Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası (TUGFO) Şef Cem Mansur Tarafından 2007'de kuruldu. Yaşları 16 ile 23 arasında değişen gençlerden oluşan orkestra, her yaz Türkiye'de ve yurtdışında bir dizi konser veriyor.
Ben de bu konserlerden birinde, Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) tanıştım TUGFO'yla. Enerjileri tüm salonu dolduran müzisyenlerin teknik düzeyleri ise TUGFO'yu ilk kez dinleyen herkesi şaşırttı. Konser arasında konuşulan şey aşağı yukarı aynıydı, "Bu gençlerden bu derecede iyi bir müzik performansı beklemiyorduk."
Bu sene İstanbul'da AKM'de başlayan ekip, turnesini 6 Eylül'de Roma'da bitirdi.
22 yaşındaki trombonist Zeynep Iraz Kıbar, 20 yaşındaki perküsyonist Barış Er, 20 yaşındaki kemanist Aysima Azra Anik, 23 yaşındaki flütçü Ece Samanlıoğlu ve 20 yaşındaki kemanist Elif Duru Özçelik de orkestrada yer alan müzisyenlerden sadece beşi.
"Müzik, iletişimin bir yolu"
Zeynep Iraz, 10 yaşında keman dersleri alarak başlamış müziğe, aynı dönem konservatuvar sınavlarına hazırlanıp 2012'de Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Trombon anasanat dalına kabul edilmiş.
"Çevremdeki arkadaşlarımın katılımıyla tanıdığım TUGFO'nun seçmelerine ilk kez 2019 yılında katıldım ve seçmeleri kazanıp ilk turnemi gerçekleştirdim" diyor. Müziği bir iletişim yolu olarak görüyor.
Türkiye'de müzisyen olmakla ilgili ise şunları söylüyor Kıbar:
"Sanatla uğraşmak beraberinde getirdiği finansal zorluklara rağmen tatmin edici ve gurur verici bir uğraş. Türkiye'deki klasik müzik dinleyicisinin dünya ortalamasına kıyasla daha genç olması da çabalarımızın sonuçsuz olmadığının ve klasik müziğe duyulan ilginin bir kanıtı."
"Sahnede olumsuz düşünceler azalıyor"
Barış Er ise müziğe 8 yaşında Devlet Çok Sesli Çocuk Korosu'nda adım atmış. "Bunun öncesinde babam ve abim ile beraber şarkı söyleyip onlara eşlik ediyordum" diyor. Er, yaklaşık bir aylık bir çalışmanın ardından kayıt sürecine geçmiş ve böyle seçilmiş TUGFO'yla.
Peki, müzik onun için ne anlama geliyor?
"Duygularımı konuşmak dışında ifade edebileceğim, bir insanın yaşayabileceği tüm hisleri yaşayabilme ve anlatabilme şansına sahip olduğum bir anlamı var. Zaman zaman çok stresli, zor ve kaygılı olsa da sahneye çıkınca çoğu olumsuz his veya düşünce oldukça azalıyor. Kısacası çok özel, güzel ve farklı hissettiriyor" diye yanıtlıyor Er. Müzisyen olmasa yine bu alanla bağlantılı bir meslek seçmek istediğini aktarıyor.
"Belki sahne arkasında veya stüdyoda ses mühendisi olmak isteyebilirdim."
"Bazen haksızlığa uğramış gibi hissettiriyor"
Aysima Azra, annesinin yönlendirmesiyle 4 yaşında müzikle tanışmış. "İstediğim enstrüman hep kemandı ama yaşım çok küçük olduğu için piyanoya yönlendirildim. 8 yaşına kadar piyano çaldım" diye ekliyor.
TUGFO'yu ilk kez 13 yaşındayken duymuş.
"Aynı bölümde okuduğum büyüklerim TUGFO sınavına hazırlandıklarından ve ne kadar heyecanlı olduklarından bahsediyorlardı. Ben de hemen keman öğretmenimin yanına gittim ve TUGFO'nun ne olduğunu sordum. İlk duyduğum andan beri kendime koyduğum bir hedefti TUGFO."
Biyolojiye ve genetik bilimine de yoğun bir ilgisi olduğunu söyleyen Azra'nın müzikle ilgili düşünceleri şöyle:
"Ben içimizdeki ve etrafımızdaki her şeyin bir ritmi, bir sesi olduğuna inanıyorum. Bu yüzden müzik biz istesek de istemesek de her yerde bizimle birlikte. Kalp atışımızın bile bir ritmi var ve bizi hayatta tutan şey bu ritim. Kemanım elimde olduğu sürece yalnız değilim. Nefes almak gibi bir şey, müzik benim için hayatın ta kendisi aslında."
'Türkiye'de genç bir müzisyen olmak nasıl bir duygu' sorusunu ise "Gerçeklerden bahsetmek gerekirse..." diyerek başlıyor yanıtlamaya:
"Bazen yorgun, bazen haksızlığa uğramış gibi hissettiriyor. Yasaklar, müzisyen haklarının yeterince korunmaması gibi olaylar ile karşılaşabiliyoruz. Yaptığımız iş gördüğü değerin çok daha fazlasını hak ediyor ve bunun bilincinde olmak bazen ağır geliyor."
"Umutsuzluğa kapıldığımız çok fazla zaman oluyor ama..."
Müziğe 7 yaşında piyano çalarak başlayan Elif Duru ise 11 yaşında konservatuvar sınavına girmiş ve flüt çalmaya başlamış. TUGFO senelerdir takip ettiği ve çalmayı çok istediği bir orkestra olmuş hep.
"Müzik benim için hayattan zevk almak demek. Mutluluğumu, üzüntümü, yaşadığım bütün duyguları flüt çalarak ifade edebilmek benim için çok değerli. Genç müzisyenler olarak umutsuzluğa kapıldığımız çok fazla zaman oluyor ama bizim için TUGFO gibi yaratılan bu imkanları değerlendirip, başardığımızda yaptığımız işle çok gurur duyuyorum."
Hem Almanya'da hem Türkiye'de
Ece Samanlıoğlu 8 yaşında piyano çalarak başlamış müziğe. 11 yaşından beri de keman çalıyor. Ancak sanatla çok daha erken tanışıyor Samanlıoğlu.
"Müzisyen olmasaydım balerin olmak isterdim. Zaten 4 yaşımdan itibaren 8 yıl boyunca bale yaptım. Belki de klasik müziğin içime işlemesinin sebebi budur."
Türkiye'de genç bir müzisyen olmakla ilgili ise şunları söylüyor:
"Müzik benim için bir meditasyon, bambaşka bir dünya. Sahneye çıkıp sessizliği ilk notayla bozduğumuz andan, seyircinin coşkulu alkışına kadar geçen zaman benim için paha biçilemez.
"Ben Almanya'da okuyan biri olarak, genç bir müzisyen olmayı aslında iki ülkede de deneyimliyorum. Türkiye'de dinleyici kitlesinin zengin olmasını seviyorum. Hayatında ilk kez dinleyenden, evinde klasik müzik CD'leri olana kadar her türlü insana hitap ediyor oluşumuz ve yaş skalasının değişken olması hoşuma gidiyor. Almanya'da daha tek tip ve yaşlı bir seyirci topluluğu var. Konserlerden sonra Türkiye'de aldığımız geri bildirimler bana daha orijinal geliyor."
(ZA/AÖ)