HUBYAR Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dün akşam ahaber’de canlı yayında “Aleviler bir araya gelmiyor. Farklı şeyler söylüyorlar. Alevilerin büyük çoğunluğu cemevini ibadethane olarak görmüyor” demesine tepki gösterdi.
bianet’e konuşan Kenanoğlu, diğer inançlar gibi Alevilikte de tekillik olmadığını, inançsal farklılıklar olduğunu ama bu farklılıkların inancın özü ile ilgili olmadığını, Alevi inanç yapılanmasında cemevlerinin ibadethane olup olmadığının tartışma konusu dahi olmadığını söyledi.
“İnancın özüyle ilgili tartışmıyoruz”
“Aleviler bir araya gelmiyor, bu nedenle de taleplerini karşılayamıyoruz söylemi ‘Ben oynamıyorum’ söylemi gibidir; çocukça tabiriyle ‘mızıkçılık’ yapmaktır.
“İnançsal toplulukların farklı versiyonları var. Diğer inançların nasıl tekilliği yoksa Aleviliğin de tekilliği yok. İnançsal farklılıklarımız şüphesiz var. Ama bu farklılıklar inancın özüyle ilgili değil. Yani Alevi kurumları arasında Alevi inanç yapılanmasında cemevlerinin ibadethane olup olmadığı tartışma konusu değil.
“Bu tamamen eksik, yanlış ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik bir bilgi. Alevilerin taleplerine göz yummanın bir gerekçesi olarak sunuluyor.
“Başbakan AKP’nin Alevi çalıştayı raporlarını okusun”
“Diğer taraftan hükümet tarafından 2009'da biten Alevi çalıştayları yapıldı. Bu çalıştaylarda Aleviliğin tüm farklı kesimlerini temsilen 35 Alevi temsilcisi vardı. Tüm bu farklılıklara rağmen Alevi çalıştayında bir araya gelen Alevi temsilcileri ortak talepler dile getirdiler. Bu ortak taleplerin en başında cemevlerinin ibadethane olduğunun kabulü vardı. Bu konuda hiçbir Alevi kurumu ve temsilcisi çekince koymadı.
“Bizim orada Alevi asimilasyonuna son verilmesi, Alevi köylerine cami yapılmasına son verilmesi, din derslerinin zorunlu olmaktan çıkartılması gibi başka ortak taleplerimiz de vardı.
“Bunların tutanakları yayınlandı. Tutanakları Başbakan demek ki okumamış. Kendi hükümetinin yaptırmış olduğu çalıştayların tutanaklarını okusun lütfen.
“Bu gerçek ortadayken Başbakan kamuoyunu yanıltıyor ve ‘ortak talepleri yok’ diyor. Demokratikleşme paketlerinin fos çıkması nedeniyle bir savunma mekanizması olarak ortaya atılıyor.
“AKP kendi Alevi kurumlarını oluşturuyor”
“2009'da Alevi çalıştayları sonlandırıldıktan sonra, AKP'ye yakın veya Gülen Cemaati aracılığıyla çeşitli tabeladan ibaret Alevi kurumları oluşturdular. Bunların dile getirdikleri hususlar Alevi toplumunu ve kamuoyunu bağlayan hususlar değildir. Kaldı ki bu tabela kurumlarının ne dediğini bilmiyoruz. Herhangi bir açıklamaları da olmuyor. Dolayısıyla hiçbir Alevi kurum ve kuruluşu tarafından muhatap kabul edilmeyen ve toplumda karşılığı olmayan kurumlar.
“AKP iktidarı her tarafta kurumları ele geçirmeye çalışıyor. Ele geçiremezse de alternatifini yaratmaya çalışıyor. Aynı yöntemi şimdi de Aleviler için yapıyor. Alevi kurumlarıyla istediği şekilde yol yürüyemedi, Alevi kurumları AKP'nin asimilasyoncu taleplerini, dayatmalarını kabul etmedi; kendi taleplerinde ısrarcı oldu. Bu nedenle son iki üç yıldır özellikle tabeladan ibaret Alevi kurumları oluşturulmaya çalışıldı.
“Parayı verip düdüğü çalmakla demokratikleşme olmaz”
“Dedelere maaş verileceği ve cemevlerinin özel statüye kavuşacağı iddiaları uzun zamandır tartışılıyor ama Alevi kamuoyunun geniş kesiminin böyle bir talebi olmadı.
“Demokratikleşme adı altında, Alevilere hak hukuk vereceğiz adı altında Aleviliği kontrol altında tutma, kendi güdümüne çekme, adeta parayı veren düdüğü çalar mantığıyla hamlede bulunmak demokratikleşme değil.
“Dolayısıyla Aleviliği resmi bir inanç yapısı haline dönüştürmek yerine toplumdaki demokratik talepleri kabul etmek ve devletin dinden elini çekmesini sağlamak gerek. Devlet hem Alevilikten hem Sünnilikten hem de diğer inançlardan elini çekmelidir. Din vicdani bir meseledir ve sivil hayatın yaşamıdır, kültürüdür. Dolayısıyla dinden ve dini organizasyonlardan, din işlerinden elini çekmesi gerekir.
“Devlet kendi asli görevini yapsın ve din hizmetlerini din eğitimini dinsel organizasyonları inananlar kendileri yerine getirsin. Devletin tüm inançlara ve inançsızlara eşit uzaklıkta durması gerekir. Eşit yakınlıkta değil, eşit uzaklıkta durmalı ve din meselesini inanç inançsızlık meselesi kişilere bırakılmalı.
“Devletin tanımlaması değil, toplumun beyanı esastır”
Hayati Yazıcı ‘Cemevi ibadethanedir veya ibadethane değildir demek devletin hakkı değil’ dedi. Evet, devlet bunları belirleyemez. Toplumlar kendisi bir araya gelir ve bizim ibadethanemiz şurasıdır diye beyanda bulunur.
“Devlet nezdinde kabul görmesi gereken bir durum söz konusu ise o beyanı kabul eder. Bizim itiraz ettiğimiz ana hususlardan bir tanesi şu: Bizim bunu yaşayabilmemiz için devletin kabulüne de ihtiyacımız olmaması gerekir. Devletin tanımlaması değil, toplumun beyanı esastır.” (EKN)