2006'da çalıştığı üniversitenin Kenan Evren'i konuk etmesi protesto ettiği için uyarı cezası alan Dilek Hattatoğlu, kararı AİHM'e taşıdı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti akademisyene 2 bin euro tazminat ödemeyi kabul etti.
Dilek Hattatoğlu Muğla Üniversitesi'nde yardımcı doçentti. 1 Mart 2006'da çalıştığı üniversitede Abbas Güçlü, Genç Bakış programını yaptı. Programın konuğu ise 1980 askeri darbesini yapan Kenan Evren'di.
Evren, 2006'daki programda 12 Eylül darbesiyle ilgili şu şekilde konuşmuştu:
"Bu bir asgari rejim. Demokrasi ortadan kalkmış, demokratik bir rejim olsaydı biz zaten müdahale etmezdik.
"Hiç vicdan azabı çekmedim. Hatta 30 küsür, 30-35 kadar kişi idam edilmiştir. O idam edilenlerin niçin idam edildikleri bir bilseniz, elim titremedi. Elimiz titremedi."
Kenan Evren'in 12 Eylül'ü öven konuşmalarının ardından, programın yapıldığı gecenin sabahında üniversitenin Sosyoloji Bölümü Öğretim üyesi Yrd. Doç Dr. Dilek Hattatoğlu darbeci generalin üniversiteye konuşmacı olarak gelmesini eleştirerek odasının kapısına bir yazı astı.
Yazıda "Çalıştığım üniversitenin darbeci bir generale kucak açmasından utanıyorum ve protesto ediyorum" ifadesi yer alıyordu.
Rektör "uyarı" cezası verdi"
Hattatoğlu'na bu yazıdan dolayı, önce dönemin Muğla Üniversitesi rektörü Şener Oktik tarafından "uyarı" cezası verildi. Daha sonra ise Hattatoğlu'nun yardımcı doçentlik kadrosu yenilenmeyerek, üniversitede öğretim görevlisi olarak görevlendirildi.
Oktit kararı "Kurumun itibarını sarsıcı ve özellikle öğrenciler açısından olumsuz ve zarar verici sonuçların doğmasına sebebiyet verdiğinden dolayı uyarma cezası ile cezalandırıldı" şeklinde savunmuştu.
Oktik, Hattatoğlu'nun yardımcı doçentlik kadrosunun alınmasını ise, 'yeterli sayıda bilimsel çalışma yapmadığı, çalışmalarının akademik ölçülere uymadığı, bölüm içindeki tutum ve davranışlarının olumsuz olduğu ve yardımcı doçentliğe atanma şartlarını taşımadığı' gerekçelerine dayandırdı.
Başvuruları reddedildi
Hattatoğlu hakkında verilen bu karar itiraz etse de Muğla Üniversitesi Disiplin Kurulu temyiz başvurusunu reddetti.
Bunun üzerine 6 Temmuz 2006'da Muğla İdare Mahkemesi'ne dava açan akademisyen ifade özgürlüğü hakkını kullandığını belirterek disiplin cezasının kaldırılmasını talep etti.
1 Mart 2007'de, Muğla İdare Mahkemesi, söz konusu metni kapıya koymanın ihtilaflı olmadığını öne sürerek davasını reddetti. Ayrıca mahkeme, Hattatoğlu'nun olumsuz tutum ve davranış gösterdiğini ileri sürdü.
İç hukuk yolları tükenince AİHM'e taşıdı
İlerleyen yıllarda üniversitenin verdiği kararın düzeltilmesi için yürüttüğü hukuk mücadelesinde Dilek Hattatoğlu, iç hukuk yollarını tüketti ve 2009 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuruda bulundu.
AİHM, Hattatoğlu'na verilen disiplin cezasının düşünce ve ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna karar getirerek davayı kabul etti.
AİHM'in davayı kabul edişinin üzerinden 10 yılı aşkın süre geçti ki Hattatoğlu'nun mücadelesi geçtiğimiz ay sonuçlandı.
"Dostane çözüm" yoluna gidildi
Yargılama sürecinin ardından "dostane çözüm" aşamasında, Dilek Hattatoğlu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin önerdiği tazminatı ödeyecek olmasıyla dosyanın kapanmasını kabul etti.
Dostane çözüm neticesinde hükümet, Dilek Hattatoğlu'na 2.000 (iki bin) Euro tutarında tazminat ödeyecek.
Dostane çözüm nedir?Dostane çözüm devlet ve başvurucu arasında bir anlaşma sürecini ifade ediyor. Dava edilen tarafın tazminat ödemesi karşılığında, dava eden bir karar çıkmamasını kabul etmiş oluyor. Böylelikle dava sonraki davalara emsal karar oluşturamıyor ama olayın insan hakkı ihlali olduğu ödenen tazminatla tescillenmiş oluyor. |
"Karar, uyarı cezasının temel bir insan hakkı ihlali olduğunun tescillenmesidir"
AİHM'in kararı sonrası görüşlerine başvurduğumuz Doç. Dr. Dilek Hattatoğlu düşüncelerini "Çok uzun sürdü ama AİHM'in davayı kabul etmesi, verilen uyarma cezasının temel bir insan hakkı ihlali olduğunun tescillenmesidir. Dostane çözümü kabul ettiğim için emsal karar olmayacak ama hükümetin tazminat ödemeye mahkum edilmiş olması, bu tescilin ilanıdır. Miktar sembolik de olsa, kararı önemsiyorum" sözleriyle ifade etti.
Hattatoğlu "Neden uyarma gibi en hafif türden bir disiplin cezası için yıllar boyu süren bu davayla uğraştınız?" sorusunu ise şu şekilde cevaplandırdı:
"Hakların ve tabii hak ihlallerinin hiyerarşisi olmadığını düşünüyorum. Canlı, haklarıyla canlıdır. Ve hakları bir bütündür. Nasıl ki elinizi kestiğinizde sadece eliniz değil, tüm varlığınız bundan etkileniyorsa, bu da öyle. Hem, "ufak" saldırılara ses çıkarmadığımızda "büyük" saldırılar karşısında daha güçsüzleşmiş oluyoruz.
"Hiç kimseye fikrini barışçıl bir şekilde söylediği için ceza verilemez"
"Yani tavrım şuydu: Hiç kimseye fikrini barışçıl bir şekilde söylediği için ceza verilemez. Barışçıl olmak kaydıyla, istediği şekilde, istediği mecrada ifade edebilir kişiler fikirlerini. Eğer cezalandırılırsa, bu, suçtur. Türkiye mahkemeleri bu suçu tanımıyorsa, AİHM'e sorarım.
"Hakkın da ihlalinin de büyüğü, küçüğü yok. Gerçekleşmişi ya da potansiyel olarak duranı var. Gerçekleşmiş olanına karşı direnmek, sonrakiler için de önemli. Herkesin de kendi başına gelen, maruz kaldığı her ihlal için AİHM'e gitmesi gerektiğini düşünüyorum.
"Bu sonraki ihlalleri azaltmaya yönelik mücadelenin bir ayağı. Ve çok masrafsız bir süreç. Hiçbir masrafı yok. Bunu özellikle belirteyim, Türkiye mahkemelerinde bir sürü harç ödüyorsunuz, beliniz bükülüyor. Ama AİHM'e başvurmakta hiçbir ödeme yapmıyorsunuz." (HA)