Türkiye Hip Hop aleminin Ankaralı nevi şahsına münhasır sesi Aga B, Basemode Records/Sony Music etiketiyle yayınladığı ikinci albümü Muaf ile dikkatleri bir kez daha üzerine çekti.
İlk albümüne göre bu kez daha karanlık sularda yüzen Aga B'ye iki şarkısında Ezhel ve Kamufle eşlik ediyor. Aga B, "Muaf'taki şarkıların çoğunu ilk albümün tersine kendimi iyi hissetmediğim, hem kendimle hem de çevremle sorunlarımın olduğu ve bunlardan kurtulmaya çalıştığım bir dönemde yazdım" diyor.
2016'da yayınladığın ilk albümün Al'bum!'a göre yeni albümün Muaf'ta sanki biraz daha karanlık bir hava hakim. Yine aynı şekilde ilk albümde epeyce duyduğumuz akustik enstrümanlar yerine Muaf'ta elektronik altyapıların daha baskın olduğunu görüyoruz. Bu değişim nasıl gerçekleşti?
İlk albümüm DJ Suppa prodüktörlüğünde Voodoo Records stüdyosunda kaydedildi.
Stüdyoya gelen giden yetenekli enstrümanistler ile ortak kararlar aldığımız bir albümdü. Enstrümanlar çeşitli sample'lar kaydediyor, Suppa onları işliyor ve ben de bir yandan söz yazıyordum.
Muaf'taki temel fark bu kez albümün prodüktörlüğünü Bugy'nin üstlenmesi oldu.
Dokuz şarkının yedisinde Bugy ile ikisinde yine DJ Suppa ile çalıştım. Bu albümde sahneye daha iyi uyarlanabilecek, daha güçlü elektronik altyapılar istiyordum.
İlk albümüm bu anlamda beni rap sahnesinde biraz zorluyordu.
Müzikte duyulan onca enstrümanın hiç biri ortada yokken şarkı söylemenin biraz sönük kaldığını ve sahne performansımın teatral bir şeye dönüşmeye başladığını düşünüyordum.
Bu sefer daha fazla Hip Hop karakterinde, daha sert basların olduğu alt yapılara ihtiyaç duydum sanırım. Hesaplı kitaplı, "bu sefer sert olsun" ya da "karanlık olsun" diye bir düşüncem yoktu.
Muaf'taki şarkıların çoğunu ilk albümün tersine kendimi iyi hissetmediğim, hem kendimle hem de çevremle sorunlarımın olduğu ve bunlardan kurtulmaya çalıştığım bir dönemde yazdım. Albümü tamamladığımda da bir yükü boşaltmış oldum. Artık kendim de dahil olmak üzere birçok insanı affetmiş ve rahatlamış durumdayım.
Bugy ile nasıl bir araya geldiniz?
Oldum olası değişik prodüktörlerle çalışmayı severim. Bugy'nin işlerini zaten çok beğeniyordum. Ezhel'in albümü de Bugy'nin şovunun güzel bir başlangıcıydı. Acaba benimle nasıl olur diye düşünürken, aramızda bir arkadaşlık kuruldu ve çalışmaya başladık.
Muaf albümünün kayıtları ne kadar sürdü?
Pek çok farklı sebeple albümün kaydedilmesi ve yayınlanması bir buçuk yıla yayıldı. Bir buçuk yıldır bu albüm üstüne çalışıyorum gibi bir durum yok ama... Dört ay önce yazdığım şarkı da var, bir yıl önce yazdığım şarkı da var albümde.
"Korkacağım kişi benim kadar akıllı olmalı"
Türkiye'deki politik durumlar, Ezhel ve Khontkar gibi isimlerin başından geçen olaylar söz yazarken seni korkutuyor mu?
Bizler zeki insanlarız ve öteden beri sokakta olduğumuz için birçok karakteri düşüncelerine veya hareketlerine hak vermesek bile içselleştirip anlayabiliyoruz. Ben onlardan korkmuyorum. Beni anlıyorlarsa zaten benim gibilerdir diye düşünüyorum. Bir yandan da artık kendimi tehlikeye atacak kadar sert ya da sivri sözler yazmıyorum. Bu düşüncelerimi sakladığım anlamına gelmiyor.
Temelde hala aynı şeyleri anlatıyorum. Ama bunu Türkçe'nin olanaklarından ve cümle yapılarından yararlanarak, sözlerle biraz daha oynayarak yapıyorum. Korkacağım kişinin benim kadar akıllı olması lazım.
"Dur bakalım sen burada bunu mu dedin" demeye başlarlarsa demek ki zekileşmeye başlıyorlar derim. O zaman gerçekten karşılaşabiliriz.
Bu durumda da durduğumuz yer zaten nettir. Bizim arkasında durduğumuz şey ne uyuşturucu ne de şiddet.
Hayatı, dünyayı ve sokağı anlatıyoruz. Yargılanmamız, hedef gösterilmemiz ve bu yükün altına girmemiz komik şeyler. Çevremizdeki insanlar zaman zaman bizim için endişelenip, "Ne yapıyorsunuz? Gerek var mı bunları söylemenize? Böyle yapmanıza?" diyorlar.
Bence evet gerek var. Yıllardır kendimizi adadığımız düşünce bu zaten. Bu ahenkli dille sıkıntımızı ve gördüklerimizi anlatmak... Şimdi benim korkmam on dokuz yılımı silip atmam demek. Ben bu işi tam olarak para kazanayım ya da memur olmayım diye yapmıyorum.
Kendimi her anlamda var edebilmek için rap yapıyorum. Evet, bazı korkularım var ama bunlar siyasi karakterlerle, sistemle ya da politikayla ilgili korkular değil. Beni asıl korkutan bizi bir şekilde dinleyen küçüklere ya da yetişkin dinleyicilerimizin çocuklarına kazara yanlış anlayabilecekleri bir şey söyleme ihtimalim.
Rapin böylesine kitleselleştiği bir ortamda esas dikkatli olmam gereken konunun bu olduğunu düşünüyorum.
"Benim derdim ahenk..."
Vokal tarzının ve ses tonunun sakinliği kadar kullandığın kelimelerle de kendine has bir hava yaratıyorsun. Kullandığın pek çok kelimeyi insanlar belki de ilk kez senin şarkılarında duyuyorlar. Osmanlıca, Farsça ya da eski Türkçe olan bu sözcüklere düşkünlüğün nereden geliyor?
Uzunca bir süredir iyi söz yazmaya odaklandım. İyiden kastım işin şov kısmı değil. Yazdığım sözler bir şeye yaramalı. Avazım birilerini etkilemeli ve onlara bir düşünce aktarmalı. Buradan yola çıkarak anlatım yöntemleri üzerine çalışıyorum. Aklıma takılan veya bir şekilde duyduğum bir kelimenin anlamını araştırıyorum.
Bu sırada hem o kelimenin yeni anlamlarını ve kullanış biçimlerini öğreniyorum hem de pek çok yeni kelimeyle tanışıyorum. Daha sonra bu kelimeler günlük konuşma dilimde ve şarkılarımda kendine yer buluyor.
Yakın zamanda başka bir röportajda da verdiğim bir örneği burada tekrarlayabilirim. Önsezi veya altıncı his yerine "hissi kablel vuku" demek bana daha ahenkli geliyor.
Müziğime ve söyleyiş şeklime de uyduğunu düşünüyorum. Bu konuda kimi zaman dille ilgili hassasiyet gösterenler, "ne gerek var?" diyenler falan oluyor. Dilimize İngilizce'den ve Fransızca'dan bu kadar çok kelime girmişken benim bir zamanlar bu topraklarda konuşulan dile ait kelimeleri kullanıyor olmamın neden sorun olabildiğini anlamıyorum. Benim derdim ahenk...
"Benmişim gibi konuşalım, sen kendi payını çıkart"
Şarkılarını dinlerken bazen aynı şarkının içinde farklı karakterlerin ağzından konuştuğunu ya da farklı karakterlerin arasındaki bir diyaloğu aktardığını düşünüyorum...
Evet, bunu sıklıkla yapıyorum. Bazen de kendi üzerimden birilerine söylüyorum. İnsana direk söyleyince bozuluyor ya hani...
Tamam diyorum konu benmişim gibi konuşalım, sen kendi payını çıkart. Şarkılarımda genellikle kurgum tek bir olay üzerine ya da tek bir kişi üzerine değil. Karakterleri ve davranış biçimlerini bir hikayeye oturtup, kimi zaman bir anıya dönerek, onları karşı karşıya getirip konuşturarak bir şeyler anlatmayı deniyorum.
Bu sırada hem kendimi eleştiriyorum hem de "sen de bunu yapmıştın, şu anıdan hatırlarsın" diyorum. İnsanlara bir şeyler çağrıştırarak, kendi hikayelerini ve derslerini çıkarmaya davet ediyorum.
Albümle aynı anda Algımız Pis adlı şarkının video klibi de yayınlandı. Klibin gördüğü ilgiden memnun musun? Başka hangi hangi şarkılar için klip gelecek?
Algımız Pis gayet iyi gidiyor bence. İzlenme sayısı çok çok hızlı yükselmiyor ama hiç de az değil. Kulaktan kulağa, organik bir yolla ilerliyor. Benim için tatmin edici bir oranda.
Aslında gerçekten tüm şarkılar için klip yapmak istiyorum. Çevremde bu konuda hevesli ve yetenekli insanlar da var sağ olsunlar. İkinci klibin Bir Var Bir Yok adlı şarkıya geleceği kesin gibi. Ardından Kamufle ile düetimiz Sırıtacaklar Sırıt için, sonra bir solo şarkı için daha ve ondan sonra Ezhel ile düetimiz "3500" için bir klip yapmak istiyorum.
"Tek bir kategoride sınırlanmamayı diliyorum"
İlk albümünden sonra elektro gitarlı, baslı ve davullu Aga Bando ile pek çok sahne aldınız. Bu albümle birlikte yeniden Aga Bando da canlanacak mı?
Aga Bando benim için muhteşem bir deneyimdi.
Şarkılarımı Nu Metal olarak sınıflandırabileceğim bir tarzda canlı canlı dinleyiciyle buluşturmak büyük bir zevkti. Aynı zamanda bu sürecin vokalimi de epey geliştirdiğini ve sesimi daha iyi tanımamı sağladığını düşünüyorum.
Ancak şu aşamada yakın bir zamanda Aga Bando eski yoğunluğu ve sıklığıyla tekrar gündeme gelmeyecek gibi görünüyor. Belki birkaç özel konser olabilir. İçinde üflemeli çalgıların ve klavyenin bulunduğu farklı canlı performanslar için tasarılarım var.
Zaman içinde şarkılarımı farklı biçimlerde sahnede dinleyiciye sunmak istiyorum. Bunu yapmayı çok seviyorum. Dinlediğim müzik de böyle çeşitli. Sevdiğim şarkıların farklı yorumlarını mutlaka dinlerim. Benim şarkılarımı arayan biri de farklı versiyonlara ulaşabilsin istiyorum. Tek bir kategoride sınırlanmamayı diliyorum.
Yaptığın müziği nelerin beslediğini düşünüyorsun?
Çıldırmış bir gözlemciyim. Gözüm bir yerde, kulağım başka bir yerde yakalıyorum çoğu zaman kendimi. Her şeyi duymak ve görmek istiyorum. Duyup gördüğüm şeyler de yaptığım işi çok etkiliyor.
Bunun dışında çevremdeki yetenekli ve alanlarında çığır açmış kimi müzisyenlerle olan etkileşimimin müziğimi farklı kıldığını düşünüyorum.
Yaşadığım şehir ve buradaki ilişkiler de önemli bir etken. Aslında bu durum Ankara'yı ve burada üretilen işleri farklı kılıyor, sadece beni değil. Kendimi sadece rap dinleyicisine karşı sorumlu hissetmiyorum.
Ankaralı bir müzisyen olarak uzun yıllar her türlü alternatif müziğe ve kültüre ev sahipliği yapmış bu şehirde, türünden bağımsız olarak iyi ve kötü müziği birbirinden ayırabilen insanlara karşı bir sorumluluk hissediyorum. Burada sadece rapçilerle takılan kapalı bir grup değiliz. Gencinden yaşlısına farklı beğenileri olan bu geniş yeraltı kültürü Ankara'dan çıkan rapi bile farklı ve özgün kılıyor bence. (EÖ/PT)