KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, 30 Mart yerel seçimleri ve sonrasında Başbakan Erdoğan'ın çözüm sürecine ilişkin 4 Nisan 2014 Cuma günü yaptığı açıklamayı değerlendirdi.
Erdoğan Bakü'ye hareketinden önce gündeme ilişkin yaptığı açıklama sırasında bir soru üzerine "Biz çözüm süreciyle ilgili Cumhuriyet tarihinde atılmamış adımları şu 12 senede attık. Bitti mi? Bitmez. Sürekli güncellenir bu. Bu tür adımlar atılır. Fakat İmralı’yla ilgili yasal biz zemine oturtulması bu çok ciddi bir yanlıştır. Bu sadece İmralı’yı değil tüm cezaevini ilgilendiren bir konudur. Kimin hangi haklara sahip olduğu, savcının bakanlığın yetkileri bellidir. Başka atacağımız herhangi bir adım yoktur" demişti.
KCK hareket ve halk olarak tercihlerinin her zaman demokratik çözüm ve müzakereden yana olduğunu hatırlattı, ancak AKP iktidarının bunun tam tersi bir yaklaşım içerisinde olduğunu belirtti. Yapılan açıklamada Kürt halkının demokratik özerkliği kendi mücadele ve iradesiyle inşa etmekten başka seçeneğinin kalmadığı vurgulandı.
KCK'nin açıklamasından satır başları şöyle:
* Türkiye'de demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümünden uzak, yapay ve sahte gündemler üzerinden çok tartışmalı ve çekişmeli bir seçim süreci yaşanmıştır.
"Halk muhalefeti BDP-HDP çizgisidir"
* Hiçbir düzen partisi Türkiye’nin demokratikleştirilmesi ve Kürt sorununun çözümü konusunda en ufak bir irade ve perspektif sahibi olmamıştır. CHP bu seçimlerde Fethullah Gülen'le yaptığı ittifak politikası, ulusalcı ve inkârcı zihniyeti nedeniyle basiretsizliğini bir kez daha ortaya koymuş, yenilmiş ve kaybetmiştir.
* Devletin tüm hile, entrika ve zorbalığına karşı BDP- HDP çizgisi bu seçimlerin galibi olmuştur. Oligarşik, faşist iktidara karşı gerçek demokrasi ve halk muhalefetinin BDP-HDP çizgisi olduğu ortaya çıkmıştır.
"AKP Önderliği muhatap olarak görmüyor"
* AKP ise devletin tüm imkanlarını kullanarak, seçimlerden belli bir sonuç almıştır. Kendi içinde birçok zafiyet ve siyasi tutarsızlık yaşayan AKP'nin başta Kürt sorununun çözümü olmak üzere, Reber Apo ile yasallığa dayanan müzakere konusunda nasıl bir tutum sergileyeceği Erdoğan’ın dünkü basın toplantısında açıkça görülmüştür.
* AKP'nin geleneğinde ve genlerinde demokrasi denilen bir şey yoktur. Her yönüyle üstenci, oligarşik, tekçi, faşizan bir karaktere sahiptir. Son derece ilkesiz ve pragmatiktir. Reber Apo'nun başlattığı demokratik çözüm sürecini kendisi başlatmış gibi sahiplenip, seçimlerde güçlü bir argüman olarak kullanmıştır.
* Erdoğan dünkü basın toplantısında bir gazetecinin sorması üzerine Reber Apo ile yasallığa dayanan müzakere konusunda yapacakları hiçbir şey olmadığını açıkça belirtmiş, Reber Apo'yu bir halkın iradesi ve hareketimizin baş müzakerecisi olarak görmek yerine, sıradan herhangi bir tutsak gibi değerlendirmiştir. AKP her şeyden önce Kürt halkının iradesini ve Önderliğini çözüm için muhatap olarak görmek istememektedir. Zihniyetinde buna tamamen kapalı, retçi, tekçi ve inkârcıdır. Bundandır ki hareketimizin yönetimi olarak yayınlanan deklarasyonda “AKP iktidarı mevcut tutum ve zihniyetinde ısrar ettiği için muhatap olmaktan çıkmıştır” denilmiştir. Hareketimizin yaptığı bu tespiti Erdoğan dünkü basın toplantısında yaptığı konuşmayla doğrulamıştır.
"Hukuki alt yapı sağlanmazsa süreç ilerlemez"
* Kürt halk Önderi 8 Mart tarihinde devlet heyetiyle, 9 Mart tarihinde ise BDP-HDP heyetiyle yaptığı görüşmede müzakere için AKP ye seçimlere kadar şans ve zaman tanıdığını belirtmiştir. Aynı şekilde AKP hukuki alt yapısını oluşturmazsa bundan sonra sürecin hiçbir şekilde ilerlemeyeceğini net bir şekilde ortaya koymuştur. Erdoğan bu açıklamasıyla zaten çoktan beri tıkanan ve olmayan bir sürecin AKP tarafından tamamen bitirilmek istendiğini tescillemiştir.
Tek seçenek özerkliği inşa etmek
* Reber Apo Türkiye'nin yaşadığı kaostan kurtulması, şiddet ve savaş yerine demokratik çözüm, barış ve siyasetin önünün açılması için çok büyük bir emek ve çabayla bu süreci başlatmıştır. Ne var ki AKP iktidarı Reber Apo’nun ve hareketimizin gösterdiği bu çaba ve attığımız tek taraflı adımları adeta bir zafiyet ve zayıflık olarak görmüş, buna karşı sürekli taktiksel düzeyde yaklaşmış, tamamen seçim endeksli bir politika yürütmüştür. Hareket ve halk olarak tercihimizi her ne kadar demokratik çözüm ve müzakere yönünde kullandıysak da AKP iktidarı bunun tam tersi bir yaklaşım ve tutum içerisinde olmuştur. Bu durumda halkımızın kendi demokratik öz yönetim sistemi olan, demokratik özerkliğini kendi mücadele ve iradesiyle inşa etmekten başka bir seçeneği kalmamıştır.
Müzakere olmazsa istenmeyen bir süreç başlayabilir
* Halkımızı bu temelde örgütlü mücadelesini yükselterek kendi demokratik özerklik sistemini inşa etmek için seferber olmaya çağırırken, Türkiyeli tüm devrimci, demokrat, sol ve sosyalist güçleri, yine çözüm sürecinde rol üstlenen akil insanlar gurubunu, aydınları ve duyarlı olan herkesi AKP üzerinde baskı kurarak seslerini yükseltmeye çağırıyoruz. Çünkü gelinen nokta halklarımız için hayati önemde olan kritik bir noktadır. AKP, ya Önderliğimizle yasallığa dayalı bir müzakere sürecine girecektir ya da bunun dışındaki seçenek hiç kimsenin arzulamadığı yeni bir sürecin gelişmesi olacaktır. (HK)