Yeni genel başkan Demir, hükümetin Irak politikasına nasıl baktıklarını, Kıbrıs sorununda çözümü nerede gördüklerini, Olağanüstü Hal Bölgesi'nin (OHAL) tekrar uygulamaya konulmasını nasıl karşıladıklarını, Türkiye'nin Kuzey Irak'a asker göndermesine verdikleri tepkiyi, HADEP'in bundan sonraki politikasındaki temel argümanların neler olacağını Bianet'e anlattı:
Muhalefette bir parti olarak Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin şu an Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Irak'a olası saldırısına yönelik politikasını nasıl görüyorsunuz, Sizce hükümet ABD'ye destek vermekte mecbur mu kaldı?
AKP hükümetinin olası Irak savaşı konusundaki tutumunu benimsemiyoruz. Ne olursa olsun görünen o ki AKP, adım adım önceden verdiği bir kararın altyapısını hazırlıyor. Onu kamuoyuna benimsetebilmenin çabasını gösteriyor. Biz bölgemizde bir savaş istemiyoruz. Saddam'ı da desteklemiyoruz ama bu ABD'nin gidip orayı fiilen işgal etmesine mazeret gösterilemez.
Karşı çıkmaya devam edeceğiz ama daha da önemlisi Türkiye'nin maddi hesaplarla ilgili değerlendirmenin sonucu olarak dahil olmasını çok daha vahim görüyor, asla da kabul etmiyoruz. "Farklı bir parti de olsaydı değişen bir şey olmayacaktı" yorumları bizim bağımsız bir ülke olduğumuz gerçekliğinin inkarı anlamına gelir. Bush'un Dışişleri Bakanı Yakış ile konuşmasını okuduk, bunlar utanç verici, kabul edilemez şeyler.
Şu an Türk askerinin Kuzey Irak'a sevkıyatı söz konusu. Irak'taki asker sayısının 50 bini geçeceği söyleniyor. Kuzey Iraklı güçlerden Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) bu durumu çatışma nedeni olarak gördü ve Türkiye'yi bu konuda uyardı. Siz, Türk askerinin Kuzey Irak'a sevkıyatına nasıl yaklaşıyorsunuz? Bunun yol açacağı sonuçlar neler olabilir?
Hükümetin bu konudaki kararı da çok vahim. Türkiye uzunca bir dönem büyük bir çatışma dönemi geçirdi. Birkaç yıldır bölgede bir huzur dönemi başladı, biz bunun kalıcı hale gelmesinin çabasını veriyoruz. Türkiye'nin savaşa değil barışa huzuru var. Operasyon, eskinin yeniden tezahürüne yol açabilir, Türkiye'nin iç huzurunu da doğrudan etkileyecektir, bunu asla kabul etmiyor, doğru bulmuyoruz. Türkiye bundan dolayı yeni sıkıntılara maruz kalır. Böyle bir şeye teşebbüs edilmemeli.
Savaş olasılığı ile bağlantılı olarak geçen günlerde OHAL'in tekrar altı ilde başlatılması gündeme getirildi. Bunun gerekçesi olarak da savaş olarak gösterildi...
Güneydoğuda yirmi yılı aşkın bir süre olağanüstü hal ve sıkıyönetimler uygulandı. Fakat bu yirmi yılı aşkın zamanda uygulanmasına rağmen bu durumun ne olağanüstü hali uygulayanlara ne de üzerinde uygulananlara bir faydası olmadı. OHAL'in hala atlatılamayan travmaları yaşanıyor. OHAL'in hiçbir gerekçeyle uygulanmaması partimizin isteğidir. Türkiye savaşa da katılmamalı, olağanüstü hali de geri getirmemeli.
Türkiye'nin önemli gündem konularından biri de aylardır Kıbrıs sorunu ve çözümüne yönelik arayışlar. Sol partiler de genellikle Kıbrıs politikaları olmadığı yönünde eleştirilir. Annan Planı Türkiye'de bir kutuplaşmaya yol açtı hem Türkiye'de hem de Kuzey Kıbrıs'ta. Siz, çözümü nerede görüyorsunuz?
Kıbrıs'ta çözüm artık mutlaka sağlanmalı. Kıbrıs'taki bütün insanların ortak talebinin bu olduğu çok açık. Annan Planı'nın Kıbrıs sorununun çözümü için bir fırsat olarak görüyoruz. Annan Planı olduğu gibi kabul edilir veya edilmez ama görüşmelerle ilgili önemli bir zemin sağlıyor. Çözümün de bu yönde olmasını destekliyoruz.
HADEP'in kongreye gitmesi politikalarında, çalışmalarında bir farklılaşmaya yol açacak mı, kongreye gitme ihtiyacını neden hissettiniz, bundan sonraki politikalarınız özellikle hangi konularda yoğunlaşacak?
Seçim nedeniyle partinin yetki organlarında önemli boşalmalar olmuştu. Başkanlık makamında, partinin merkez organlarında boşalmalar oluşmuştu. Dolayısıyla Olağanüstü kongre zorunluluktan doğan bir kongreydi. Bunu yerine getirdik. Ama seçim sonrasında da bir iç muhasebat geçirdik. Kendimizi enine boyuna değerlendirdik. Seçimlerden aldığımız sonuç üzerinden tartışmalar yürüttük ve kendimizi daha da yetkinleştirmenin bir fırsatını da bulduk.
Bundan sonraki süreçte de Türkiye'nin demokratikleşmesi doğrultusundaki çalışmalarımızı daha yoğun bir şekilde sürdürecektir. Kürt sorununun çözümüne yönelik çabalarını sürdürmeye devam edecektir. Türkiye'nin bütün taraflarına, bütün sorunların daha iyi çözümüne dönük politikalarını anlaşır hale getirmek için bir çaba içerisine gireceğiz.
Sonuç olarak demokrasi, toplumsal barış, doğrultusundaki çabalarımızı daha aktif bir şekilde hayata geçirme çabası içerisinde olacağız. Türkiye'nin AB ile olan ilişkilenme sürecini ilerletebilmesi, verilen taahhütlerin yerine getirilebilmesi. Türkiye'nin katılımına dönük mesafe alınmasına yönelik çalışmalarımızı ağırlıklı olarak sürdüreceğiz. Tüm demokrasi güçlerinin birliğini devam ettirmeye yönelik çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
HADEP'in Sol blok içindeki konumu ne olacak ve sol parti ve oluşumları ile ilişkileri nasıl şekillenecek?
DEHAP da politikasına aynen devam edecektir. Sol blok içindeki birlikteliğimiz yeni katılımları da teşvik ederek devam edecektir. Seçimlerle kurulan ittifakın daha da güçlendirilmesi yönündeki arzumuz diğer örgütlerin de arzusu, çalışmalar sürecek.
Seçim sonrasında partiniz içinde barajı aşamama nedeniyle önemli tartışmalar yaşandı, sonuç olarak vardığınız yargı ne oldu, HADEP'in barajı aşamamasının temel nedeni ne?
Herkesin de bildiği gibi partimize yönelik yoğun bir anti propaganda sürdürüldü başından beri. Bu seçimde dozu daha da artırıldı. Seçimde istediğimiz bir sonucu alamamamızın nedene önemli ölçüde budur. Seçimlere kısa süre kala önceki seçimlerde yapıldığı gibi bunda da kapatma davası girişiminde bulundu. Bu işin bir tarafı, işin bizden kaynaklı tarafı da vardı. Kendimizi kamuoyuna yeterince anlatamamamın, düşüncelerimizi benimsetememenin yetersizliğini de yaşadık.
Özellikle hangi konularda kendinizi anlatamadığınızı düşünüyorsunuz?
Üzerimizde hep bir imaj yaratılmak istendi. "Kürt partisidir" diye. Sürekli bu yönde propaganda yapıldı. Dolayısıyla Türkiye'nin bütün yörelerini etkileyen bu propagandanın etkisinden kurtarmayı yeterince sağlayamadık. Kendimizi anlatamadık. Daha başka birçok nedeni var. ama bu biraz da konjonktürle de ilgilidir. Yılların anlı şanlı partilerinin birden baraj altı olmaları düşünülürse, seçimi bir analize tutsanız aldığımız sonucun başarısız bir sonuç olduğunu söyleyebilmek de mümkün değil. Tabii ki daha fazlasını alabilirdik.
15 Mart'ta KADEK lideri Öcalan lehine slogan atanlar ile polis arasında gerginlikler yaşanmıştı, bazı sol gruplar da dahil olmak üzere bir çok çevreden buna yönelik eleştiriler yapıldı. "Savaş karşıtı gösteri ile bağdaşmayan, proveke edilmiş olaylar" olarak görüldü. HADEP'in bu konudaki tepkisi?
Barışı, demokrasiyi savunan bir partinin şiddeti hiçbir şekilde tasvip etmesi mümkün değildir. Demokratik bir gösterinin, bu gösteri içindeki olumsuz bir gelişmeyle gölgelenmesi bizim hiç kabul edemeyeceğimiz bir durum. Oradaki münferit olaylar merkeze alınarak savaş karşıtı gösterinin içeriği çarpıtıldı. Bu olayları kabul etmemiz mümkün değil, reddediyoruz.(HA)