Ken Loach, son filmi İşte Özgür Dünya’da Essex’li genç bir kadının, Angie’nin hikayesini anlatıyor.
Loach, sinemasında esasen gündelik, sıradan hayattan aldığı unsurlarla toplumsal sorunlara en çok da sınıf meselesine eğilen sosyalist kimlikli bir yönetmen.
İşte Özgür Dünya
Loach’un son filminin kahramanı Angie 30 yaşında. 10 yıldır bir işten diğerine girip kısa dönemli sözleşmelerle çalışır. 10 yılın sonunda elinde hiçbir şey yoktur ve ailesi gibi yoksul olarak yaşlanmaktan korkuyordur. Üstelik Britanya’da yaygın olan "babasız çocuk sahibi kadınlar"dandır ve boğazına kadar borca batmıştır.
Angie karar verir, bu çemberi kırıp çıkmaya… Bunun en kolay yoluysa kendilerine "flexible/esnek işçi" diyen göçmen işçilere iş bulmak ve komisyonu cebe indirmektir.
Filmi izlerken Loach severleri ister istemez Loach’un filmlerinden biri olan Ekmek ve Gül’e dönerler. Çünkü Loach Ekmek ve Gül’de de ABD’deki göçmen işçileri konu eder.
Ekmek ve Gül
Meksika sınırından illegal olarak Los Angeles'a geçen Maya, ablası Rosa'nın evine yerleşir. Rosa ona, sendikasız ve güvencesiz işçi çalıştırılan bir şirkette temizlik işi bulur.
Hizmet işçileri sendikası, Sam Shapiro'yu "temizlik işçileri için adalet" kampanyasını örgütlemek üzere görevlendirir. Maya'yı tutkulu bir dinleyici olarak örgütlemeye çalışan Sam, ondan hoşlanmaya başlar. Hasta kocasını düşünmek zorunda olan Rosa, bu ilişkiye karşı çıkar. İşçiler halkın desteğini sağlamak üzere çaba harcarken, şirket yönetimi de işçileri bölmeye ve akıllarını çelmeye çalışır. Hikaye sendikal mücadelenin başarısıyla sonlanır.
2000 ABD'sinden 2007 Britanya'sına farklı göçmen hikayelerini Loach'un gözünden izlerken dikkatimizi çeken sömürülenlerin gözünden anlatmaya başladığı hikayenin bir mağduru nasıl da sömüren haline dönüştüren hikayeye geçişidir.
Sömürülenden sömürene Angie'nin hikayesi
Zira İşte Özgür Dünya'da aslında Angie erkek egemen kapitalizmde kandırılmış, emeği sömürülmüş, kapı önüne konulmuş bir kadındır.
İşte diğer erkeklerin cinsel tacizine de maruz kaldığından haberdar olduğumuz Angie "oyunu kuralına göre" oynamaz, istemediği "flört"e izin vermez.
Bu da Loach'un gözünden kuralına göre oynamadıkça işlerin yolunda gitmeyeceğinin işaretidir.
Ekmek ve Gül'de de Maya'nın ablası Rosa erkeklerin kuralına göre oynamanın, iş için seks işçiliği yapmanın travmasını yaşıyordur.
Angie kendi gibi 30'larında 'başarısız' olan başka bir kadın arkadaşıyla ortaklık kurarak göçmen işçilere iş bulma ajansı kurmaya karar verir.
Katı kurallarıyla bilinen Britanya'da altı ay boyunca yeni iş kurana vergi ödetilmezken aslında bilinmeyen ve aynı katılığı hissettiren başka bir gerçekle karşılaşır Angie: Kayıt dışılık, kuralsızlık... Hele de söz konusu göçmenler olunca...
Böylece kağıt üzerinde Britanya'da olmayan ancak siyasi ya da değil bu ülkeye irtica etmek zorunda kalan göçmenlere hiçbir hak talep edemeyecekleri işleri bulmaya başlar Angie ve ortağı. Sonunda denizdeki büyük balık yani Angie'nin ajansındaki işçilere iş veren şirket işçilerin parasını ödemeyince işçiler Angie'ye saldırırlar.
Göçmen Maya'nın örgütlendiğinde kazanacağı hakların yanında Britanyalı Angie'nin sınıf mücadelesine dahil olmak üzerine hiçbir şansı yoktur...
Angie sömüren olduğundaysa göçmen işçilerin aynı mücadele üzerine örgütlenme gücü yoktur. Çünkü onlar sistemle, yüzünü görmedikleri büyük balıkla aralarına küçük balığı, taşeron Angie'yi koymuşlardır.
Örgütlenip yapabildikleri tek şey taşerona saldırmak olmuştur -ki her gün geçici işlerde hayatları tehlikede olan, arkadaşlarının ölmesine ya da yaralanmasına seyirci olan işçiler için babasız çocuk büyüten yalnız kadın Angie kolay bir lokmadır.-
Bütün bunlar üzerine kafa yordukça fazla uzağa gitmeden Tuzla tersaneleri geliyor insanın aklına. Belki de köyleri boşaltılmış ya da istihdamsızlığın devlet politikası olarak kendini belli ettiği doğu coğrafyasından kalkıp gelen işlerin bekar odaları da tabii...
Sonuç itibariyle Ekmek ve Gül'den İşte Özgür Dünya'ya anladığımız emek mücadelesinde şartların gün be gün işçi lehine ağırlaştığıdır da bir anlamda.
İşte Özgür Dünya'nın İstanbul, Avrupa yakasında sadece –neredeyse yakanın en pahalı sineması olan- Kanyon Alışveriş merkezinde gösterilmesi de ayrıca insanın sinirini bozan bir durumdur.
Ancak söylemeden de geçemeyiz İşte Özgür Dünya, hepimizin sömüren-sömürülen arasındaki giderek insani olmayan ve inceleşen çizgiye dikkat çekmesi açısından başarılı bir filmdir. (EZÖ)