Davalarımız ve sanıklarımız vardı. Sıkıyönetim mahkemelerinde davalarımız devam ederken, cezaevlerinde sanıklarımızla görüşmelerimiz sürüyordu. O yıllarda bildiğimiz hayat, sadece buydu belki de...
Metris'te Baştabya'daki spor salonu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesine çevrilmişti. Beş yargıç için hayli büyük ve yüksek bir kürsü kurulmuştu. Bir uçtan bir uca, yarım ayın yarısı büyüklüğündeydi.
Yargıçların kürsünden hayli uzakta, salonun ortasında, hapishane penceresi gibi, ince uzun çubuklardan yapılmış tahta korkuluklarla ayrılmış bölümdeki sıralarda sanıklar otururdu.
Sıkıyönetim Askeri Mahkemelerinde yargılanan tüm sanıkların onurlarını kırmak için düşünülmüş tek tip elbiseyi sanıklara zorla giydirirlerdi.
DİSK davası sanıkları işçi tulumu giymiş gibi, tek tip mavi elbiseleriyle, saatlerce, şikayet etmeden, sessiz, sakin ve vakur, otururlardı. Yargılandıkları DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) davasında, yargılayanları yargılar gibi...
Sanık avukatlarına ayrılan yerde sıranın başında Av. Mehmet Ali Aybar otururdu. Kemal Nebioğlu'nun yıllardır dostu, mücadele arkadaşı, DİSK davasında avukatı.
Uzaktan selamlaşırlardı. Sessiz, sakin ve mağrur ve bir o kadar da birbirlerine saygılı. İkisinin de gözleri maviydi. İkisinin de gülümsemeleri birbirine benzerdi. İkisi de inatçı ve mücadeleci.
Kemal Nebioğlu ile dostluğu cezaevi ziyaretleri ve DİSK davası derinleştirdi. Davanın sıkıntılarını, gülümsemesi ve sözleriyle paylaşır, güç verirdi. Umutlandırırdı. Hapishanede bile olsalar hayatın olabildiğince iyi yaşanmasına çaba gösterdi.
Mücadelesinde, insan sevgisi şaşırtırdı. Sonraki dostluk, yıllarla beraber sürdü gitti...Çok şükür beni hala Cumhuriyet gazetesinde çalışıyor biliyor. Yoksa üzülmesine, çok üzülürdüm. Cumhuriyet'te iken çok sık görüştük.
Güldük, hüzünlendik. Anıları tazeledik. Birbirimize sataştık. Laf attık. Şakalaştık. Koca adam Nebioğlu ile çocuk gibi itişmemize ve şakalaşmalarımıza şaşıran "ciddi" adamların şaşkınlıklarına birlikte şaşırırdık.
Ciddileştik. Tartıştık. Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm ve işçi sınıfının sendikal mücadelesindeki yerini unutmayacağım.
Söylediklerini düşündükçe hala gülümsüyorum. İnsana olan sevgisiyle sarsılıyorum. Gülümsemeleri, ciddiyetleri ve bakışları diğer insanlardan farklı iki insan tanıdım. Mehmet Ali Aybar ve Kemal Nebioğlu. Davalarında ve hayatlarında, ikisi de birbirleriyle iyi arkadaştılar.
Kaç kişi kaldı? Davalarında ve hayatlarında iyi arkadaş olan ve arkadaş kalan?
23 Aralık 1986... Metris Baştabya'da altı yıl süren DİSK davasında karar açıklanmıştı. Duruşmadan çıkıp, Cumhuriyet gazetesine geldik. Gazeteci Deniz Teztel, Şükran Ketenci (Soner) ve ben haber merkezindeydik.
Şef Reha Öz, davanın haberini "yazın" dedi. Teztel haberi yazdı, Şükran yardım etti. Hapis cezalarını hesapladık. Ortaya 24 Aralık 1986 tarihli DİSK ve bağlı Sendikalar davası haberi çıktı.
Bu haber, merak edenler için hala iyi bir kaynaktır. Duruşmada son sözler sorulmuş. DİSK Yürütme Kurulu üyesi Kemal Nebioğlu mahkumiyet cezası verilmesi halinde Türkiye'deki çağdaş sendikal mücadelenin yollarının tıkanacağını vurgulayarak; "Mahkumiyet kararı verilse bile DİSK ve bağlı sendikalar kapatılsa da gelecekte mutlaka benzer sendikalar kurulacaktır" demişti.
Yıllar sonra beraat eden DİSK Yürütme Kurulu üyeleri 10 yıl ağır hapse mahkum edilmişti. 24 Aralık 1986 günlü haberde ayraca "Yürütme Kurulu Üyeleri ne kadar Hapis yatacak?" başlıklı bir haber yapmıştık.
DİSK Yürütme Kurulu üyelerinin yalnızca DİSK davasından aldıkları cezalara göre yatmaları gereken "yaklaşık" süreleri şöyle hesaplamışız:
"Abdullah Baştürk: 12 Eylül 1980'de gözaltına alındı. 18 Eylül 1984 tarihinde tahliye edildi. Toplam 4 yıl 7 gün cezaevinde kaldı. 10 yıl mahkumiyetin karşılığı 4 yıl 5 gün yatması gerekiyor. Buna göre Baştürk'ün cezaevine girmemesi gerekiyor.
Fehmi Işıklar: 19 Ekim 1980'de gözetim altına alındı. 22 Ağustos 1984'te tahliye edildi. Toplam 3 yıl 10 ay 3 gün cezaevinde kaldı. 10 yıl mahkumiyetin karşılığı 4 yıl 5 gün yatması gerekiyor. Buna göre Işıklar'ın 2 ay 2 gün yatılmamış cezası kalıyor.
Ali Rıza Güven: 16 Eylül 1980'de gözetim altına alındı. 22 Ağustos 1984 tarihinde tahliye edildi. Toplam 3 yıl 11 ay 7 gün cezaevinde kaldı. 10 yıl mahkumiyetin 4 yıl 5 gün yatması gerekiyor. Buna göre Güven'in 28 günlük yatılmamış süresi kalıyor.
Celal Küçük: 12 Eylül 1980'de gözetim altına alındı. 22 Ağustos 1984 tarihinde tahliye edildi. Toplam 3 yıl 11 ay 11 gün cezaevinde kaldı. 8 yıl 10 ay 20 gün mahkumiyetin karşılığı yaklaşık 3 yıl 6 ay 16 gün yatması gerekiyor. Buna göre Küçük, 5 ay alacaklı oluyor.
Kemal Nebioğlu: 18 Eylül 1980'de gözetim altına alındı. 12 Ağustos 1984'te tahliye edildi. Toplam 3 yıl 11 ay 5 gün cezaevinde kaldı. 10 yıl mahkumiyetin karşılığı 4 yıl 5 gün yatması gerekiyor. Buna göre Nebioğlu'nun 1 ay daha yatması gerekiyor.
Mukbil Zırtıloğlu: 12 Eylül 1980'de gözetim altına alındı. 22 Ağustos 1984'te tahliye edildi. Toplam 3 yıl 11 ay 11 gün cezaevinde kaldı. 10 yılın karşılığı olarak 4 yıl 5 gün yatması gerekiyor. Buna göre Zırtıloğlu'nun 24 gün daha yatması gerekiyor.
Tuncer Kocamanoğlu: 25 Nisan 1981'de gözetim altına alındı. 22 Ağustos 1984'te tahliye edildi. Toplam 3 yıl 4 ay 27 gün cezaevinde kaldı. 10 yılın karşılığı 4 yıl 5 gün yatması gerekiyor. Buna göre Kocamanoğlu 7 ay 8 gün daha yatması gerekiyor.
Süleyman Çelebi: 16 Eylül 1980'de gözetim altına alındı. 9.5.1984 tarihinde tahliye edildi. Toplam 3 yıl 8 ay 23 gün cezaevinde kaldı. 8 yıl 10 ay 20 günün karşılığı 3 yıl 6 ay 16 gün yatması gerekiyor. Buna göre Çelebi 2 ay 27 gün fazla yatmış oluyor."
Hayatın ağırlığı hissediliyor. Yaşanmış yılların geçmişte bıraktığı izler ve anılar çoğaldıkça hayatın ağırlığını hissetmediğimiz yıllara dönebilmek çok zor.
Sözlerle, hapisliklerle, davalarla, duruşmalarla, acılarla, paylaştıklarımızla, cezaevleriyle, tahliyelerle, gözyaşlarıyla, umutlarla, sevinçlerle; insanca ve yaşanmış "çok şeylerle" çok güzel yaşamışız.
Nebioğlu'ndan bana kalan; masmavi bir gülümseme, ışıl ışıl gözler, iyi bir yürek ve insan...
Devrimci İş Sendikaları Konfederasyonu kurucusu ve DİSK Yürütme Kurulu Üyesi, Türkiye İşçi Partisi Kurucusu ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Kemal Nebioğlu ışık içinde yat. (Fİ/BA)