* Fotoğraflar: Fatih Sultan Kar.
Depremin olduğu ilk gün itibariyle herkesin sorduğu soruyu, bundan yıllar öncesinde bir söyleşisinde dile getiren Kazım Koyuncu'nun sözleri bir kez daha gündem veya şimdiki adıyla "viral" oldu.
Bundan tam 19 yıl önce Kazım Koyuncu, müzisyen arkadaşlarıyla kolektif şekilde kurduğu Stüdyo ZB'de, İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri (İETT) için söyleşi yapmak üzere gelen Fatih Sultan Kar'ın sorularını yanıtlıyor.
Depremler oluyor, kader mi?
O söyleşide bugünlerde çokça paylaşılan şu cümleler çıkıyor Kazım Koyuncu'nun ağzından:
"Heyelanlar oluyor, depremler oluyor bunlar kader mi sanki? Aynı şiddette başka yerde depremler oluyor, iki kişi bayılıyor, Türkiye'de 20 bin kişi ölüyor. Heyelanlardan her yıl bir sürü insan ölüyor, toprak yok oluyor.
"Bu kader değil, bu sizin kötü niyetle, beyinsizlikle yaptığınız çeşitli politikalarla imara açılan yerler dereleri baraj yapma kaygınızdan kaynaklanıyor. Buradan kim ne kadar para kazanabilir? Milyonlarca insanın geleceğiyle oynuyorsunuz. Sizin kısa vadede kazanacağınız birkaç milyon doların karşılığı milyonlarca insanın geleceği."
Fatih Sultan Kar, İETT'nin fotoğrafçılığını yapıyor. Rizeli olması sebebiyle de Kazım'ı tanıyor, müziklerini dinliyor. Aynı zamanda da Beyoğlu'nda yaşayan Kazım'ın İstanbul ile olan hikâyesini dinlemek, İstanbul'un toplu ulaşımıyla olan ilişkilerini yazmak istiyor.
Devlet ne için var?
Kazım Koyuncu, 2004 yılının Aralık ayında Fatih Sultan Kar ile yaptığı sohbette İstanbul ile olan ilişkisini, müziğini, Karadeniz Sahil Yolunu, depremleri, heyelanları ve kendi deyimiyle "çok fazla artistliğe gerek yok" dediği hayata dair fikirlerini yaklaşık yarım saate sığdırmaya çalışıyor.
Herkesin paylaştığı videonun tamamına baktığınızda Kazım, "Devlet ne için var?" sorusunu da soruyor, "Kimlerin yönetiminde olursa olsun" belediyelerin sivil öğeler taşıdığından daha çok saygı duyulması gerektiğine de değiniyor.
Her selde, her heyelanda, her depremde "viral" olacağını bilmeden "Ben söyledim demek istemiyorum" diye başlıyor aslında sözlerine... Fakat şimdi "Kazım söylemişti" diye paylaşılıyor her yerde... Tıpkı Karadeniz'deki sellerde Metin Lokumcu'nun akla geldiği gibi işte...
Gidin eylem yapın
Kazım, örgütsüzlüğün kader gibi bir şey olduğuna değiniyor, 12 Eylül sonrasında üç kişinin ortak bir şey yapmasının suç sayıldığını hatırlatırken adeta yine bu günlere bir gönderme yaparcasına "Hatta yetmedi günah sayıldı" diye ekliyor.
Yine aynı söyleşide, Karadenizliler'in kendi derelerini kirlettiğinden dem vuruyor ve çöp sorunu için "Gidin eylem yapın, bir şey yapın," diye ekliyor Kazım. Bunu duyarlı bir sanatçı hassasiyetiyle değil daima içinde ve hatta bazen örgütleyicisi de olduğu eylemlerin değiştirme gücüne olan inancıyla söylüyor.
Yani bize başka bir şey daha anlatıyor Kazım Koyuncu...
Şimdi o söyleşiyi bir de gerçekleştiren kişiden, Fatih Sultan Kar'dan dinleyelim.
Bu sözler askıda kalamazdı
Ne zaman yapıldı bu söyleşi, nasıl gerçekleşti?
Bu söyleşi 21 Aralık 2004'te gerçekleşti. İETT Genel Müdürlüğü web sitesi için söyleşiler-haberler hazırlıyorduk. Şarkıları İETT Genel Müdürlüğü'nün de içinde yer aldığı İstiklal Caddesi'nde çalan, her gün Tarihi Tünel'den kurum çalışanlarına merhaba diyerek geçen, tramvayda vatmanlara gülümsemeden sohbet etmeden geçmeyen Kazım Koyuncu ile İstanbul'u, İstanbul ulaşımını konuşma fikrini şefim Filiz Acar'ın sevinçle karşılamasıyla yola koyulduk. Ama olayın içinde Kazım varsa sohbette kısıtlama isteseniz de olamazdı. O gün yanımda Filiz Acar ve Yakup Ali Turan da vardı.
Peki Kazım Koyuncu'nun sisteme ve devlete dair eleştirileri yayımlanabildi mi?
Kazım'ın da samimiyeti sayesinde söyleşi serbest bir sohbete dönüşse de sonuçta İETT ulaşımla ilgili bir kurumdur. Ulaşımla ilgili tespitlerini ve eleştirilerini kurumun sitesinde ve Filiz Acar ile birlikte yazdığımız "Hatıralarla İETT" isimli kitapta yayımladık. Genel söylemlerini ve tespitlerini sosyal platformlarda insanlarla paylaştım.
Kazım da söylüyor "Devletle alakalı bölümleri koymazlar. Bu iş belediyenin dergisinde bir yerinde çıkacak, hiç umurumda değil, ben söyleyeceklerimi söyleyeceğim," diye. Sonrasında da kendisiyle konuşmuştuk, hani sadece İstanbul ve ulaşımla alakalı yerleri alabilirler... Kesmek gibi anlamasın diye, kendisi de hoşgörüyle karşılamıştı. Sonrasında ben zaten kişisel olarak hem sosyal medyada hem de birçok yerde yayınladım söyleşinin tamamını. Çünkü bu sözler askı da kalamazdı.
Ben sağ, o sol mevkide
Sen, Kazım'ın bu konulara gireceğini düşünmüş müydün? Bir yerde "Artık sanata dönelim," diyorsun örneğin.
Kazım'ı tanıyorsan ki tanıyorsun... Rahat durur mu? Ben en azından İETT'ye koymak için, İstanbul'a dair bir şeyleri almak istiyordum. Beyoğlu ile bütünleşmişti Kazım. Çünkü o dönem İstiklal Caddesi'nde en çok Kazım Koyuncu ve Fuat Saka çalıyordu.
Ben sağ mevkide o sol mevkide olmamıza rağmen yıllarca Kazım'ın bulunduğu birçok eylemde önceden sözleşmeden karşılaşıyorduk. Özellikle doğayla alakalı olanlarda. İlk Çamlıhemşin'de Anavatan Partisi döneminde yapılması planlanan HES'e karşı bir eylemde birlikteydik. Sonrasında Karadeniz Sahil Yolu'yla alakalı bir eylemde vardık. Ama ben Kazım orada diye değil, bu coğrafyanın yok olmamasını istediğim için oradaydım... Ortak müştereklerde ve dertlerde sürekli birleşiyorduk.
O zaman ben de araya gireyim senin gibi, söyleşiye dönecek olursak...
Kazım'ın duruşuna rağmen, o dönem yine bu söyleşinin siteye konması bile büyük bir olaydı bence. Ondan sonra dediğim gibi kitaba da koyduk söyleşiyi. O da aynı şekilde çok önemlidir bizim için.
Söyleşi AKP'nin de ilk yıllarına denk geliyor tabii. İlerleyen yıllarda konabilir miydi sence?
Şu anki İBB döneminde olsa konulurdu tabii. Eski yönetimde olsa koymazlardı diye düşünüyorum. 2009-2010'dan sonra köprüler daha da koptu. Ötekileştirme hız aldı.
"Yaşıyor Kazım"
Çok paylaşıldı tabii sen de görmüşsündür, fakat kimse kaynak veya atıfta da bulunmuyor seninle alakalı...
Önemli değil ki, oradaki mesaj çok önemli. Hayati tespitlerde bulunuyor Kazım. Benim bir derdim var, Kazım'ı istismar ettiklerini de düşünüyorum. O istismar edenlere "Kazım'ı yaşatma gerekçesiyle Kazım'ı istismar etmeyin, O duruşu ve şarkılarıyla zaten hep yaşar," dedim her zaman.
Şu anda da işte Kazım duruşuyla, müziğiyle, hayata baktığı yerle, söyledikleriyle hâlâ yaşıyor, yaşayacak. Bak Yunanistan televizyonu Kazım'ın şarkısıyla depremi paylaşıyor. Bir kez daha yaşıyor Kazım işte... Bir de şey var, söylemediği sözü sanki onun sözü gibi paylaşıyorlar. Kimisi çok güzel sözler; ama onun değil. Belki de çok güzel diye o sözü Kazım'a yakıştırıyorlar.
Nereden sözü kestikse...
Bugün düşündüğünde "Keşke şunu da sorsaydım" dediğin bir şey var mı?
O gün zaten Kazım'ı da tanıdığımdan ne konuşacağını da az çok kestirebiliyordum. Sorularım hazırdı, Kazım da böyle cevap verecek diye hissediyordum. Orada tek pişmanlığım fotoğraf. Stüdyoda çekilenlerden bir tanesi çok güzeldi, böyle atmaca gibi durmuştu. Ancak diğerlerini konserde çekelim demişti. Biraz da şık giyinirim diye takılmıştı hatta.
İstiklal'de çok fotoğrafı var Kazım'ın ama ben tramvayda çekelim istemiştim. O gün vaktimiz de vardı. Başka zaman yapalım demiştik. Çarşamba veya perşembe günüydü biz konuştuğumuzda, o cumartesi günü hasta olduğunu öğrendi ve tedavi süreci başladı. Güzel şeyler tez biter, tez geçer. Kazım da öyle geçti yeryüzünden. Ben şimdi ona diyorum ki "Bulutların üstünde seninle buluşacağız / Nereden sözü kestikse oradan başlayacağız".
Fatih Sultan Kar kimdir?
Yazar ve fotoğrafçı.
Çeşitli gazetelerin Rize temsilciliği görevini yürüttü. Ulusal ve yerel olarak yayın yapan birçok gazete ve dergide yazıları ve şiirleri yayımlandı. Aynı zamanda söz yazarı olan Kar, Türkiye Musiki Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) üyesi.
Rize üzerine yazdığı 18 kitabı yayımlandı. Tarihi fotoğraf sergileri açtı. 1998'den bu yana İstanbul'da yaşıyor ve İETT Genel Müdürlüğü'nde fotoğrafçı olarak görevini sürdürüyor.
1971 yılında Rize'de doğdu.
(ED/TY)