mahzen Photos Kolektifi ile "Basmane'de Yeni Yaşam", ardından Sinan Kılıç koordinatörlüğünde Nazım Hikmet Kültürevi’nde gerçekleşen "Memleketimden İnsan Manzaraları" isimli iki belgesel fotoğraf projesinde çalışmıştım. Bu, son çalıştığım ve yine beni hem fotoğrafçı olarak hem de içsel anlamda çok geliştirdiğini düşündüğüm bir proje oldu.
Eylem Yalçın: Tekil fotoğraflar kendimce çekiyordum tabi. Yer aldığım ilk sergi ve fotoğraf adına yaptığım ilk çalışma benim adıma.
Sergide Agora semtinin belgesel fotoğrafları yer alıyor. Agora’nın hangi yönü sizleri buraya çekti? Ortak bir karar mıydı? Çekime ne zaman başladınız?
Sinan Kılıç: Agora Mahallesi bildiğim tanıdığım bir bölge. Daha önceki yıllarda mahallede yaşayan çocuklarla fotoğraf atölyesi çalışmaları yapmıştım. Aynı zamanda diğer arkadaşlarımızın da tanımak istediği bir mahalleydi. Atölye süreci içinde kent meseleleri üzerine fikirler yürütürken Agora çalışması şekillenmeye başladı. Ekim ayında başlayan Agora hikayesi 6 Mart tarihi ile bütünlüklü bir sergiye dönüştü.
Çekim süresince karşılaştığınız ve etkisinde kaldığınız durumlar oldu mu?
Elif Şener: İzmir'e yeni gelmiş biri olarak ilk zamanlarda yalnız çekim yapmaya gittiğimde biraz tedirginliğim vardı ancak kendimi çok kısa bir süre içinde oraya ait hissettim. İzmir' in en çok göç alan yerlerindendir Agora Bölgesi ve herkese kucak açtığı gibi bana da kollarını açtı. Sonrasında mahalleye en sık gidip gelenlerden biri oldum ve her gidişimde farklı insanlarla, farklı hikayelerle karşılaştım.
Özgür Şenergin: Çalışma sırasında pek çok semt sakiniyle tanıştık. Özellikle Iraklı bir ailenin tanık olduğumuz hikayesi, yaşadıkları belirsizlik ve endişeleri, dünyada yaşanan politik her değişimin hayatları nasıl derinden etkilediğine tanık olmak elbette bir insan olarak sizi içine alıyor.
Behiye Hacıbekiroğlu: Penceresinden iletişim kurduğum bir aileye evlerine girip fotoğraf çekme isteğimi belirttiğimde o gün izin vermemişti. Daha sonra ki hafta tekrar o sokağı fotoğraflarken, pencereden bana seslendi ve istersem evlerine girip fotoğraf çekebileceğimi söyledi. Sebebini de şöyle açıkladı: Akşam oğlu eve geldiğinde ona anlatmış, oğlu da anne neden geri çevirdin keşke eve alıp fotoğraf çekmesine izin verseydin demiş, çünkü oğlu da yeni açılan bir fotoğraf kursuna gidiyormuş. O gün evinde beni ağırlarken çok daha güvenli ve benimle iletişim kurduğu için mutlu olduğunu hissetmiştim.
Eylem Kaptan: Kendi adıma en çok Mehdi ve ailesinin hikayesinden etkilendim. Gerçekten topraklarından uzakta, bilmedikleri bir dilde başka ülkede mülteci olmanın zorluğunu hissettim her ziyaretimde. Ve gidemediğimde onları ihmal etmiş gibi hissediyordum. Fotoğraflarla hikayelerini anlatmaya çalışmanın ötesinde bir bağ kurdum. Dönmek zorunda kaldılar ve özlüyorum her birini.
Agora’da göç kavramını nasıl yorumladınız? Sergide fotoğrafları yer alan ailelerle tanışıp hayat hikayelerini dinlemeniz çekimlerinizi yönlendirdi mi?
Özgür Şenergin: İnsanların sizinle hikayelerini paylaşmalarının kendisi zaten çok kıymetli ve özel bir durum. Elbette sizin hem kendinize, hem hayata, hem de çalıştığınız konuyla kurduğunuz bağa çok etkisi var. Bu projede göç kavramı ve Agora'ya getirdiği yeni bilgiler ve duyguları; daha çok dış mekanlar, sokaklar, oraya özgü olduğunu hissettiğim detaylar ve çağrışımları üzerinden ifade etmek istedim. Bence Agora; atmosferi, dokuları, duvarları, renkleri ve detayların harekete geçirdiği çağrışımlarla, belleğini ve geçirdiği değişimi çarpıcı şekillerde hissettiriyor.
Sergide dikkat çeken ayrıntılardan biri fotoğrafların altında hangi fotoğrafçı tarafından çekildiğinin yazılmamış olmasıydı. Nedenini öğrenebilir miyiz?
Sinan Kılıç: Sergide bizler için bir fotoğrafı kimin çektiğinden öte bütün olarak anlatmak istediğimiz hikayelerle izleyicinin baş başa kalmasını sağlamaktı. Sergi içinde sekiz farklı mahalle hikayesi var. Bir hikayenin üretiminde bile birçok fotoğrafçının fotoğrafları var. Bu anlamda herkes bir bütünün çeşitli parçalarını oluşturarak süreç ilerledi. Ortaya çıkan hikayeler ve fotoğraflar artık herkese aitti.
Sergi yalnız İzmir’de mi yer bulacak diğer illerde de sergilemeyi düşünüyor musunuz?
Sinan Kılıç: Uygun koşullar oluşursa evet. (HY/HK)
Adres: K2 Güncel Sanat Merkezi - Akdeniz Mah. Cumhuriyet Bulvarı, Büyük Kardiçalı Han No:54, Konak