Osman Tuğsal, müziğe çocuk yaşta hediye bir gitar ile başlamış olsa da işin eğitim tarafını sıkı tutmayı ihmal etmemiş. Londra Westminster Üniversitesi’nde Music: Performance, Production and Enterprises bölümünde lisans eğitimi almış, sonrasında da aynı üniversitede Audio Production üzerine master yapmış. 2018 yılında ilk EP’si “Sonunda Buldum”u yayınlayan ve o zamandan beri kendi hikâyelerini kendi sound’uyla anlatan Tuğsal, BBI Music etiketiyle çıkan son şarkısı “Halk Arasında”yla karşımızda.
Bir iç dünya muhasebesi olan şarkıyı ve Osman Tuğsal’ın müzik kariyerini mercek altına aldık.
Sağlam bir müzik eğitimine sahipsin. Eğitimden önce nasıl başladı müziğe merakın? Kimleri dinliyordun, neler çalıyordun?
Müzik yapmak isteyişimle ilgili hatırlayabildiğim en erken anım şudur: 8 yaş civarında, bir aile seyahatinde camdan dışarı bakarak bir sahne üzerinde binlerce insana şarkı söylediğimi hayal etmiştim. Zaman içerisinde, keman ve klavye dersleri alarak ufak ufak müziğe giriş yaptım.
Fakat müzisyen olmaya karar verişim komik bir şekilde müziğe olan aşkımdan değildi. Benim çocukluğumda “Drake & Josh” isimli dizi çok popülerdi. O dizideki Drake karakteri gitar çalan, şarkı söyleyen bir “bad boy/rockstar” personasındaydı. Sanırım gitar çalarsam ben de rockstar gibi takılabilirim diye düşündüm ve babamdan bana bir gitar almasını istedim.
İlk gitarımla birlikte çağın getirisi olarak rock müziğe merak saldım. Led Zeppelin, Guns’n Roses, Joan Jett gibi rock efsaneleri ve tabii ki Mor ve Ötesi, Duman, Şebnem Ferah gibi yerli efsanelerimizin müziğinin etkisi altında bir çocukluk geçirdim.
Şarkılarını yayınlamaya nasıl karar verdin?
Gitarı elime aldığım dönemden beri, daha bunun hayata karşı nasıl bir tepki olduğunu anlamadan önce bile şarkı yazıyordum ben. Kendimi hatırladığım en küçük yaşlarda bile kafamın çok dolu olduğunu hatırlıyorum. İç huzuru bulmak için yazdığım şarkıları dinleyip anlayan insanlar olması, bu dünyada benimle aynı derdi paylaşan ve güç alabileceğim bir sürü insanın varlığına işaretti. O yüzden şarkılarımı yayınlamak hayatımda aldığım en kolay içgüdüsel karardı.
İlk EP’in “Sonunda Buldum”dan son teklin “Halk Arasında”ya kadar şarkılarında gündelik hayattan hikâyeler anlatıyorsun. Ve bundaki duygu aktarımında yoğun bir sadelik var. Dinleyiciyle arandaki bağ buradan geliyor olabilir mi? Zira bir seçenek elbette ama şu anda çok “büyük”, “derin” şarkı sözleri dinliyoruz, sonuna kadar zorlanmış sound’lar duyuyoruz. Sende böyle bir durum yok. İçinden ne geliyorsa onu “anlatıyorsun” gibi hissettim dinlerken. Sen neler söylemek istersin?
Böylesine detaylı incelenmiş bir bakış açısı için teşekkür ederim öncelikle. İşin gerçeği şu ki, dünyada yaşayan 8 milyar civarı insanın her birinin anlatacak özgün bir şeyleri var. Benim yaptığım da kendi hikâyelerimi, hislerimi anlatmak.
Yazdığım en iyi şarkıları, “şarkı yazma derdim” yokken yazdım. Sound’lar beni ne iyi hissettiriyorsa o oldu hep. Kendime has bir yazma tekniği kullandığım için, sevdiğim birçok tarz sound’la harmanlamaktan çekinmiyorum ve genel tabloda kendi sound’umu oluşturmuş oluyorum.
Hepimiz insanız. Hepimizin derdi birbirininkine benziyor bunu zaten biliyoruz. Bence büyülü olan şey, hikâyelerdeki detayların da birbirine benzediğini keşfetmek. İşte bunu keşfettiğim günden beri ağzıma geleni şarkı yapmaktan çekinmiyorum. Herkese göre değil biliyorum ama herkese göre olsa zaten bir anlamı olmazdı diye düşünüyorum.
Bir yere sabit kalmayı da sevmiyorsun sanırım. Bir tarafta “Limon Ağacı”, diğer tarafta “Kıbrıs’a Kış Geliyor”, misal. Oyun alanını geniş tuttuğunu düşünüyorum. Katılır mısın buna?
Bu benim de sık sık yaşadığım iç çekişmelerinden biri aslında. Müziği ticari anlamda yaparken, sizden bir tarzın temsilcisi olmanız bekleniyor. Ben depresif şarkıların adamı ya da mutlu şarkıların pop kralı gibi bir tanıma oturmayı reddettim aslında. “Limon Ağacı” da benim gerçek bir hikâyem, “Kıbrıs’a Kış Geliyor” da benim gerçek bir hikayem.
Seçtiğim sound’ları ise o ruh halinin fon müziği gibi hayal ediyorum. Anlayacağınız, evet, oyun alanımı geniş tutmak bana huzurlu hissettiriyor. Ve zaten bir süre sonra, kendiliğinden geniş bir oyun alanının temsilcisi olarak bir yere konumlandırılınca ticari kaygılar da kendi kendini yok ediyor.
Yeni şarkın “Halk Arasında” yayınlandı. Altyapısının, prodüksiyonunun, kısaca baştan sona üzerine en fazla düştüğün şarkın olabilir mi? Biraz da makas değişikliği yapmışsın sanki. Nedir hikâyesi?
“Halk Arasında” hayatımın kendimi bulduğum ve kendimce kötü diyebileceğim bir döneminde yazdığım bir şarkıdır. O dönem zaman zaman fazlasıyla duru ve sakin bir dönemken, zaman zaman da bitmek tükenmek bilmez bir kaosun içinde bulunduğum bir dönemdi. Öyle ki o kaosun içinde kendimi tanıyamadığım krizler geçirirdim. İşte bu yüzdendir, şarkı fazlasıyla sakin bir piyano ile başlayıp kalabalık ve çok sesli bir nakarata sürükleniyor.
Şarkıda kaybetmiş ve yeni doğmakta olan bir karakteri anlatıyorsun. Güneş bile kararmış. Gökyüzü değerini kaybetmiş. Karşısında yalancı biri var. Karakterin mustarip olduğu mevzu sadece gönül meselesi değil sanırım. Yakın bir arkadaşına, çok sevdiği ama kovulduğu işi için bile bu şarkıyı söyleyebilir bence. Daha büyük bir resimden bahsediyorsun sanırım. Yanlış mı anlamışım?
Doğru anlamışsın fazlasıyla. Günümüzün önemli meselelerindendir aslında, zorbalık görmek, size zarar veren şeye tutunmak, kendi benliğinizi hiçe saymak. Sanırım hepimiz, hayatımızda kırılgan olduğumuz zamanlarda, kötü ve cahilin özgüvenini, gücün ve bilgeliğin verdiği huzurla karıştırıyoruz.
Ne yazık ki dünyada bilinçli ya da bilinçsiz kötülük var. Duygularınızı, ruh halinizi hedef alan kötülük bence kötülüklerin en sinsisidir. Bunun nereden geldiğinin hiç önemi yok. Kişisel mesafeni saymayan arkadaş, emeğine saygı göstermeyen iş arkadaşı, aşkını kişisel eksikliklerini bastırmaya harcayan sevgili. Bence “Halk Arasında” dertsiz bir yürüyüşe çıkabiliyor olmak, özgürlüğün en sade halidir.
Son olarak hazır yakalamışken eğitim meselesiyle kapatmak istiyorum. Özellikle pandemi döneminde evde kayıt yapma furyası başladığından beri bir “single” tufanına tutulduk. Çeşitlilik iyi bir şey elbette ama sence eğitimin bu işteki önemi, dijital dünyanın kolaylıklarına rağmen devam ediyor mu?
Fazlasıyla müzik eğitimi altyapısından gelen biri olarak, bir şeyi öğrenmek isteyen birinin önünde bir engel olduğunu düşünmüyorum. Belki bana kızarlar ama, bir bilgisayar ve internet ile ciddi bir zaman harcadıktan sonra, enstrümanınızda usta olabileceğimiz ya da oturduğumuz yerden bir single yapabileceğimiz gerçeği bence çağımızın en güzel hediyesi.
Fakat şunun da altını çizmek istiyorum: Diğer bütün meslekler gibi müzikte de işin sokağını öğrenmek için o bilgisayarın başından kalkmak gerekiyor. Çünkü dünyadaki hiçbir dijital, başarısızlığın ve hayal kırıklığının size hissettirdiklerini hissettiremiyor. Ve bu dünyadaki bütün büyük başarılar onlarca başarısızlığın tecrübesinden geliyor.
(BS/AS)